Kör bir yetiyi dillendiriyorum
Yüreğin ambarında bol keseden
palavralara
Yığıyor ne varsa
Kâhin benzeri bir palyaço:
Bir de yüzünü elliyor
Olmayan çukurlarında gözlerine şerit
Geçiriyor kadının
Üçüncü sayfa haberi olmasına namzet
bir iç görü ile.
Uyuşan ayaklarımdan karıncalar
dökülüyor
Bir bir peyda olan kırıntılarda
Mavi yuvaları engerek yılanlarından
da
Kaçış yok hani:
Ne de olsa zehrini saçıyor kayyum:
Atanan her makamda
Edebiyle görevini ifa eden
Belki de sağa sola boş gözlerle bakan
Düş cambazı açık ara farkla
Yürüyor yüreğin efkârında;
İnceden bir yol çiziyor
Yine varsa yoksa aşkın ressamı
İlham perimden yansıyan
O mutlak neşe ile.
Öğündüğüm kadar da var hani;
Kâbuslarımın kahramanı
Ölü biteviye pervasızca
Başımda uçan alıcı kuşlar
Kâh siftiniyor kâh yetiniyor
Kâh baş kaldırıyor,
Soluksuz izlediğim o katil
Prova yaparken öldürüyor rol
arkadaşını.
Çalıyoruz işte;
Birbirimizden rol çalıyoruz
Oysaki nasıl da avam o avam kamarası
Zat-ı âliniz ne isterlerdi acaba?
Bol limonlu bir ihanet
İçinizdeki efkâr pazarında olur elbet
Fazlasıyla eziyet
Eğer ki yoldan çıkmış bir fazileti
Sonlandırmak adına
Biteviye körüklenmişse o sıra dışı
cinnet.
Uyumsuz notalar ve efkârın
Bam telinde uygunsuz atılan çalımlar
İçimizde eğri bir şemsiye
Yağmurun değil
Yağmayana şemsiye tutan
İşinin ehli olsan neye yarar ki?
Tefe tutulduğun yetmedi mi?
Şimdi sonlanmadan hikâyemiz
Günü bölelim saatlere
Hatta ekleyelim son bir perde.
Kime niyet kime kısmet:
Elimizde madem aşkın maşası:
Aman ha, yakmayalım sağı solu
Hani olur da yola gelir
Aşkın yoldan çıkmış meramı.