Sözcüklerin düş çukurunu ihbar
ediyorum,
Lime lime olmuş sesin çatallı
yalnızlığı.
Irak olmanın da vebali her kaçkın düş
Zorla güzellik olmuyor demenin meali
olsa olsa
Çapkın bir gülüşte asılı
yalnızlığımın asaleti.
Gök kadar geniş yüreğim
Lakin dar mezhepli cümlelerle olmaz
işim
Belki uyduruk bir masalda
Halk kahramanı olurum
Verdiğim her es’in de muadili iken
İçimdeki esin ve dalgın hüviyeti:
Kim ne derse desin,
Demek ola ki cehalet
İçliğimde yangın
Ceplerimde soygun
Yüreğe de vurgun mu yiyeceğim
Bir gece vakti?
Köhne lenduhalar var şehrin
ısmarladığı
Ve gecekondu apartmanlar
Varsa yoksa yoksulluğun icadı
Her vazgeçiş.
Hükümranlığında İlahi Adaletin
Canhıraş düşmüşlüğüm yollara
Saçıma düşen her rengi illa ki kıştan
bilmeyin.
Zor, olmayacak duaya âmin demek
Lakin vazgeçer mi insan
Hayal çukuruna düşüp de
Olası mı mutlanmamak?
Bir göğün temennisi içimdeki rahvan
Ve müptelası olduğum sevginin
Hüzne dayattığı ayan beyan.
Sonların zincirine eklendi yine
Sonlanan çocukluk hayalim.
Fıtratımda kâh hüzün kâh gizem
Sonlanmayı hala talep etmediğim
Tanrıdan yana da yok iken şüphem.
Ellerimde devasa bulutlar:
Hayret, nasıl sığdı minnacık elime
Dünya denen bu koca kazan?
Anlarımı unuttuğum her soruma
Yeni ufuklar sunduğum
Belki çok sakilim ya da ıssız
Yoksa nükseden baharın coşkusu da mı,
Elemi yok saydım ansızın?
Çoğaldığım kadarım hatta daha fazlası
Sevdiğim kadar da yalnızım:
İçimden geçenin de asla
Duyulmaz yankısı.