Mavi düş perdesi
Yarım adalar var benim hayallerimde.
Göğün ortasından vuruldu kalbim
Tam ortasından ikiye ayrıldı gök
kubbe
Ve tek tanığımdı sevdalı Zühre.
Katmanların ilahı idi acılarım
Acımaklı b/akışların asla
konduramadığı mabedim
Bir uyruğu yoktu mevsimlerin
Asla ben de yoktum çaldığından beri
zikrimi
Sevdalı ilham perim.
Dokunaklı hadisler
Dokunamadığım teni bilinmezin
Bir soytarı kelamda erdim ben zirveye
Zirve dediğin topladığım etekleri
elemin.
Boyumu aştı zaman ve sevda
Yaralı kıblemde süt liman benim
düşlerim
Ve koyu bir hale içimdeki kıyım
Sanrıların kuşattığı bir garip kulum.
Merhemini sürdüğüm korunaklı iklimim
Ve sanrı tepeciği öykündüğüm lahza
Derinlerde çok derinlerde o devasa
yara.
Yar bildim ben kelimeleri
Lal oldum sonra ve sırlarım
İçimdeki izdiham
Yan bastı haykırışım
Hamt ettim ben doğan yeni güne.
Israrlı benim sevdam belki isyankâr
Haşmetli benim Rabbim
Korunağım ve ıssızlığım adeta aşk ile
pay ettiğim
Devrik bir mahzen konuşlu merhametine
elemin
Sancağı kayıp olsa olsa mealimde
Sözcüklerimi yaftaladığım.
Bir düş ambarı içeri dönük gölgem
Bir gül sıfatıyla sunuldum âleme
madem
Güllük gülistanlık olsaydı keşke
eremediğim
Tebessüm yüklü zirve
Bayat ekmek tadında aksayan sesi
Devirdiğim şişe şişe kıyam
Gönlümde sureler
Düş pervazında hikmeti varsa yoksa
dirliğin.
Bir keramet bazen
Kimine göre bir lanet
Muştulandığım hararetle seğirdiğim
bilumum yürekte
Şerefine ölümün
Şeref duyarım azizim:
Kelaynak kuşlarından varsa farkım
Solsun bahtımda doğmayan güneş.
Kel alaka mutluluk
Sürtüştüğüm alâmetifarika
Zikrinde merhametin
Kayıp düştüğüm zemin
Ayaklarım basarken elbette emin
Fıtratım:
Önce kendimden sonra senden
Devinen rahmeti sakladım sineme
Sindirdiğim hüzün belki sefil bir
sitem
İçerlediğim kadar içlendiğim
Varlık yoksulu hiçliğim
Açık ara farkla ölümü ıskaladığım
günbegün.