Sözcükler kırağı çalıyor, sevgili.
Aşkın müdavimi bir hükümle geldim
huzuruna heyetin ve kabul görmeyi dilediğim kadar temenni yüklüyüm.
İçimdeki fitilin ateşine mağdur bir
kimlik yüklüyorum ve haznemdeki yorgunluğa mil çekiyorum.
Garipsenen mizacımla varım ben bu
yolculukta ve yokluğum ne zaman ki fark edilecek yeniden doğacağım annemin
hüznüne biat belki de kendimi doğuracağım.
Doğruyu söylediğim binlerce köyün
azasıyım.
Aşkın yüzü hürmetine kurulmuş
imecenin de asil üyesi.
Sanrılar durağında indim ve saptım
sola ve yeniden ve yeniden döndüm başladığım yere.
Hakkaniyet bir ölçüt madem aşkın
asası da elzem mi peki?
Ya da sınanan varlığımın tahammül
gücü de mi bu kadar etkin de ben sadece arz ediyorum hüsranı?
Bir kat daha çıktım bu gece acılarıma
ve nasırına bastım en yeni acımın sanırım o da yokluğumun müdavimi tıpkı
varlığınla nefes aldığım o hiçler meclisi.
Karesini aldım dünlerin ve geniş
odalı bir yalnızlığa denk düştüm.
Sonra da kuruyan yapraklarını
kopardım gönlümün ve sadece cılız bir hükümran kaldı geride.
Aklımın beyitlerinde üçgen şantiyeler
var bir de içimin kekremsi aldatılmışlığımda yeni yeni farkına vardığım.
Temennilerimi yığdığım.
Terennümlerimi yok sayıp gözyaşlarımı
serdiğim.
Hangi minvalde tutukluysa hislerim…
Sorular tutanağında geçit yok işte
cevaplara bu anlamda cevap olmanın ne illet bir duygu olduğunu bilirim ve ne
zamanki hapşırsam bilirim ki çabuk öleceğim.
Bu yüzden elimi çabuk tutuyorum ve
sadece esniyorum ve daha çok: artık öyle bir hal aldı ki içime limanlar sığar
ve her esnediğimde gözümden gelen yaşlarla gemiler azığa alınır.
Ben azınlığım, sevgili.
Sense çokluğun ta kendisi.
Ben hüznüme talibim, sevgili.
Sense mutluluğun ta kendisi.
Dengim olmayan kimse illa ki
yüreğimde büyütüyorum.
Misal mi istiyorsun?
Yüreğin kıblesinde tutuklu o kadar
çok düş’üm var ki düşkün olduğum ne de olsa ben yel değirmenlerine düşkünüm
düşmeden illa ki tutacağım yaşlarımı gözlerimden.
Ellerimdeki her yaş mademki yasımın
muadili sen yine de mutlu olmayı sürdür hatta biraz da bana sun nemalandığın güzelliklerden
bir avuç yolla soluma.
Göğün istikrarlı sağdıcıyım bir de
mahşerin altıncı atlısı.
Hezeyan tümseklerinde biriken
sağaltılmış ne ise, ben istikrarla yaşıyor ve yazıyorum ve yasa dışı tüm
yasları da yüreğimde biriktiriyorum.
Alıcı kuşlar başımda uçmayalı çok
zaman geçti demek ki vadem dolmadı zaten ölmemi gerektirecek hiçbir kanun da
Tanrının onayından geçmedi: hâsıl olan mademki istikrarsız kararlarım ve
kötümser belleğim ben yine de saf tutuyorum ölüm ve benzeri mekanizmalarda söz
sahibi olmasam da yaşamak ve yazmak arasında gidip geliyorum.
Çatık kaşlı olduğumu da nereden
çıkardın?
Lakin atıl bir yüreğim olduğu su
götürmez bir gerçek hele ki vesveselerimi biriktirdiğim su dokumda illa ki
yakacağım tüm gemileri.
Mağdur ya da mağlup…
Mağrur ya da mazlum…
Aklım almıyor hani ne de olsa günüm
günüme uymuyor.
Şafak sökmeden gitmeliyim: beni
nerede bulacağını da biliyorsun sadece ıslık çal ve kalemim seğirtsin senin
dolaylarına elbette ucu kırılmamışsa henüz bil ki devamı gelecek: acılarımın ve
muğlak öykülerimin.
Perde perde yükseliyor sessizliğin
ç/ağrısı.
Gitmeliyim ama şimdilik.
İmza:
Kararsız.