Kitap İnceleme Yazısı
Kitap Adı: Tiranlık Üzerine
Alt Başlık: Yirminci Yüzyıldan Yirmi Ders
Yazarı : Timothy
Snyder (1969-…)
Yayınevi : Olvido Kitap
Baskısı :Şubat
2019, İstanbul, 5. Baskı, 107 Sayfa
Barkodu : 9786058259300
Her yaz sonu
soğuklar bastırmadan kış hazırlığımı yaparım. Önce okuyacağım kitapları
belirler, imkânlarım ölçüsünde temin ederim. Bu aydan sonra da turşu ve reçel
hazırlığına başlarız. Ama önce kitap. Altı ay süresince okuyacağım kitabım hazır
sayılır. Belki ilginizi çeker düşüncesiyle bir kısmının fotoğrafını ekte
paylaşıyorum. Çünkü ne kadar çok insana seçkin kitaplar okumayı kabullendirebilirsem,
ortak değerlerimiz daha da artmış olacak. Sosyal tamirat/tadilat ivme
kazanacak. 25 gün süren şehir dışı seyahat ve ziyaretlerimiz bitti.
Seyahatlerde de kitaplardan ayrı kalmasam da dost
ilişkileri ve tarih, doğa sevgisi daha ağır basıyor.
Listemdeki
kitaplar içerisinde sayfaca en küçük hacimli olan bu kitaptan okumaya başladım.
Kısa ve öz ilkesel öğretiler sunan muhteşem bir kitap.
Bir günde rahatlıkla okunabilir.
Eric Hoffer’in, “Kesin İnançlılar” kitabının daha yalın
ve güncel bir yorumu diyebilirim.
Yazar, ABD’de yaşayan bir tarih profesörü. Totaliler
yönetimler hakkında araştırmalar yapmış, tarihsel olayların sosyolojik ve
psikolojik etkilerini çok iyi gözlemleyen güçlü bir kalem, etkin bir yazar.
Bu tür
kitapları tekrar tekrar okuyunca insan demokrasi, hukuk, özgürlük, insan
hakları, ifade hürriyeti, toplumsal mutabakat gibi temel ve öncelikli
değerlerin önemini daha iyi özümsüyor.
Bilim, adalet, sanat, felsefe ve ahlaki ilkelerin/değerlerin
bir toplumda siyasallaşma ve dindarlaşmaya ihtiyacı yoktur. Böyle bir durum
yaratıldığında, toplumda kutuplaşmalar, ayrışmalar, otoriterleşmeler,
yozlaşmalar, tek tip insan oluşturma gayreti pazar bulmaktadır.
Böylesi durumlar genel kabul gördüğünde, evrensel ve bilimsel
ilkeler; bağımsızlığını, doğruluğunu,
genelliğini, ölçülebilirliğini kaybeder ve etki alanını
kısıtlar.
Bilim, sanat, inanç, düşünce ve felsefe birbirini
tamamlayabilir fakat biri diğerine indirgenemez ve muhtaç bırakılamaz. Biri
diğerinde kaybolmamalı ve dönüştürülmemeli. Kepçe kazanda erimemeli.
Kazan da ateş üstünde delinmemeli.
Yazar bu
eserinde tüm dünya ülkelerinde, özellikle ABD, Almanya, İngiltere, Fransa,
İtalya ve Rusya’daki yönetim sorunlarını tarihi perspektiften inceleyerek,
yirmi makale şeklinde dile getirmiş
ve sorunlara ilkesel yaklaşımını de mantık süzgecinden
geçirerek, edebi bir anlatımla esere dönüştürmüş.
Toplumları
ayakta tutan, kalıcı ve sürdürülebilir kılan, asıl olan ortak niyet, beklenti,
ideal ve öğretilerdir. Anayolda buluşanlar, tali yollara takılmamaları
gerekiyor. Moral değerlerimizle
Pozitif enerji yaratamıyor, empati kuramıyor, umut ve
güven duygularımızı taze tutamıyoruz.
Bilgi bilime, bilim teknolojiye, deneyim üretime, hammadde
ürüne dönüşemiyor.
İdeolojik ve inanç tabanlı saplantılar, yönetme hırsı ve
arzusu, tepeden bakma hezeyanı maalesef
toplumsal zemin kaymasına ve enerji israfına neden
oluyor.
Bilimsel
öğreti ve yöntemleri, toplumun her alanına yaymak zorundayız. Böyle olunca her
eylem denetlenebilir, uygulanabilir, yanlışlanabilir ve doğrulanabilir şekle
bürünür.
Kimse tek, alternatifsiz ve vazgeçilmez konuma yükselemez.
Toplum buna izin vermez.
Bir usta, üstadını geçememişse, görevini de yetiştirdiği
diğer ustalara bırakamıyorsa, fikir ve gönül dünyasını sorgulamalıdır.
Bilim, sanat,
felsefe, etik ve estetik toplumsal kodları yerleşik toplumlar bireysel tercih,
irade ve özgürlüğe önem verirler. Bu atmosferi yaşamın her alanı, zemini ve
zamanına yayan toplumlar;
Şeyh, hoca, mehdi, kutup, şef, baba, efendi, sultan,
reis, führer, başbuğ ve benzeri otoriter, metafizik, mitolojik, efsanevi, sipiritüel
kült bir şahsiyete birinci derecede ihtiyaç hissetmezler.
Toplumsal ortak bilinç seviyesi yükseldikçe bu talep ve
beklentiler azalacaktır.
Devlet en güçlü olmalı, devletin gücünün yedeği,
alternatifi ve paraleli düşünülemez/kabul edilemez.
Devlet de, milletin ortak değerleri üzerine bina edilen
tam demokratik, hukukun üstünlüğünü ve bağlayıcılığını tüm hücrelerine yaymış,
sosyal ve laik bir devlet olmalıdır.
Bir toplum neden bu düzeyde bir yapıya kavuşamadığını,
tüm bireylerin sorgulaması ve bu uğurda
Bir çaba göstermesi gerekir.
Zaman zaman
dostlarımla, okurlarımla, sosyal medya takipçilerimle müzakere ediyoruz.
Çoğunlukla yöneltilen bir soru var: “Bu toplum nasıl
düzelir, nasıl kurtuluruz”
Kurtulmayı dert edinmiş ve sorularımızın arasına
katmışsak, bir şeylerin istenen/özlenen düzeyde olmadığını kabul ediyoruz
demektir. Bu bir özeleştiri, ikrar ve iyi niyet göstergesidir. Teşvik olsun
diye zaman zaman dile getiriyorum. Övgü ve alkış, bilgi birikimime bir şey katmaz
elbette. Ayda ortalama on kitap, günde yüz sayfa okuyabiliyorum. Ve planlamama
bakınca bana zaman yetmiyor. Bu durumu hiç kitap okumayan bir yakınıma
iletince, “senin başka işin yok, okuyup yazıyorsun” deyiverdi.
Bu lafın altında kalınır mı? “başka işi olmayan/kalmayanlar mı sadece kitap
okuyor” deyince savunmasının geçersiz olduğunu idrak etti. Tabi ki aynı özveriyi,
ideali ve hedefi başkasından bekleyemeyiz. Ama mademki nasıl kurtuluruz diye
soruyoruz cevaplayayım:
“Toplumumuzdaki okuma yazma bilenlerin en az %10 unun, en
azından başlangıç seviyesi olarak
Benim okuduklarımın %10’unu okuyup/anlayıp uygulayabilirlerse,
gelişmiş/kalkınmış toplumlarla aramızdaki farkı kapatmaya başlarız.
Yoksa daha ürettiği çöpü nereye atacağını bilmeyen,
toplumsal duyarlılığı zayıf, milli değer deyince
Sadece tarihsel kahramanlara ilgi duyan, övgü yağdırmaktan
öteye geçemeyen, mevcut doğal kaynaklarını değerlendiremeyen, doğaya, insana ve
diğer canlılara sevgisi olmayan kalabalıklarla kalıcı ve kalkınmış toplum
nizamı tesis edilemez.
Toplumu ve kendimize
vatan kabul ettiğimiz bu toprakları, en üst uygarlık düzeyine çıkarabilecek
Ulusal Sosyal Bilimler Şurası ve Ulusal Fen ve
Teknoloji Şurası kurulmalı ve bu alanda bilgi, birikim, deneyim ve söyleyecek
sözü olanlar seferberlik aşkıyla en azından beş yıl canla-başla fikir ve proje
üretebilmelidirler.
Bu konuları,
dört kitabımda ayrı ayrı ve detaylı işledim. Bilgi, görgü ve deneyimine
inandığım
Bu şuralara katılabilecek 500 bilge şahsiyet sıralayabilirim.
Toplum ve tüm insanlık adına bir araya gelebilseler, günümüz ve yarınlarımız
adına mucize bir kazanım olur. Fakat gelin görün ki, böyle bir ideal yaklaşımın,
iyi niyet hamlesinin reel ve uygulanabilir bir karşılığı yok maalesef.
Kiminin politik görüşüne uymayacak, kimisi mevcut idarece
veto yiyecek, kiminin farklı inançları ağır basacak, bazısı farklı bir makam ve
maddi beklenti içinde olacak, sevmediği insanlarla birlikte olmak istemeyenler
çıkacak, bazısı şüphe, korku ve endişeyle yaklaşacak, akademik rekabet ve
kıskançlık içinde olanlar soğuk bakacak, özel ve özerk bir pazarlığı olanlar
çıkacak, kendisini sorumlu hissettiği
liderlerden icazet almak isteyenler çıkacak…..
Oysa ki ben, bu farklılıklarını fark edip, hissetsem de
hepsine ortak bir ideal uğruna ve hatırına
İlgi duyuyor ve sevebiliyorum.
Ne zaman
kurtuluruz diyorsanız, “sosyal bir aşure çorbası kaynatıp, içinde tuz, şeker,
su, bakliyat olarak kaybolup, ortaya çıkan ortak tada razı olabiliyorsak” derim.
Samsun, 27/07/2019
Ali Rıza Malkoç
#armozdeyis