Yıllar önce “Trafik kazaları önlenemez mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda, o günkü istatistik bilgilere göre, kazaların çok büyük oranda (90%) sürücülerden kaynaklandığını belirtmiştim. Ayrıca kazaların önlenebilmesi için sürücüler ilgilendiren bazı tavsiyelerde bulunmuştum.
Aradan yıllar geçti, halen
katliam gibi kaza haberlerini görüp kahroluyoruz. Bir kazada 5, 10 veya 15 kişi
birden hayatını kaybedebiliyor. Yaralıların, sakat kalanların ve maddi zararın
haddi hesabı yok. Ülkemde trafik kazaları terörden fazla can alıyor maalesef.
Binlerce insanı trafik
kazalarında kaybetmişiz ama halen zil zurna sarhoş halde vatandaş araba
kullanmaya çalışıp hem kendi canını hem de başkalarının canını
yakabiliyor. Zil zurna sarhoş haldeyken
direksiyonun başına geçmek trafik terörüdür. Trafik teröristleri askerleri,
polisleri, köy koruyucularını, öğretmenleri, şantiye işçilerini veya bebekleri bile
şehit eden alçak, gözü dönmüş, insanlıktan nasibini alamamış dağdaki
teröristlerden daha alçaktırlar! Zilzurna sarhoş halde araba kullanmaya
çalışırken trafik kontrolünde yakalanan trafik teröristlerine en ağır cezalar
verilmelidir!
Binlerce can yanmış ama
halen sürücüler direksiyon başında göz dinlendirmeye çalışabilmektedirler.
Şahit oldum, Antalya’dan memleketime giderken minibüs şoförü olabildiğince
yavaş gidiyordu. “Acaba minibüs hararet mi yaptı da şoför çok yavaş gidiyor
acaba?” diye baktığımda şoförün uyuduğunu gördüm. Uyardığımda “abi, bir iki
dakika gözümü dinlendiriyorum. Ben alışkınım bir şey olmaz korkma ”demez
mi! Yaptığının çok yanlış olduğunu söylediğimde
bana patronunun dinlenmeye fırsat vermediğinden yakındı. Bir kaç gün sonra patronunu
arayıp durumu sordum, o da şoförlerin dinlenme saatlerinde eğlence yerlerinde
vakit geçirdiklerinden yakındı…. Al birini vur ötekisine!
Binlerce kişiyi
kaybetmişiz ama halen aşırı sürat yapan veya göz göre göre trafik kurallarını
ihlal edenlerden geçilmiyor. Kaza haberleri o kadar içimi daralttı ki, artık
katliam gibi trafik kazalarının önlenemeyeceğini düşünmeye başladım. Trafik
kazaları elbette sıfırlanamaz ama iki üç güne bir katliam gibi trafik kaza
haberleriyle sarsılmak zorunda değiliz. Trafik teröristlerinin katliamları en
aza çekilmelidir, bu uğurda her türlü çareye başvurulmalıdır.
Radikal, uçuk kaçık
sayılabilecek çare olabilir ama katliam gibi trafik kazalarını büyük oranda
azaltacağına inanıyorum, şoförler eğitilemiyorsa arabalarını eğitelim. Nasıl
mı?
Bir cisim hızlandıkça
tahribat gücü artar, fizik kanunudur bu. Saatte 200 km hızla giden bir aracın
tahribat gücüyle, saatte 50 km hızla giden aynı aracın tahribat gücü arasında
dağlar kadar fark vardır.
Bu bağlamda bütün araçlara
teknik olarak hız sınırlandırması getirilmelidir. Polis, ambulans, itfaiye gibi
araçlar istisnadır tabii ki!
İster Ferrari olsun
isterse hacı Murat olsun, en fazla saatte 100 km gidebilecek şekilde teknik
olarak hızı kesilsin! Hatta 25 yaş üzeri
arabalar veya yeterli güvenlik donanıma sahip olmayan araçlar en fazla saatte
80 km hız yapabilsin. Tır veya otobüslerde saatte 80 km den fazla hız
yapamasınlar. Gideceği yere geç kalma gibi itirazlar mutlaka yükselecektir ama
bunlar geçersizdir. Biraz erken çıkıldığı zaman kimse bir yere geç kalmaz.
Saatte 150 veya 200 km hız yaparak gideceği yere erkenden varmak isteyenlerin
hali ortada.
Motorun hız kısıtlamasını
hiçe sayan, bu uygulamayı delenlere ağır ceza verilsin, artı araca devlet el
koysun! Şehir içinde ise azami hız saatte 60 km olsun. Şehir içinde hız
limitini aşanlarda ağır cezalandırılsın. Kurunun yanında yaşta yanacak ama
bazen gereklidir, yoksa daha nice canlar yanacak.
Trafik: egonun tatmin olduğu,
azdığı, şımardığı, canavarlaştığı, katilleştiği bir alan değil nefsin kontrol
altına alındığı bir alan olsun!
Abdullah konuksever