Durdurmak Ve Gidermenin Elimizde Olmadığını Anladığımız
Anlardan Bir An Diyelim
Düzce’nin sakin sokaklarında, hayatın zorluklarıyla boğuşan
Mehmet, bir gün beklenmedik bir olayla Allah’ın rahmetinin büyüklüğüne tanık
olur. Bu an Mehmet’in küçük bir çocuk olan Ali ile karşılaşması ve birlikte
verdikleri mücadeleler sayesinde hayatlarının nasıl değiştiğini anlatıyor.
Allah’ın rahmetinin ve dostluğun gücünün, en karanlık anlarda bile nasıl bir
ışık olabileceğini sizlerde okurken hissedeceksiniz, vesselam.
Günlerden bir gün sıradan bir gün. Mehmet, Düzce’nin sakin
sokaklarında usul usul kendi halinde yürürken, içinde hissettiği gidermediği
dur diyemediği huzursuzluğu bir türlü dindiremiyordu/gideremiyordu. Durdurmak
ve gidermenin elimizde olmadığını anladığımız anlardan bir an diyelim. İşini
kaybetmiş, ailesiyle arasındaki bağlar zayıflamıştı. Her şey üst üste gelmiş,
hayatı bir çıkmaza girmişti. Düşünceleri onu çıkmaza sürüklemiş, çıkacak bir
kapı yol bulamamıştı. Bilirsiniz bulmak için kaybetmek ve aramak içinde yola
çıkmak gerektiğini, işte öylesi anlardan bir andı.
İşte o gün bugündü, yağmurlu bir sabah, Mehmet evinden çıkıp
sahil kenarına doğru yürümeye karar verdi. Yağmur damlaları yüzüne çarparken,
içindeki onu çıkmaza götüren düşünceleriyle boğuşuyordu. Tam o sırada, sahilde
küçük bir çocuk gördü. Çocuk, ıslanmış ve üşümüş bir halde, çaresizce etrafına
bakınıyordu.
Mehmet, koşarak bir çırpıda çocuğun yanına yaklaştı ve ona
yardım etmeye karar verdi, onu nasıl tek başına bırakabilirdi ki? Çocuğun adını
sordu, çocuk “Ali” dedi ve ailesini kaybettiğini, kimsesinin kalmadığını(çocuk
aklıyla söylüyor, kimsesizlerin kimsesi Rabbim var biliyoruz). Mehmet, Ali’yi kucağına
aldı evine götürdü, hemen ocaktaki çorbayı ısıtarak ona çorbayı hazırladı önüne
verdi. Ali’nin gözlerindeki sıcaklık sahip çıkmasından dolayı duyduğu
minnettarlık, Mehmet’in kalbinde bir şeylerin değişmesine o an neden oldu. Birisi
kalbine dokunmuştu o an.
Ali, Mehmet’e ailesini bir trafik kazasında kaybettiğini ve
sokaklarda yaşamaya başladığını anlattı gözyaşları içinde. Ali’nin gözyaşlarını
sildi, kucağına ardı onu sarıldı. O sıcak kucaklamanın sıcaklığıyla günlerdir
uyumayan Ali bir anda uyumaya başladı, onu kanepeye yatırarak üstünü battaniye
ile örttü. Mehmet’in içindeki onu çıkmaza götüren duygu ve hisleri düşünceleri
bir anda yok olmuştu, şaşırmadı değil, şimdi ise o düşüncelerin yerini umut
dolu duygular ve düşünceler vardı.
Bir gün, Mehmet ve Ali, birlikte sahilde yürüyüşe çıktılar.
Güneşin batışını izlerken, Mehmet içinden, “ Rabbim Allah’ım rahmetin çok büyük”
diye düşündü ve derin bir düşünceye daldı. Ali’nin yaşadığı onca acıya rağmen,
hala Allah’ın rahmetine inanması, Mehmet’in kalbinde büyük bir değişime uğrattı.
Mehmet, Ali’nin hayatını değiştirmek için elinden geleni
yapmaya karar verdi. Onu okula yazdırdı, ihtiyaçlarını karşıladı ve ona sevgi
dolu bir yuva sağladı. Ali’nin gözlerindeki mutluluk, Mehmet’in hayatına anlam
katmıştı. Bir gün bir telefon geldi, arayan arkadaşı Ahmet’ti ona
tecrübelerinden dolayı şirketinde ihtiyacının olduğunu gelip yardım ederek
kendisiyle çalışmasını teklif etti. O an dünyalar onun oldu, şaşkındı, hayata
küsmüş gibiydi, oysa…
Bir gün, Mehmet ve Ali, Düzce’nin yakınlarındaki bir ormana
piknik yapmaya gittiler. Ormanın derinliklerinde birlikte el ele yürüyüş
yaparken, Ali birden durdu ve Mehmet’e dönerek, “Mehmet amca, seninle burada
olmak bana mutluluk veriyor mutlu olduğum ailemi hatırlatıyor. Sen benim için
çok değerlisin,” dedi. Mehmet, Ali’nin bu sözleri karşısında duygulandı
gözlerinden iki damla yaşa akıtarak ona sarıldı. “Sende bana, aile olmanın
gerektiğini hatırlattın kaybettiğin birçok şeyi bulmama vesile oldun Ali’m”.
Mehmet Aluç