Mizacımda nükseden bir mevsim gibi
Her yeni şafağa bel b/ağladığım
İzafi bir sunum işte bedellerin
kardığı
Gönül sızım içerlediğim her acıyı
Dinsin diye Tanrıya yolladığım
O alâmetifarika büyüyen külçenin
hacminde
Koca bir yangın
Afakî dokunuşların serildiği tenimde.
İllet bir yalnızlık
Aşkın afakı:
Hicvinde melun hecelerin
Dalayan rahmet kadar sıra dışı bir
özlem
Rabbime duyduğum aşkın yakın düştüğü
Bir kıvılcımla ısmarladığım hüznün
Adresime ulaştığı kadar gerçek
İçimdeki kayıp mevsim
Aslında kayıp olan benim, dercesine
Bir huzurun bir de umudun
kundaklandığı
O lahit.
Hani kekremsi bir sıradanlık
Oysaki sevginin zuhur ettiği bir afet
kimine göre
İçime bel bağladığım:
Kâh gecenin kâh şehrin ağladığı
Zanla yüklü gök kuşağı
Doğdukça yeni renkler
Ve öldükçe masumiyet
Zamanın teşhir ettiği yalın bir
muhasebe:
Sevdiğin kadar sevildiğin miydi
Bir zamanların öğretisi?
Kanasa da keten hayaller
Uğruna can verdiğim memleketime
duyduğum
Özlemle yıkasınlar beni
Sabah yağmurlarıyla, demenin de meali
işte
İçimde büyüyen öksüz mevsimler
Aşk ile bandığım
Aşk diye diye andığım ülkem ve
özgürlüğüm
Ve utkum ve ufkum
Ve dolunayda ağlayan yıldızların
merasimi
Ne zamanki ansam ülkemi ve insanımla
Doğup büyüdüğüm her sabahı gizemi
Önce Allah sonra vatan, demenin de
gururu.
Aşkla yandığım
Aşkla savdığım kötülüğü
Savunduğum değerleri kaptırmazken
zalime
Nefreti boca eden siyah gölgelerin
Uğruna canımdan olurum, diyebilmenin
Her hecesinde damlayan gözyaşım;
İnleyen iç sesim
İnsanlığımla varım ben bu evrende
madem:
Önce matem sonra sitem sadece
içimdeki yalnızlığa
Ben düşmüşken yollara,
Vatan diye diye
Sonlanmaz ki benim şafağım.
Kaybım sadece zaman
Matemden yanda yok derdim
Yeter ki dalgalansın can parem
Ay yıldızlı şanım;
Zemzem suyuyla yıkanmışçasına her
zerrem.