Mevsimin ayaz’ında bir düş’ün
kundaklanmış fedaisiyim
Satırların mavisine bandığım asi bir
ömrün de
Son konakladığı dehlizde saklı öyküm
Her fasıl dibine vurduğum acıların
Her hâsılasında geçit vermeyen
engebelerin
Bir tortu’nun izini sürüyorum anlayacağın,
azizim.
Öfkemle barışamadım gitti
Zıt kutupların beynamaz gonguna vuran
rüzgâr gibiyim
Her zil sesinde körüklenen yüreğim
Her mil çekildiğinde gözlerimde
Ürkünç çok ürkünç bir coğrafya
Sanrılarımın asaletindedir
sessizliğim.
Belki de ruhu duymayacak yetim
bulutların
Ebediyen gittiğime de inanmayacak
Yosun tutan ellerinde yaralı göğümün
teninde
D/okunaklı bir mısra olma derdinde de
değilim
Kimliğimin metazori ikliminde
Düşleri kuvöze koyduğum sapı olmayan
bilinmezlikle
Aykırılığımı sunduğum bir dünyadan
illa ki ayrı düştüğüm
Bir o kadar üşüyen sesimde
Geviş getiren hıçkırıklar
Sözcükleri yaftalayanlara da
naziremdir
Yazdığım her şiir benzeri sunumda
Şair olmadığımın da bilincinde
huzurundayım.
Fıtratımda ince uçlu bir pergel
Merkeze her sapladığımda kanayan
melun dizeler
Sözcük bombardımanına uğradığım her
ezan vakti
Sessizliğime sahip çıkan sadece ve
sadece Tanrı.
Kabulümdür yenik düşmüşlüğüm
Belki de ömre şerh düşmüşlüğüm her
kırık mavide
Asılı bir çan kadar içine kapanan
Beyhude bir beste mırıldandığım
Hazan makamında hüzünle sırdaş
gaipten gelen
Mizacımla yerlerde sürüklenen sefil
metanetim.
İklim nazarında aykırı bir rüzgârın
da bam teline b/astığım
Düş benzeri gerçeklerde somurtan
sancılı bir vaveyla
Elbette kök söktürenlere biat
Helalleştiğim tüm dünyayla
Yarına çıkmanın olanaksızlığında
Sızlayan iç sesim
Şiir olmanın t/adında yenilmişliğim
bariz
Elbet kuytularda uyuyan metruk bir
bilmece
Kapıp koyuverdiğim bunca sevginin de
meali
D/okunamadığım hangi yürekse.
Düş perhizine soktum artık ben ömrü
Karanlığın sarkıtlarında içine
damlayan her damla
Sadece ve sadece Allah katında geçer
not almayı
Dilediğim,
Sevdiğim kadar herkesçe terk
edildiğim.