‘’Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kâğıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı…
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.’’
(Ahmet Muhip Dıranas)
Munis bir gölgenin bekası adeta
yazılmamış söylem
Dudaklarında kanlı eylemler
mürekkebin
Baş aşağı bir evren
Bir de aksanı eksensiz bir dilim
Elbet saklı aşkın kudreti ve hicvi
Söylenmeye dair hangi safsata yerini
Tutar ki kırağı çalan bir şiirin?
Ve yetim başını okşayan şatafatlı bir
sevda
Aşk ki kayıp bir ritim;
Aşk ki yokluğa özlem
Serenadı büyülü bir konçerto
Duvağı bazen özgün bir edim
Bazen kaçak gelinin seğirten
yüreğinde
Sevgiliye özlem
Buselerin hicabı
Alna konan ve en yakışan
Masum saçlarına
Uğur böcekleri konan
Devasa hikmetin…
Sancılı bir vaveyla kimi zaman aşk
Hani yüreğin sekantında
Konduğu buklelerine sevgilinin
Deyişler sığdıran ölüm arası kaç öğün
Göğün saklı sırlarına
Eşlik eden Tanrı ve şiir ve de aşk:
Koyu gözlerinde gecenin
Mavi bir inilti peşi sıra
Yükü yüreğin
Hicaba serzeniş
Mavi semaların mağdur prensesi kimi
zaman.
Balta girmemiş şiir ormanlarında
Kaynakçası fasiküllerce okunmamış
roman
Elbette sırıtan teninde güneşin
Buğulu sesinde evrenin kimi zaman
Yeltenmediği kadar şık bir duruş
Şehadet parmağına dokunan o martının
Gagasına konan bir susam tanesi
Bazen kaybolan rotada askıntı bir
mevsim
Ölü gözleri yazıldığında şiirlerin
Şair kadar edalı bir işve.
Sancılı teyakkuz
Şiir ırkında kazalarını kıldığım ömrün
de
Yorgun surlarında
Bir şehir kadar sevdalı göğün tinine;
Bir sure kadar huzura binaen
Eşkâli ne ola ki aşkın insan
suretinde?
Bir manivela kıpraşan
Bir sanduka içinde başı kopuk yılan
Bir vecize adeta aşk dilinde
Şiire en çok yakışan.
Söylenmedik nidaların surunda
Goncanın el değmemiş huzurunda
Kaybolan endamı solgun hazanın
Tempo tüter imgeler
Batıkların da rüyasında
Kavuşulası bir sevince el uzatan:
Şiir ve Tanrı;
Şair ve aşk;
Membası ölüm kokan kirli nüshaların
da
Asla değeri yok iken Hakkın nezdinde.
Alabildiğine saf ve masum
Kıyama duran renklerin cüretine
Kalp mı dayanır, demelerin meali
Ölüm kokan şiirlerden firar eden aşk
denen tanrıça
İçine kapanır kimi zaman
Sevdanın karşısında kalemin dahi
Boynu kıldan ince.
Ve işte kopan tufanda
Kâh solup kâh açan
Sevdalı güneşe eş diye
Tutuklamışken şairin lakabından
Benzeri olmayan bir kıble
Aşk ile şahlanan gün ve gece.