Sevgin sermayendir
Değerli Kızım;
Allah
siz sevsin ve korusun… Allah sizi sevsin ve sevdiklerinden kılsın… Bilmelisin ki, sevgi Allah’ın
kullarına en büyük ikramlarından biridir. Sevgi bir sermayedir. Onu azaltmak
veya çoğaltmak bizim elimizdedir. Yüreklerin en çok susadığı şey de sevgi değil
midir? İçinde sevgi olan her şey, güçlüdür.
Davranışlar sevilip
sevilmeme formatıyla adlandırılır. Sevilmediğini hissedenler hırçınlaşırlar. Onun
için; sevgi dolu bir bakışın ve tatlı bir dokunuşun manası çok büyüktür. Sevililer
sevgilisi; “Bir evin rızkının bereketini karı-koca muhabbeti arasına
gizlenmiştir,” der. Yani anlayacağın ne kadar muhabbet, o kadar bereket… Allah
bereketi muhabbetin içine gizlemiştir.
Sen de bilirsin ki,
sevginin hemen peşi sıra rahmet gelmeseydi, sevgi çok çabuk tükenip biterdi. Rahmet, sevdiğini
affetmeyi, merhamette bulunmayı, şefkat
göstermeyi, ikramda ve ihsanda bulunmayı gerektirir. Seven sevdiğine ikramda
bulunur, sevdiğini mutlu etmek için çalışır. Sevgi; içinden bencillik
çıkarıldıktan sonra geriye kalan şeydir. Sevgi fedakârlık ister, almak değil,
vermek icap eder. “Kirpiklerin hareket ettikçe, içinden yıldız çıkıyorsa
seviyorsun” demektir. Seni kırmış olsa da, üzülür diye ona kötü söz söylememektir.
Peygamberimiz sevgisini göstermekten çekinmemiştir. O çocuklarını sevip öpmüş, sırtına almış, onlarla konuşmuş, hanımlarının güzel vasıflarını söylemiş, onları sevdiğini ifade etmiştir. “Hakikat odur ki, Allah kirlenenleri sevmez…”(Nahl-23) Bilmelisin ki, sevginin en büyük düşmanı kibirdir, şeytanı huzurdan kovduran da kibir değil midir? Onun için kibir yüzünden sevdiğinin kalbinden kovulmakta var. Kibrin olduğu yerde, akıl ve iyilik bulunmaz.
Değerli
Kızım,
Sevgi
ile merhamet, kin ile kibir ikiz kardeştir. Affetmesini bilmiyor, kalbimizde
kin taşıyorsak, bu kibrimiz yüzündendir. Affetmesini bilmiyorsak, kendi
kendimizden korkmamız lazım. Kin ve kibrin olduğu yerde sevgi ve merhamet
yaşamaz. Geçmiş veya gelecek yüzünden, şimdiyi yaşayamayan ve kendilerini mutsuz
kılan o kadar çok insan var ki, sayısını bilen bile yoktur.
Geçmiş
ve geleceği yak ki, ondan kurtulabilesin… Geçmişin davasını, geleceğin
kaygısını çekenin barışla, huzurla, mutlulukla ne gibi bir alakası olabilir? Birlikte
yaşanan mutsuzlukların altında; şunu dedi, bunu dedi, şunu yaptı, bunu yaptı
anlayışı yatar. Onu ona yaptıranın Allah olduğunu, ne kadarda çabucak
unutuveriyoruz. Geçmiş ve gelecek derdiyle dertlenmek akıllı kişinin işi
değildir.
Sevginin
diğer düşmanı da, hatamızı kabul etmeyişimizdir. Karşımızdakinin hatasını görüp,
kendi hatamızı görmemek ne kadar adildir? Adalet olmayan yerde güven, güven
olmayan yerde sevgi olmaz. Hatalar için bahane üreten, sevgisini tüketip yok
eder. Bilmek gerekir ki, sevgi de emek
ister. Bedeli ödenmemiş sevginin karşılığı, hırsızlık yapmak gibidir. Aşırı
olmadıkça naz güzeldir, fazlası aşığı usandırır.
Değerli
Kızım;
Güce
karşı teslimiyet, ideaya karşı şefkat birbirini tamalar. Modern hayatın en
vahim yanı; kadın-erkek arasında ki zıtlığı yok ederek, birbirine eşitlemeye
çalışmasıdır. Kolay kolay ağzına lanet kelimesini almayan peygamberimizin “Kadınlaşan
erkeğe ve erkekleşen kadına lanet olsun!” der. Her iki cins kendilerine has
meziyetlerle yaratılmıştır. Kadının mayasında şefkat ve teslimiyet, erkekte ise
güç ve idea vardır. Erkekler kadınlaşma yolunda ilerlerken, kadınlar erkekleşme
yolunda çok daha fazla hız yapıyorlar. Kadın; erkeğin rakibi haline getirilerek,
yarışa sokuluyor.
Günümüzde
kadının erkek üzerinde ki tesiri çok fazladır. Kadın şaşar ve yoldan çıkarsa,
eş ve çocuklarını da peşinden sürükler. Feminizm ideasıyla ailenin maddi yükünü
kadını üzerine devrettiler. Evin ve çocuğun yükü zaten üzerinde olan kadın iş
yüküyle birlikte ezilmekte, nezaketi, zarafeti ve edayı kaybediyor.
Feminizmin
kadını erkeğe eşitlemeye kalkması; ailenin, huzurun ve mutluluğun yıkılmasına, kaosa
çanak tutmaktadır. Eşit yapıda olmayanları eşitlenmeye kalkması, en büyük
adaletsizliktir. Kadını insan yerine koymayan Avrupa, kadının hakkını aramak isterken
kantarın topuzu kaçmıştır. Avrupa da aile müessesi hızla çökmektedir.
Değerli
Kızım;
Kadın
özgürlüğü çığırından çıkarılması, kadınların aleyhinde olmuştur. Bağlılık
duygusuyla yaratılan kadın, koldan kola savrularak durduk yere zulme düşmüştür.
Kadının görevi; insanlığı doğurup yetiştirmesindedir. Bu yüce güven ve maharete
göre yaratılmıştır. Kadının asıl gücü şefkat ve teslimiyetindedir. Özgürlükte
ve parada güç arayan kadın, kabiliyetin çok üzerinde bir yükün altına girmesi, onu
mutlu etmemiştir. Erkeğe ihtiyacı yokmuş gibi davranan ve yalnız kaldığında
bolca gözyaşı döken, mutsuz ve yalnız kadınlar ordusunu doğurmuştur. “Okuyun
erkelere muhtaç olamayın, evlenip anlaşamazsanız kocayı kapıya koyarsınız”
diyen anne babalar, ancak mutsuz kadın yığınını artırmış olur. Para rahatlık verir
ama mutluluk getirmez. Evlerde yaşanan huzursuzlukların temelinde erkek-kadın
güç çatışması yatar.
Görünüşte
su ateşten üstündür. İkisinin arasına tencere girince, ateş suyu kaynatıp yok
eder. Şah bile sevgiye kul köledir. Kadının asıl isteği sevgi ise, bunu
erkekten kavga ederek alamaz. Bu yüzden kadını mutlu edemeyecek sahte güçler,
kadına yük olmaktan başka bir şeye yaramaz.
Vefası
olmayanın sedası olmaz. Kadına bilgi yaraşır, bilgisizliği hiç çekilmez.
Birlikte yaşamaya yatkın ol, yarışmacı kadın olmaktan uzak dur. Yaratıcı Nisa
suresi 34. ayette erkeği kayyum olarak atamış, yani koruyucu ve kollayıcıdır.
Elbette bizleri en iyi bilecek olan da o’dur. Erkeğin evin koruyucusu olması kadına
zül getirmez. Her konumda işlerin ve insanların sorumluluğunu üstlenen ve
omuzlayan idareciler her zaman vardır. Sorumluluk varsa, yolu da olmalıdır.
Erkek eşinden, ailesinden ve çocuklarından mesuldür. Allah erkeği kayyum olarak
atarken, ikinci sebep olarak da “mallarını harcamaları sebebi iledir” diye
beyanda bulunur. Aslında idareci olmak bir lüks değil, ağır bir yüktür. Kadın
için ise rahatlıktır. Direksiyona oturan her zaman için araçtan ve aracın içindekilerden
sorumludur.
Rabbim;
“Birbirinizdekini arzulamayın onun gibi olmaya çalışmayın. Allah’ın fazlından
isteyin” diye buyuruyor. İki cinsin birbirinden üstünlüğü yoktur, birbirinden
üstün yönleri vardır.
Kadın
veya erkek isyanında ceza ve mükâfat bakımından ayrım yoktur. Otorite kadına
değil, yaratılışı gereği erkeğe yakışan bir şeydir. Erkek baş, kadın kalp
olursa güzeldir. Yaratılışa uymayan hal,
mutluluğu yok eder. Kadının kocayı saymadığı bir evde, çocuk babayı saymaz.
Çocuk; anneden sevgi, babadan otorite almalıdır. Kocasına saygılı davranmayan,
onun reis olduğunu kabul etmeyen kadın, evlendirdiği oğluna “karından korkma,
erkek ol, sözünü dinlet” öğütlerinin hiçbir önemi ve değeri yoktur.
“Saliha
kadınlar gönülden itaat ederler”(Nisa/34) “Allah’a itaat tamam ama kocaya itaat
olmaz’ diyen bir kadın, Allah a da itaat etmiyordur. Peygamberimiz “kadının
cihadı kocasına itaatidir, kadın beş vakit namazını kılar, orucunu tutar,
iffetini korur ve kocasına itaat ederse, cennete girer’ müjdesine nail olur.
TV dizileri; erkeği kadına bağırıp, laf söyleyen, güya gurur timsali gösterilen kadına, çiçekle gelip barışmak için uğraşan biri olarak gösteriyor, baş tacı yapılıyor ama gerçek hayatta böyle olmadığı için film bandı burada kopuyor. Bir milleti yok etmenin yolu, aileyi yok etmektir. Silah ve orduyla ele geçirilemeyen ülkeler, psikolojik savaşlarla ele geçiriliyor. Uzun yıllardan beri çok yara aldık.
Kadın;
mantık, duygu, hayal, sezgi ve akıldan oluşur. Kadın hisseder, hayal kurar,
düşünür, duygulanır ve karar verir. Bu yolda kadın; görünmeyenin de ötesini
görebilir. Erkek de kendi mantığı ile kadının mantığını karşılaştırmamalı,
anlamaya çalışarak yorulmamalı, olduğu gibi kabullenmelidir.
Değerli
Kızım;
Kadın için en değerli şeyi sevgidir. Kadının havası, suyu, hayat enerjisi sevgidir. Sevildiğini duyarak ve davranışlarla görmek ister. Kadın ne kadar değer verildiğini görürse, o kadar sevildiğini hisseder.
Allah sizleri sevsin ve korusun…
Sizleri
seven adam/yani baban…