Sözcükler asla kıran kırana değil ne de olsa ne metazori bir fırtına ne de yazmanın meali yaşamdan da ayrı düşmezken.

 

Mevsimleri karıştırdım yine ve aklım çalkantılı, hicvim varla yok arası ve sevdalı beyitlerim kalemin nüktedan seyrine gebe.

 

Lanetse dillenen uzağındayım şükürler olsun.

 

Nefretse gizlenen asla ihanet edemem Rabbime ve kendime.

 

Coşkudan kasıt ise yaşama olan bağlılığıma zaman zaman ket vurulsa da bana sunulan hayatı yaşamak ve yaşatmak gayesindeyim elbette yüreğin meselesi çok açılımlı ve sayısız seçenek yüklü bir sayaçken.

 

İkram edilen hangi duyguysa güne eşlik eden ve günden kasıt aslında koca ömrün kısa bir özeti iken.

 

Günü b/ölüyorum kimine göre ve sehven yaşamayı meziyet bilip yazmanın da kendince açılımı iken günün tekdüzeliğini yok sayıp hayata baktığım pencerede kim ise yüreğimi ihya eden ve de tam tersi ne de olsa kırılan parçalar yeniden bölünüyor ve bir şekilde ufka sabitlenip anımdan uzanıp dokunuyorum hayallere.

 

Kıskacına düştüğüm ne varsa en çok da kendimle uzlaşmak adına insanları sevmekten kasıt Rabbime yakınlaşmak ve İlahi Aşkın resminde tüm kâinat kucak açmışken benliğe ve beden dilimden dahi çok uzaklaştığım yüreğin sarkacında görünmeyen bir güç ile yaşama olan uzaklığımda kimi zaman yakınlaşıp genelde hayattan yüzde yüz firar etme istemim.

 

Maneviyatın indinde taşkın bir manivela en çok da ç/ağlayan heceler aslında kekelediğim koca ömrü silip avaz avaz bağırdığım nice şiir ve yüzlerce metin elbette kendimle yüzleştiğim ve bu gün bana sarf edilen bir sözcüğe verdiğim aşırı tepki.

 

Dar pencere…

 

B/akış alanım.

 

Dar olan zihniyeti mi yoksa kendimi korumak ve kollamak adına bazı meselelerde fazlaca yol kat edemediğim mi?

 

Bu, fazlasıyla yoruma açık hele ki yetiştiriliş tarzımla günümüzdeki bazı davranış kalıplarını tasdik etmediğim için midir ne, fazlasıyla da kopuk yaşayabilmekteyim hayattan oysaki benim edindiğim izlenim o ki; herkesten daha coşkuluyum ve tüm geri çekilmişliğime rağmen ben sayısız çentik atıyorum hal ve gidişatım kimin gözünde artık neye denk düşüyorsa.

 

Bazen dalgalar aşındırırken yorgun kıyılarını şehrin ve de ruhumum.

 

Ve eşleştiğim elbette yorgun şehrin güzergâhında ben ki; bir seyyah ve ben ki; iklime bile karşı gelen ama sadece Rabbime karşı gelemediğim ve kaderin buyruğuna itaat edip kendime çizilen yolda ve çizgide dengede kalmak adına kimi zaman kabaran duygularıma ve iç sesime de asla ket vurmadığım inancı elbette yazmanın da bana sağladığı katkı ile kendimce meselelerimi kotarmak adına muteber bir yol bellemişken kalemimin hayatıma olan etkisini asla göz ardı edemezken.

 

Bir tasvirse duygular…

 

Bir teşbihse.

 

Bir yanılgı belki de.

 

Ve her alıntıda çaldığım değil çalkaladığım duygularımla bir armoni yaratıp bir seremoninin eşliğinde kendimi çekip çıkardığım o gayya kuyusunun asla da korkulacak bir yanı olmadığına kanaat getirmişken.

 

Elimde değil ne de olsa.

 

Elimde değil işte duygularımla yüzleştiğim her izlekte ben sadece sanrıları öldürüp sancılı var oluşuma ışık tutan ve beni yüzeye çıkarak bir sevgi ve benlik davası güdüp ve daha çok sevip insanları ve kâinatı kendime de bir çıkarım yaptığım ister istemez ve inatla sözleştiğim üzere maneviyatımın gücüne tanıklık edip huzura ve aşka doyduğum bir liman elbette kimliğimle değil yüreğimle sarpa sarmışken bunca duygu ve kelime.

 

 

Daha doğalı ne olabilir ki üstelik?

 

Sevgi.

 

Hayal kırıklığı.

 

Ve ani bir taşkınla öfkelenip saman alevi gibi parlamanın ardından söndüğüm ama coşkum asla hız kesmezken.

 

Ölümlü mizaçlarımız.

 

Belki de nice insanın ölümcül ihtirası her nasılsa ilgi alanıma girmeyen ve ben asla ve asla birilerine benzemek adına çaba harcamazken.

 

Öğrenciliğimden bu yana aklıma yatan en temel öğreti; öğrencilik cübbemi bir ömür sırtımdan çıkarmaya niyetimin olmadığı ve günbegün büyüyen bir haz ve coşku ile nemalandığım nice insan ve binlerce edim elbette en büyük lüksüm sevip öğrenmekle iştigal sindirmek iken hayatı ve söylemlerden nazarı itibara aldığım bazen çökkün bir günün ve yüreğin bende yarattığı tahribat ama sadece ve sadece kendime kızdığım ve aralıksız kendime söylendiğim ne de olsa birincil vazifem iyi bir insan olmanın külliyatı iken yaşama enerjimin da çalınmasına artık kimse tarafınca izin vermeyeceğim.

 

Buyruklar hayatın savurduğu nidalardan bize doğru esen.

 

Hükümler… kimi zaman çatal sesli kederle kader yüz göz olup da mutluluğa atıfta bulunup hüznün çöreklenmesine sebebiyet veren.

 

Yankısı günün.

 

Yankısı ömrün.

 

Sırtımdaki delik deşik hüzün hırkası ve de.

 

Sağalttığım nice duygu ve denklemi bilinmez dolu bir sirayet ile kendime ket vurduğum ömrün de deviniminde aşkın rahlesinde kalemin muhtevasına yaslanıp da…

 

Gerisi elbette geliyor hele ki aşkı ve inancı her zerresiyle yüreğinize sindirmişseniz.

 

Sevmek ve yazmak mı?

 

Hiç bu kadar kolay olmamıştı üstelik bir ömrün kaybını ben yazarak çıkarırken kendimden ve doğallığımdan asla taviz vermediğim yaşama standartlarına da darbe alsam da insanlığıma eşlik edecek yazma aşkıyla büyümeyi bir şekilde aklıma koymuşken ve içimdeki o sırdaş çocuğu da inanılmaz severken ve eninde sonunda kendimle yüzde yüz uzlaşacağım günün özlemi ile dolu iken…

 

 


( Yazmanın Meali... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 14.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu