Serbest Kürsü / Atölyeden Çıkanlar

Eklenme Tarihi : 18.10.2024
Okunma Sayısı : 75
Yorum Sayısı : 0
Duygularımı Kağıda Dökmek...


Duygularımı Kâğıda Dökmek, Yazmak Ruhumun Derinliklerine İnmek İçin Bir Fırsattı

 

 

   Aralık kapıların eşiğinden bakıyorum kendi aksime. “Ne vakit yarattı rahman beni, nasıl diledi yaratmayı kim bilir. Yarattığı anın buğusunda, ruhumu ne ile tütsüledi? Nasıl durup da baktı sonra sanatına ve kim bilir, ne çok ağlayacak gözlerime hangi duaları sürme diye çekti.1” Bu sorular, içimde bir yankı gibi çınlıyor. Dünya denilen geçici âlemde, varlığımın anlamını ararken, her an bir yük gibi omuzlarımda taşıdığım düşüncelerle yüzleşiyorum. Kimi zaman umutsuzluğa kapılsam da, içimdeki ateşin sönmesine izin vermeyeceğim. Her sabah, güneşin ışıklarıyla uyanırken, içimdeki karanlıkla yüzleşmek zorundayım. Zaman, bir nehir gibi akarken, ben de bu Nehir’in akışına kapılmamak için çabalıyorum. Geçmişin gölgeleri, geleceğin belirsizliğiyle birleşirken, kendimi kaybolmuş hissediyorum. Ama biliyorum ki, her kayboluş, yeni bir buluşun başlangıcıdır.

   Bir gün, bir ses duydum. Derinlerden gelen bir çağrıydı bu. Kalbimin en kuytu köşelerinden yükselen bir melodi gibi. "Kendini bul," diyordu. "Kendini ifade et." O an, içimde bir şeylerin değişmeye başladığını hissettim. Yazmak, benim için bir kurtuluş yolu olabilirdi. Duygularımı kâğıda dökmek, ruhumun derinliklerine inmek için bir fırsat. Yazmaya başladıkça, kelimelerim sanki hayat buluyordu. Her harf, içimdeki bir parçayı ortaya çıkarıyordu. Kimi zaman mutluluk, kimi zaman hüzünle doluydu sayfalarım. Ama her durumda, ben kendimle yüzleşiyor, ruhumun derinliklerine iniyordum. Dünya üzerindeki geçici yaşamımda, her şeyin bir anlamı olduğunu fark ettim. Her gözyaşı, her gülümseme, her kaybettiğim an, bana bir şeyler öğretmişti. Belki de hayat, sadece bir yolculuktu. Kendi iç yolculuğumda, varlığımın anlamını keşfetmek için bir rehberdi bu hayat.

   Bir gün, karşıma çıkan bir ayna, bana gerçek yüzümü gösterdi. Kendimle barışmak, içimdeki çatışmaları çözmek için bir fırsattı bu. Artık geçmişin yüklerinden kurtulma zamanıydı. Kendi hikâyemi yazmak, bana ait olanı bulmak için cesaretle yola çıkmalıydım. Ama bu yolculuk yalnızca içsel bir keşif değil, aynı zamanda dış dünyayla olan ilişkilerimi de sorgulamamı gerektiriyordu. İnsanlarla olan bağlarım, benim kim olduğumu şekillendiriyordu. Ailem, dostlarım, tanıdıklarım... Hepsi birer parça, birer yansıma. Onlarla olan etkileşimlerim, ruhumun derinliklerine inmemdeki en büyük engellerden biriydi. Bir gün, eski bir dostumla karşılaştım. Onunla geçirdiğim zaman, geçmişteki hatalarımı düşünmeme neden oldu. "Neden bu kadar uzaklaştık?" diye sordu. O an, içimde bir şeylerin yerli yerine oturduğunu hissettim. Uzaklaşmanın sebebi, içimdeki korkulardı. Korkular, insanları birbirinden ayıran en büyük engeldi.

   O dostumla olan konuşmam, beni yeniden düşünmeye sevk etti. Belki de, geçmişle barışmak, geleceğe daha umutla bakmamı sağlayacaktı. Kendimi ifade etmek, içimdeki duyguları paylaşmak, bu yolculuğun en önemli parçalarından biriydi. Yazmaya devam ettim. Her kelime, her cümle, içimdeki karanlığı aydınlatıyordu. Sayfalarım doldukça, ruhumun derinliklerinde bir aydınlanma gerçekleşiyordu. Artık yazmak, benim için sadece bir eylem değil, aynı zamanda bir yaşam biçimiydi.

 

 

 

Zamanın Ağırlığı Omuzlarımı Eziyor

 

   Her bir adımımda, zamanın ağırlığı omuzlarımı eziyor. Geçmişin gölgeleri peşimi bırakmıyor; kaybettiğim anların yankıları, her köşede fısıldıyor. Bir zamanlar yaşadığım mutlulukların hatıraları, şimdi yalnızca birer hayal gibi. Gözlerim, kayıp zamanların derinliklerinde kaybolmuş anıları arıyor. Geçmişin izleri, kalbimde bir yara açıyor; her gün biraz daha derinleşiyor bu yara. Yalnızlığım, içimde bir deniz gibi dalgalanıyor. Dalgalar, kaybolan zamanların ve kaybedilenlerin acısıyla çarpışıyor. Her bir dalga, içimde bir özlem yaratıyor; kaybolan dostlukların, aşkların hatıralarıyla dolu. Geçmişin yükü, geleceğe dair umutlarımın önünde bir engel gibi duruyor. Zamanın geçici doğasını kabul etmek zorundayım. Ancak, kaybettiklerimi unutmadan, geleceğe umutla bakmayı öğrenmeliyim. Her yeni gün, yeni bir başlangıç; belki de kaybettiğim her şeyin yerini dolduracak yeni anılar biriktirmem için bir fırsat olmalıydı. Zaman, bazen bir dost, bazen de bir düşman gibi hissediliyor. Geçmişteki hatalarımın ağırlığı, gelecekteki seçimlerimi etkiliyor. Her an, geçmişle gelecek arasında bir köprü kuruyor. Bu köprüde yürürken, her adımda daha fazla yük taşıdığımı hissediyorum. Ama belki de bu yük, beni daha güçlü kılacak.

 

   Bir gün, kaybettiklerimi geri kazanamayacağımı kabul edeceğim. Ama o gün gelene dek, mücadele etmeye devam edeceğim. Her yeni gün, bana yeni bir umut sunuyor. Belki de kaybolmuş zamanlar, aslında yeni bir başlangıcın habercisi. Hayatın sunduğu her anı, bir fırsat olarak değerlendirmeliyim. Yalnızlığımın derinliklerinde, yeni dostluklar kurmak için cesaret bulmalıyım. Geçmişin acılarına rağmen, geleceğin güzelliklerini kucaklamalıyım. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlerken, içimde bir umut filizleniyor. Belki de kaybettiğim her şey, beni bu ana hazırlamak içindi. Zamanın akışı, beni daha iyi bir insan yapacak. Her yeni gün, yeni bir hikâye yazma fırsatı sunuyor. Ve ben, bu hikâyenin başkahramanı olmalıyım. Bir gün, kaybettiklerimi geri kazanamayacağımı kabul edeceğim. Ama o gün gelene dek, mücadele etmeye devam edeceğim. Her yeni gün, bana yeni bir umut sunuyor. Belki de kaybolmuş zamanlar, aslında yeni bir başlangıcın habercisi.

   Hayatın sunduğu her anı, bir fırsat olarak değerlendirmeliyim. Yalnızlığımın derinliklerinde, yeni dostluklar kurmak için cesaret bulmalıyım. Geçmişin acılarına rağmen, geleceğin güzelliklerini kucaklamalıyım. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlerken, içimde bir umut filizleniyor. Belki de kaybettiğim her şey, beni bu ana hazırlamak içindi. Kendi iç yolculuğuma çıktığımda, geçmişimle yüzleşmekten kaçamayacağımı anlıyorum. Her hatam, beni ben yapan bir parça. Geçmişimin yükünü taşırken, geleceğime dair hayallerimi de yanımda taşımak zorundayım. Geçmişin izleri, beni yönlendiren bir harita gibi. Her bir iz, yeni bir deneyim, yeni bir ders. Zamanla birlikte, kendimi yeniden inşa etmeliyim. Kaybettiklerimi hatırlamak, acı vermekle birlikte, beni daha derin bir anlayışa götürüyor. Her anı, birer öğretmen gibi. Kaybolmuş zamanların peşinden koşmak yerine, mevcut anın değerini bilmeliyim.

