Öldürdüğüm imlerin tek/elindeyim
Az mavi düşlerim azıcık da sevdalı
Vazgeçişlerim.
İklimin eteklerini topluyorum yasla
Belki de gitmediğim Yaslı ada
Makul düşleri penceresine konan iri
sevinçlerim.
Ah, hafız, dememi mazur gör
Bencileyin sınandığıma kani bir
resmin de
Ta kendisiyim
Belki de o recm
Hani, saklı sarnıcın kuytularına
g/izlenen
Yüreğimden kalan son ikaz
Enkaz demeliydim belki de
Ezkaza sevdiğime delalet
Yazacağım her tek heceli vecize:
Aşk’a müptela olmayı Tanrı buyurdu,
azizim.
Konduğum dalın penceresinde
İlk seni gördüm
Gözlerimi açtığımda kamaşan sevdanın
Ta kendisi bir resim
İrili ufaklı düşlerin de bahsi dahi
geçmezken
Peşine düştüğüm gerçeklerin
Bin bir yeis ile hücreme dadandığı
Bir kuş sürüsü belki de
İzini sürdüğüm günün ve unutulmuş her
Öğüdün kanaviçesi.
Sanrılarım kadar doğurgandır da
üzünçlerim
Sevgiyi şiar edindiğim
Varamadığım karşı yakası şairliğin.
Ah, azizim, bir bilsen
Yüreğimde uçuşan kelebekleri:
Hepsi bin yaşında
Yüreğimde reenkarnasyon
Dirildiğim her yeni gün
Bazense bir kâbusa düşüp de yolum
Rotasyona tabi devindiğim her
mevsimin de
Yasını tutan Tanrı ve gökyüzü.
Gök gözlü sevdalardan alamayıp da
başımı
Öne sürdüğüm bir iklim
İçine düşülesi yeis’in tedirginliği
Zamana ihanet eden bedenim ve
belleğim
Korumakla mükellef ne çok zincir ne
çok halka
Aşka kıyanlara inat
Aşkta kıyama durduğum her sayfada
Boydan boya şiirlerin de güncesidir
Yazdıklarım.
Müptelasıyım ya da değil hayatın
Sehven öldüğüme tanık şu ölü iklim
Dudaklarımda ulaşılmazlığın rakımı
Sevdiceğim ne şiir
Aşka b/anıp da hecelerimi
Kendimle savaştığım ömrün de
hulasası.
İzninle gitmeliyim, şimdi
Hem sen bakma da bana her
seslendiğimde
Bilmelisin de saklı olduğunu
dualarımda.