Duygularımı Kâğıda Dökmek, Yazmak Ruhumun Derinliklerine
İnmek İçin Bir Fırsattı
Aralık kapıların eşiğinden bakıyorum kendi aksime. “Ne vakit
yarattı rahman beni, nasıl diledi yaratmayı kim bilir. Yarattığı anın
buğusunda, ruhumu ne ile tütsüledi? Nasıl durup da baktı sonra sanatına ve kim
bilir, ne çok ağlayacak gözlerime hangi duaları sürme diye çekti.1” Bu sorular,
içimde bir yankı gibi çınlıyor. Dünya denilen geçici âlemde, varlığımın
anlamını ararken, her an bir yük gibi omuzlarımda taşıdığım düşüncelerle
yüzleşiyorum. Kimi zaman umutsuzluğa kapılsam da, içimdeki ateşin sönmesine
izin vermeyeceğim. Her sabah, güneşin ışıklarıyla uyanırken, içimdeki karanlıkla
yüzleşmek zorundayım. Zaman, bir nehir gibi akarken, ben de bu Nehir’in akışına
kapılmamak için çabalıyorum. Geçmişin gölgeleri, geleceğin belirsizliğiyle
birleşirken, kendimi kaybolmuş hissediyorum. Ama biliyorum ki, her kayboluş,
yeni bir buluşun başlangıcıdır.
Bir gün, bir ses duydum. Derinlerden gelen bir çağrıydı bu.
Kalbimin en kuytu köşelerinden yükselen bir melodi gibi. "Kendini
bul," diyordu. "Kendini ifade et." O an, içimde bir şeylerin
değişmeye başladığını hissettim. Yazmak, benim için bir kurtuluş yolu
olabilirdi. Duygularımı kâğıda dökmek, ruhumun derinliklerine inmek için bir
fırsat. Yazmaya başladıkça, kelimelerim sanki hayat buluyordu. Her harf,
içimdeki bir parçayı ortaya çıkarıyordu. Kimi zaman mutluluk, kimi zaman
hüzünle doluydu sayfalarım. Ama her durumda, ben kendimle yüzleşiyor, ruhumun
derinliklerine iniyordum. Dünya üzerindeki geçici yaşamımda, her şeyin bir
anlamı olduğunu fark ettim. Her gözyaşı, her gülümseme, her kaybettiğim an,
bana bir şeyler öğretmişti. Belki de hayat, sadece bir yolculuktu. Kendi iç
yolculuğumda, varlığımın anlamını keşfetmek için bir rehberdi bu hayat.
Bir gün, karşıma çıkan bir ayna, bana gerçek yüzümü gösterdi.
Kendimle barışmak, içimdeki çatışmaları çözmek için bir fırsattı bu. Artık
geçmişin yüklerinden kurtulma zamanıydı. Kendi hikâyemi yazmak, bana ait olanı
bulmak için cesaretle yola çıkmalıydım. Ama bu yolculuk yalnızca içsel bir
keşif değil, aynı zamanda dış dünyayla olan ilişkilerimi de sorgulamamı
gerektiriyordu. İnsanlarla olan bağlarım, benim kim olduğumu şekillendiriyordu.
Ailem, dostlarım, tanıdıklarım... Hepsi birer parça, birer yansıma. Onlarla
olan etkileşimlerim, ruhumun derinliklerine inmemdeki en büyük engellerden
biriydi. Bir gün, eski bir dostumla karşılaştım. Onunla geçirdiğim zaman,
geçmişteki hatalarımı düşünmeme neden oldu. "Neden bu kadar
uzaklaştık?" diye sordu. O an, içimde bir şeylerin yerli yerine oturduğunu
hissettim. Uzaklaşmanın sebebi, içimdeki korkulardı. Korkular, insanları
birbirinden ayıran en büyük engeldi.
O dostumla olan konuşmam, beni yeniden düşünmeye sevk etti.