   Kendime bir söz veriyorum: Geçmişin gölgeleri, geleceğimin ışığını karartmasına izin vermeyeceğim. Her yeni gün, yeni bir başlangıç; her zorluk, beni daha güçlü kılacak bir fırsat. Hayatın sunduğu her anı, bir armağan olarak kabul edeceğim. Ve belki de en önemlisi, sevdiklerimle olan bağlarımı güçlendirmek için çaba göstereceğim. Geçmişte kaybettiğim dostlukları yeniden canlandırmak, yeni dostluklar kurmak için cesaret bulmalıyım. Her bir insan, hayatımda bir renk, bir melodi. Geçmişin acısını geride bırakırken, geleceği sevgiyle kucaklayacağım. Kendi iç yolculuğuma çıktığımda, geçmişimle yüzleşmekten kaçamayacağımı anlıyorum. Her hatam, beni ben yapan bir parça. Geçmişimin yükünü taşırken, geleceğime dair hayallerimi de yanımda taşımak zorundayım. Geçmişin izleri, beni yönlendiren bir harita gibi. Her bir iz, yeni bir deneyim, yeni bir ders. Bir gün, bir parkta yürüyüş yaparken, karşıma çıkan bir yaşlı adam dikkatimi çekti. Gözlerinde derin bir yaşanmışlığın izleri vardı. Yanına yaklaşıp sohbet etmeye karar verdim. Onunla konuşurken, geçmişin yükleri hakkında düşündüğüm her şeyi unuttuğumu hissediyorum. Yaşlı adam, hayatın geçiciliğinden bahsediyor ve her anın kıymetini bilmemiz gerektiğini vurguluyordu. Kendi hayatını anlatırken, kaybettiği sevdiklerinden bahsediyor ama acısının üstesinden nasıl geldiğini de paylaşıyor.

   "Zaman, acılarımızı hafifletir," diyor. "Ama unutma, sevdiklerinle olan anılarını asla kaybetme. Onlar, senin içindeki ışığı besler." Bu sözler, içimde bir şeyleri harekete geçiriyor. Belki de kaybettiklerimle barışmak, yeni bir başlangıç yapmanın anahtarıdır. Yaşlı adamla geçirdiğim birkaç saat, bana hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Onun hayat hikâyesi, kayıp zamanların acısını hafifletiyor. Birbirimize sarıldığımızda, sanki iki ruh birbirine bağlanıyor. O an, içimde bir şeylerin değiştiğini hissediyorum. Yavaş yavaş, geçmişin yükünü hafifletmeye başlıyorum. Geçmişteki hatalarımı kabul ediyor, ama onları birer ders olarak görüyorum. Her yeni gün, yeni bir fırsat sunuyor. Zamanın geçici doğasını kabul ettikçe, geleceğe daha umutla bakabiliyorum. Artık, geçmişin gölgeleri peşimi bırakıyor. Gelecekte benim için neler olduğunu merak ediyorum. Yeni dostluklar kurmak, yeni deneyimler yaşamak için cesaret buluyorum. Hayatımda yeni sayfalar açmanın zamanı geldi. Belki de kaybettiğim her şey, beni bu ana hazırlamak içindi. Ve böylece, kaybolmuş zamanların peşinden koşmayı bırakıyor, her anı dolu dolu yaşamaya karar veriyorum. Geçmişi geride bırakırken, geleceği sevgiyle kucaklayacağım inşallah, vesselam.


Mehmet Aluç

Kaynak

1-Eda Bildek “Allah’a Havale Ettim”


( Duygularımı Kağıda Dökmek... başlıklı yazı kul mehmet tarafından 18.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu