Bir t/asa dillenebilir, ırkında
duygusal çökkünlüklerin, münferit heceler ürer yalnızlığın doğurganlığını azat
ettiğim o yanılgı gibi içimi sererim örtü niyetine.
Tema/sı aşktır yoldan çıkmayanın ve
hezeyan örüntülü güncesidir ikircikli rüyaların.
Ol, dedi mi olur.
Yaşa, dediğinde yaşantındır su misali
yüreğinin arındığı ve ar’ını koruduğun her köşede sahip çıkandır ruhuna ve
bedenine ve ait olandır içindeki asalete ve nasıl da yakın.
Şimdinin öznesi olur dün ansızın ve
yarını kundaklar mazi; aşkın esaretinde ölümlü hicvinde varlığının, bekasını
özlersin hem ruhunun hem vatanın.
Kırmızıdır muradın ve bayrağının
rengi ve vatan aşkıdır aşkların en ehli.
Hüzün durağında inenler olur ve
binenler bir de inmeden binmeyi arz edenler. Aşkın asasında asılıdır ümitlerin
ve ruhun fırtınasına yenik düşer mevsimlerin doğası.
Üzünç yükündür: yüklendiğin kadar
indirdiğin o hulasa kütledir bir evrildiğin bir devrildiğin ve sabık kopyalar
ser verir sır vermez ne de olsa yüreğin aksanı kah susar kah basar çığlığını.
İki arada bir derede kağıttan
kayıklar yüzdürürsün aşk havuzunda lakin bu, öylesine bir deryadır ki: ne iki
kişinin sadık yüreğidir ne de seni sona taşıyan bilakis evrenin fermanıdır
adına aşk denen o hulasa farkındalık ile aklının erip ermediği her sözcüğün de beratı
yine Allah katında.
Akan sudur yüreğin misinasının
s/üzüldüğü bazen ise katran karası bir gerilim hattı her paye verdiğinde
karşındakine bata çıka yürüdüğün belki de ömrün Kerbelası.
Sudan sebepler ürer ne de olsa bulan
sudur yolunu ve yoldan çıkan her kafir sadece kendi elini keser bileğinden ve
diyetidir bu duymadığı inancın.
Şehladır kimi zaman evrenin bakışına
hürmeten içinde cirit attığın o kör kuyuda boğulmaya mahkumsundur belki de ve
adam boyu günahlar bir bir hazırlarken sonunu her tövbenle düze çıkmayı
umarsın.
Satırların gazabına serili ve aşkın
da afakına…
Münferit bir çoğunluktur belki de
kükreyen yüreğinden duyulmayan iniltiler ve açık ara farkla olmazın olurudur
senin her dara düştüğünde yolunu açan.
Sarı başaklardır ümidin yoldaşı ve her
karesinde ömrün bir bir geriye dönüktür yüzün ne zamanki mazi kesse önünü.
Sağdıcı olsa olsa mürüvvetini
göremediğin kadar münevver olmayı beceremediğin; elinle ittiğin her fırsat
aslında sana sunulmuş bir roldür ve edindiğin bir görev tüm uyruğu olmayan şiirlerde
bir bir düşen kanatlarından nice benek belki de bir günlük ömürlerine sığan
hayallerdir her bir canlının birbirine transfer ettiği.
Köhne düşlerin başı da yoktur sonu da
ve elzem ruhların çıkarı da yoktur ne de olsa manevi hazdır doruklara taşıyan
ve ölümlü fermanlarıdır insan ırkının bir diğerini yoldan çıkaran.
Gönül ister ki, demenin mealidir her
hayal kırıklığı ve satırlara düşen göz yaşı dağıtırken mürekkebini kalemin
aslında akan kanıdır yazmadıklarının ve yazmaya dair ne varsa.
Bir minnet.
Bir tebessüm.
Bir de rehavet çöken ve ıslıklayan
her yalanı ne de olsa ayan beyan sermişindir bir kez ayaklarına sehven
yenildiğin o maçta sen hangi tarafta olduğunu dahi bilmezken.
Sonlanırsın afalladığın kadar son
olmaya da muktedir bir kelamsındır altı üstü ve dağınık hayatının kuvözünde bir
bebek kadar masum olmayı dilediğin ve dillendirdiğin elbette son sözü henüz
söylememişken Tanrı.
Dilediğin kadar mutlusundur ve
dillendirdiğin kadar da insan oysaki direnen benliğindir seni kötülüklerden
uzak tutan hele ki iyi olmaya bir kez yeminliysen ve Hakkın nezdinde bir bir
dökmüşken eteğindeki taşları.
Azat ettiğin kadar azat edildiğin
günahlarından da büyüktür boyu, içindeki azametin yeter ki hiçliğine vakıf
olmayı öğren sen.