Belki de, geçmişle barışmak, geleceğe daha umutla bakmamı sağlayacaktı. Kendimi
ifade etmek, içimdeki duyguları paylaşmak, bu yolculuğun en önemli
parçalarından biriydi. Yazmaya devam ettim. Her kelime, her cümle, içimdeki
karanlığı aydınlatıyordu. Sayfalarım doldukça, ruhumun derinliklerinde bir
aydınlanma gerçekleşiyordu. Artık yazmak, benim için sadece bir eylem değil,
aynı zamanda bir yaşam biçimiydi.
Zamanın Ağırlığı Omuzlarımı Eziyor
Her bir adımımda, zamanın ağırlığı omuzlarımı eziyor.
Geçmişin gölgeleri peşimi bırakmıyor; kaybettiğim anların yankıları, her köşede
fısıldıyor. Bir zamanlar yaşadığım mutlulukların hatıraları, şimdi yalnızca
birer hayal gibi. Gözlerim, kayıp zamanların derinliklerinde kaybolmuş anıları
arıyor. Geçmişin izleri, kalbimde bir yara açıyor; her gün biraz daha
derinleşiyor bu yara. Yalnızlığım, içimde bir deniz gibi dalgalanıyor.
Dalgalar, kaybolan zamanların ve kaybedilenlerin acısıyla çarpışıyor. Her bir
dalga, içimde bir özlem yaratıyor; kaybolan dostlukların, aşkların
hatıralarıyla dolu. Geçmişin yükü, geleceğe dair umutlarımın önünde bir engel
gibi duruyor. Zamanın geçici doğasını kabul etmek zorundayım. Ancak,
kaybettiklerimi unutmadan, geleceğe umutla bakmayı öğrenmeliyim. Her yeni gün,
yeni bir başlangıç; belki de kaybettiğim her şeyin yerini dolduracak yeni
anılar biriktirmem için bir fırsat olmalıydı. Zaman, bazen bir dost, bazen de
bir düşman gibi hissediliyor. Geçmişteki hatalarımın ağırlığı, gelecekteki
seçimlerimi etkiliyor. Her an, geçmişle gelecek arasında bir köprü kuruyor. Bu
köprüde yürürken, her adımda daha fazla yük taşıdığımı hissediyorum. Ama belki
de bu yük, beni daha güçlü kılacak.
Bir gün, kaybettiklerimi geri kazanamayacağımı kabul
edeceğim. Ama o gün gelene dek, mücadele etmeye devam edeceğim. Her yeni gün,
bana yeni bir umut sunuyor. Belki de kaybolmuş zamanlar, aslında yeni bir
başlangıcın habercisi. Hayatın sunduğu her anı, bir fırsat olarak
değerlendirmeliyim. Yalnızlığımın derinliklerinde, yeni dostluklar kurmak için
cesaret bulmalıyım. Geçmişin acılarına rağmen, geleceğin güzelliklerini
kucaklamalıyım. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlerken, içimde bir umut
filizleniyor. Belki de kaybettiğim her şey, beni bu ana hazırlamak içindi.
Zamanın akışı, beni daha iyi bir insan yapacak. Her yeni gün, yeni bir hikâye
yazma fırsatı sunuyor. Ve ben, bu hikâyenin başkahramanı olmalıyım. Bir gün,
kaybettiklerimi geri kazanamayacağımı kabul edeceğim. Ama o gün gelene dek,
mücadele etmeye devam edeceğim. Her yeni gün, bana yeni bir umut sunuyor. Belki
de kaybolmuş zamanlar, aslında yeni bir başlangıcın habercisi.
Hayatın sunduğu her anı, bir fırsat olarak
değerlendirmeliyim. Yalnızlığımın derinliklerinde, yeni dostluklar kurmak için
cesaret bulmalıyım. Geçmişin acılarına rağmen, geleceğin güzelliklerini
kucaklamalıyım. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlerken, içimde bir umut
filizleniyor. Belki de kaybettiğim her şey, beni bu ana hazırlamak içindi. Kendi
iç yolculuğuma çıktığımda, geçmişimle yüzleşmekten kaçamayacağımı anlıyorum.
