Ruhun uzamında bir lahit
Aşka nazır gölgemle sürüklendiğim her
ağıt
Kaynağı kuruyan ömrün sevdalısı
hüzünle
Evrim geçirdiğim her dönemeç
Kayrasında yıldızların
Rütbesi sökük sevdamla
Geviş getiren her izlek
Elbet ereceğim mertebe
Göğün de hücrelerine üşüşen sinekler
gibi
Kallavi hüznüme ortak şelale.
Her yakarışımla
Tapındığım İlahi Adalet
İlla ki vuku bulan bir endamlı hayat hikâyesi
Her acıda solan hurafeler
Aldatı bildiğim isyanı
Münafık gölgelerden
Köşe bucak kaçtığım
Devasa harita
Elbet yüreğin mabedi;
Elbet aşkın mahremi…
Şimdi sicimler dolandı kelimelere
Tebessüm ehli bir varlık
Kardığım hiçlikte saklı nankör
edaları
Derviş imgelerden çaldığım
Bir başkaldırı
Hüzne biat titrek sesinde matemin
Gelip geçici şiirler
Aykırı doğamda saklı mevsim;
Mevsimde saklı esrikle hasbıhal eden
Doğam…
Latife ettim, azizim
Demenin de meali
Hüzne yakışır bir hasret
Gün mizaçlı bir hikâyeden firar eden
sinsice
Şimdi ölmeyi tehir ettim
Yeni yılın henüz yazılmamış
güncesinde
Solumda açan tomurcuklardan bile
coşkuluyum
Sedası aşk;
Edası nihavent makamı selam
Haydi, selamete çıkalım, azizim
Kar yağmadan aklanan satırlarda
Henüz de yazmadığım vedamla
Muhatabım ki
Bir asır öncesi esefle sözlendiğim
Yüreğin mihrabına da
Titrimi bandığımda
Sevecen bir yürek nazarında.
Sevgiye düşkün latif bir rüzgâr
Rüyalarımda taşkınlara vesile
Hoyrat ve nankör mizaçlardan
Alabildiğine uzak bir sitemle
Aşkı yad ettiğim aralıksız tüm
şiirlerde…