Seri katil olduğumu biliyorum artık:
Durağan imlerin tekelinde
Öksüzlüğümün de yetim bir cümleyle
teşhir
Edildiğini de biliyorum.
Uladığım her cümleyi şeritle
eşleştirip
Duvarların da çıplaklığından
utandığını,
Geceler zambak açarken
Ölü iklimlere öykündüğümü biliyorum.
Sarı yapraklara düşkünlüğüm,
Sarı yaprakların da içimdeki ağaçtan
düştüğünü…
Tehir ettiğim mutluluğu giyinen
insanlarla
Hasbıhal edip kırık dallarımı
yapıştırdığı ellerinde
Tanrının bir aciz kulu iken
Devingen ruhumun sol şeritte duraksadığını
Ve durduk yere farlarını yaktığımı
elemin
Ellerimde şiirlerin kiri olduğunu
Ve kin sahiplerinin yetinmediğini
biliyorum.
Çektirdikleri azabı açık ara farkla
üstlendiğim;
Tembihlediği her öğüdünü annemin
Çeyiz sandığımda örtülü bir
yalnızlıkla
Sıvası dökülen ruhumun
Kerpiç evi duygu ambarında
Yalıtıldığım bilincine ışık tutan
Mahzun bir edayla
Kardığımı biliyorum dünümü.
Hüzünsüz geçmeyen günü
Teşhir eden bir yolcuyla
Kurduğum o göz teması ile
Göz çukurlarıma dolan solmuş
yaprakları
İçimin ateşiyle teselli edip
Düştüğüm düş çukurunda
Meftun bir sitemle
İrkildiğim her gürültüyü de
Hayra yormadan,
Yorgunluğuma ihanet ettiğim…
Yatağımda yansıyan ışıkla tepemdeki
lambanın
Lal kitaplara düşkünlüğüm sayesinde
Tecrit edildiğim bu paslı dünyanın
Dervişini sevmeye deyişlerinde
Gözü olmayan bir Tanrıyı oynayan
İlahi acıların ne zaman sona
ereceğini…
Bilmiyorum işte, bilmiyorum
Bildiklerimi uyduran Tanrıyı
oynamadığımı
Bilecek kadar saf olduğumu da
bilmesin hani hiç kimse.