Her hatam, beni ben yapan bir parça. Geçmişimin yükünü taşırken, geleceğime
dair hayallerimi de yanımda taşımak zorundayım. Geçmişin izleri, beni
yönlendiren bir harita gibi. Her bir iz, yeni bir deneyim, yeni bir ders. Zamanla
birlikte, kendimi yeniden inşa etmeliyim. Kaybettiklerimi hatırlamak, acı
vermekle birlikte, beni daha derin bir anlayışa götürüyor. Her anı, birer
öğretmen gibi. Kaybolmuş zamanların peşinden koşmak yerine, mevcut anın
değerini bilmeliyim.
Kendime bir söz veriyorum: Geçmişin gölgeleri, geleceğimin
ışığını karartmasına izin vermeyeceğim. Her yeni gün, yeni bir başlangıç; her
zorluk, beni daha güçlü kılacak bir fırsat. Hayatın sunduğu her anı, bir
armağan olarak kabul edeceğim. Ve belki de en önemlisi, sevdiklerimle olan
bağlarımı güçlendirmek için çaba göstereceğim. Geçmişte kaybettiğim dostlukları
yeniden canlandırmak, yeni dostluklar kurmak için cesaret bulmalıyım. Her bir
insan, hayatımda bir renk, bir melodi. Geçmişin acısını geride bırakırken,
geleceği sevgiyle kucaklayacağım. Kendi iç yolculuğuma çıktığımda, geçmişimle
yüzleşmekten kaçamayacağımı anlıyorum. Her hatam, beni ben yapan bir parça.
Geçmişimin yükünü taşırken, geleceğime dair hayallerimi de yanımda taşımak
zorundayım. Geçmişin izleri, beni yönlendiren bir harita gibi. Her bir iz, yeni
bir deneyim, yeni bir ders. Bir gün, bir parkta yürüyüş yaparken, karşıma çıkan
bir yaşlı adam dikkatimi çekti. Gözlerinde derin bir yaşanmışlığın izleri vardı.
Yanına yaklaşıp sohbet etmeye karar verdim. Onunla konuşurken, geçmişin yükleri
hakkında düşündüğüm her şeyi unuttuğumu hissediyorum. Yaşlı adam, hayatın
geçiciliğinden bahsediyor ve her anın kıymetini bilmemiz gerektiğini vurguluyordu.
Kendi hayatını anlatırken, kaybettiği sevdiklerinden bahsediyor ama acısının
üstesinden nasıl geldiğini de paylaşıyor.
"Zaman, acılarımızı hafifletir," diyor. "Ama
unutma, sevdiklerinle olan anılarını asla kaybetme. Onlar, senin içindeki ışığı
besler." Bu sözler, içimde bir şeyleri harekete geçiriyor. Belki de
kaybettiklerimle barışmak, yeni bir başlangıç yapmanın anahtarıdır. Yaşlı
adamla geçirdiğim birkaç saat, bana hayatın ne kadar değerli olduğunu
hatırlatıyor. Onun hayat hikâyesi, kayıp zamanların acısını hafifletiyor.
Birbirimize sarıldığımızda, sanki iki ruh birbirine bağlanıyor. O an, içimde
bir şeylerin değiştiğini hissediyorum. Yavaş yavaş, geçmişin yükünü
hafifletmeye başlıyorum. Geçmişteki hatalarımı kabul ediyor, ama onları birer
ders olarak görüyorum. Her yeni gün, yeni bir fırsat sunuyor. Zamanın geçici
doğasını kabul ettikçe, geleceğe daha umutla bakabiliyorum. Artık, geçmişin
gölgeleri peşimi bırakıyor. Gelecekte benim için neler olduğunu merak ediyorum.
Yeni dostluklar kurmak, yeni deneyimler yaşamak için cesaret buluyorum.
Hayatımda yeni sayfalar açmanın zamanı geldi. Belki de kaybettiğim her şey,
beni bu ana hazırlamak içindi. Ve böylece, kaybolmuş zamanların peşinden
koşmayı bırakıyor, her anı dolu dolu yaşamaya karar veriyorum. Geçmişi geride
bırakırken, geleceği sevgiyle kucaklayacağım inşallah, vesselam.
Mehmet Aluç
Kaynak
1-Eda Bildek “Allah’a Havale Ettim”