İşte ölüm işte eşik:
Zamansız düşülesi aşkın kuramında
saklı
Hüviyeti:
Damsız bir hüzün adeta şiirin de
bakiyesi,
Issızlık nam salmış ruhumda
Gözlerimde esir kalmışlığım
Hükmeden ne yalın bir kelam
Ne seferberliğini ilan eden izam.
Küt kesilmiş yorgunluğun mızrabı
Külliyen de yalan
Mutluluk erecekmiş kapıma
Yenik düştüğüm düzene de karşı gelen
bir fetva
Devasa özlemin kilitli olduğu
bitimsiz hüznüme.
Arşınladığım kadar düzeneği
Ar bildim ben yazmaya durduğum her
heceyi
Adabıyla sevip saklı tuttuğum
dualarımda
Ah’lar arşı alaya çıktı, azizim.
Görünmezliğin hicranında
Bir yanık hece hepi topu
Diyenlere de bakma sen:
Ne güldüğüm gerçek
Ne sevmediğim sanır mısın ki yalan.
Eşlik etmez her günüme
Sensizliğe hükmeden kelam.
Kucağımda ıslak bir mendil
İçim kazınıp da yatsıya denk düşen
bir ölüm
Sabah ezanında kaykılmıştı oysa
benliğim
Mazimdeki yok ki mutlu geçen tek bir gün
Kendime atfettiğim.
Tabular yıkılmaz
Köprülerden geçilmez
Ta ki mahşere kadar yolculuğuma eşlik
eden
Sessizlik bir de Yaradan.
Köhne lahit:
Sabıkalı mıyım da aşkta
Görüp göreceğim ne çok şey var bu
yaşta.
Bir kalp gözüm bir de sen
Sanrısız geçen ömre katık yapmadım
tek yalan.
İzafi rotamda metruk bir bilmeceyim;
Naşıma eşlik eden ümitte gizliyim
Hem şair demedi mi?
Dünya bir noktadan ibaret;
Ömür de ölüm de bir nota
Kendime zulmettiğim yas’ın da muadili
Geçimsiz ruhumun yalnız
nihayetlenecek ikbali.