Yazgımı büyütüyorum yazdıkça
Delişmen yaralarıma ihanet eden
düşlerimi bir de.
Bu, benim yaram;
Ya, seninki nerede kaldı?
İstersen bölüşürüm de hani yazgımı ve
yaramı.
Dümene geçen hangi acıysa
Kasnağı da ölümün metazori bir
mutluluk
Alaşağı ettiğim şehri ve içinden
dökülen surları
Bir de sırları var elbet şiirlerin
Düşkün mizacında ışığına şehrin,
Düşen ve ulaşan bakışları da var
mevsimin.
Bir terennüm yüklenip de düştüm mü
yola
Kaybolduğum sapağında gölgemin
Geçtiğim o sundurma
Aşka da buseler kondurduğum
İkircikli bir yas benim muadilim
Kapamadan yazgı kepenklerini
Düşen gözlerimden belli belirsiz bir
naz, azizim.
Azığa alıp da tümceleri seğirten
Maviye banıp da yüreğimi kardığım
Kayrasında umutların sırıtkan edalar
Göl durgunluğunda bir hayata öykünüp
Yasımla müdahil olamadığım o neşeli
evren
Oysaki sevgiyi ve muradımı
bellemiştim eksen.
Göğün yarıklarında Huda;
Derdim tasam şiirlerde iz düşen hangi
yassa.
Kirpiklerimde yangın çıkmadan
Çağlamalıyım
Sonlanmadan miadım
Soldurmalıyım doğan güneşi.
Belki de tam tersi:
Doğduğuma biat benim masallarım
Serlerimi serdim madem sırlarıma
Gelip de taşıyın beni omuzlarınızda
Hıçkıran anama da söyleyin;
Geçti bile gidişi
Geldiğine bin pişman şiir gözlü
evrene.