İçimizde Kendimize
Ait Sesi Duymak Yerine Onların Kendimize Daha Sonrasında Hissettirilecek Olan
Yetersizlik Çağrısını Duymak.
Hayatın öğüten değirmeni yoktur çarkı varsa da,
zamanı anı göstermek için vardır, insanın fikrinin kapitalist sistemin çarkları
ve değirmeni vardır, bizi zorlayarak içine sokarak üzerimizde fikrimizde
elimizde ne varsa alarak, bizi çırılçıplak soyarak, değirmeninde kendi çarkının
dişlerini parçalayacak fikirleri düşleri parçalayacak olanı bizi eleğinden
geçirerek elerken, sadece onun istediği şekle sokar ve dış kapıdan çıkarır. Bir
pantolona ihtiyacınız varken, üç al iki öde kampanyası düzenleyerek, bir
pantolon yerine üç aldırtır iki ödemişsiniz gibi göstertir ve üçünün de
parasını alır. Hemen yanında pantolonunuza uygun gömlek dört al iki öde diyerek
aldırtır, yok tişört yok atkı yok parfüm falan filanla cebinde olanı sessizce alır.
Biter mi tatile ihtiyacın var sahiller seni bekliyor en tabi hakkın buyurun,
bankamıza al kredini sonra parçalara bölünerek öde, ödemez isen biz alırız bir
şekilde…
İçimizde kendimize ait sesi duymak yerine
onların kendimize daha sonrasında hissettirilecek olan yetersizlik çağrısını
duyarak ihtiyaç fazlası belki lazım olur savına inanarak kanarak, insafı
olmayan ellerin kurduğu çarkın içinde geçerek, elde avuçta ne varsa vermenin
zulmüne maruz kaldığımız zalim insanların elekten geçiren öğüten değirmenleri
çarkları vardır. Bu eziklik ve yeterli olamamanın ezikliği insanı ailesinden ve
toplumdan uzaklaştırarak yalnızlığa, insani bağların dostluğun kopuşuna neden
olmaktadır. Senelik izninde memleketi yerine denizde bir yıllık kazancını
harcayan ve bunu telafi etmek için gece gündüz mütemadiyen soluk almadan
çalışan yorgun düşen insandan ne bir komşuluk dostluk ne de muhabbet
ortamında muhabbet etmek düşer! Bilinçaltımızın ayarlarını bozarak,
kendilerine bağımlı hale getiren kapitalizmin kölesiyiz farkında değiliz, farkında
olsak ne yazar ki? Vahşi kurt olmuşuz kuzuya dönmeyi bekliyoruz, ortada kuzu
namına bir şey kalmadı ki, kuzu nasıl bir şeydir ne hisseder bunu bilelim ve
kuzuya dönüşelim!
Birbirine sıkı dostluk insanlık bağıyla bağlı olan
biz insanların arasındaki bu bağı koparan bu insanların kurduğu, acımasız
sistemin adıdır kapitalizm hatta kapitalizm değil zalim düşünmenin adıdır.
Vahşi insanların kurmuş olduğu vahşi bir hayatın düzenin içinde, yaşamaya
mecbur bırakılan insan, sıradan bir dünya temiz değişik bir iklim havası
görünümündeki yolda yürümeye başladıkça havasız dermansız yorgun bitkin
bırakılarak posası çıkarılarak, insani ilişkilerden yoksun zavallı bir halde
yolun ortasına bırakılıyor ve bu yolun ortasında zavallı yatan insanın,
feryadını bunca hızlı koşuşturmanın rüzgârın da feryadı dahi duyulmuyor
görülmüyor ve acısı hissedilmiyor ta ki aynı duruma düşene kadar, ondan sonrası
ıstırap zulüm işkence say sayabildiğin kadar aklın yerinde kalırsa.
Bizi vahşi bir ortamda vahşice bir yaşantı
içine sokanların gözlerine bir gün şişler sokulacak ve gözlerini para hırsı
bürüyenlerin bu çaresiz kalışlarını bu âlemde göremezsek de ahret âleminde
sonsuz acılar içinde kalacaklarını bilmek, bu âlemde bir şey yapamayan biz
insanların yüreğini soğutarak serinletiyor, huzur ve sakinlik veriyor. Özgürce
zenginlik içinde yaşayanların bu zenginliğinin sadece kendisi için verilmediğini,
ihtiyacı olanında eli ile verilmesi gerektiği şokunu bir gün yaşayacakken, bu
acizlik içinde gönlünü avutan benim bu düşüncelerime bazıları gülecek ne
diyelim az oda gülmesin mi, e ne demişler son gülen iyi güler,
vesselam.
Mehmet Aluç