…
Korkut da can kulağıyla anlatanları dinliyor, Kutay’ın hiç de boş biri
olmadığını görüyordu. Bazen o kadar sığ şeyleri dinlemekten sıkıldığı,
sıkıldığı zaman da kaçmaya çalıştığını düşündüğü oluyordu. Ucuz malın alıcısı
çok olsa da, vasıfsız ve gereksiz olmak yerine, elden geldiğince kendini
doldurmaya çalışıyordu. Korkut da yapı olarak sözünü edip yapmamaktansa, yapıp
sözünü etmeyenlerden biriydi. Dünyaları kazanıp da ruhunu kaybetmektense,
dünyaları kaybedip ruhunu yaşatmaya çalışanlardan biriydi. Nasıl olsa dünyanın
her yerinde insan insandı ama ruhunda asalet olmayan kâinat tacı da giyse yine
de çıplak sayılmaz mıydı?
Kutay; “Ne yazık ki evet! Uçağın içinde de Kasım Süleymani suikastının
planlayıcısı, CIA’nın altın çocuğu Michael D'Andrea de vardı. Bu bilgi, MI6'nın
özel birimi tarafından CIA'deki Londra ekibi tarafından doğrulanmıştı. İngiltere,
İstanbul’da CIA’nın öldürdüğü ajanları James’in intikamını unutmuş değildi. Ve Afganistan
semalarında seyri sefer halinde bulunan Amerikan E-11A uçağı Amerikan
füzesiyle, İngiliz subaylar tarafından vurulmuştu.”
Yavuz “İyi ya işte! Bir it, diğer iti yemiş!”
Kutay hiçbir şey Yavuz’un sözlerini duymamış gibi sözlerine kaldığı yerden
devam etti. “Michael D'Andrea da Kasım Süleymani gibi bir suikastla öldürüldü.
Saldırıyı ise Taliban üstlendi. İngiliz timi James’in intikamını almıştı. Eğer İran
istihbaratının bu olaydan haberi olsaydı, saldırıyı İran; ‘biz yaptık’ derdi.”
“İngiltere de Libya'dan payını almak istiyordu Bu arzusunu defalarca ABD'ne
söylemişti. Ama bir türlü de ikna edememişti. İngiltere kendi kararlarıyla
Libya'da olmak isterken, ABD Başkanı Trump'tan daha değerli bir ismi, yani
Michael D'Andrea'yı yok etmişti.”
Yavuz; “Dur bir dakika… Önce ABD İstanbul’da
İngiliz ajanı James’i, İngiltere de ABD’nin ajanı D'Andrea öldürdü… Peki,
bu durumda hamle sırası yeniden ABD’ye geldi.”
Kutay “Evet, bunun karşılığında bir hamle yapmadan geri durur mu? Bu yakın
zamanda mı olur mu? Bilinmez. Mutlaka bir ya da birden fazla önemli İngiliz
öldürülmek gün sayıyor. Michael D'andrea ABD için çok ama çok özel biriydi.”
Yavuz “D’andrea ABD için ne kadar önemli ise, James de İngiltere için çok
önemli olmalı…”
Kutay; “Elette ajan James de en az ajan D’andrea kadar çok önemliydi. Hatta
D’andrea’nın öldürüldüğüne inanmayanlar olsa da Michael D'Andrea, kuşkusuz Amerikan
tarihinin en derin isimlerinden biriydi. Onun bir füze ile öldürüldüğünü kabul
etmek elbette çok kolay değildi. Sadece Pentagon ve CIA'de büyük üzüntü vardı. Sıradan
birileri için ne Pentagon, ne de CIA ağlar. Ama ağlıyorlar...”
Yavuz “Desene dünyada ne olaylar oluyor.”
Kutay “İşin önemlisi Mustafa Kemal’in Cemal Paşaya yazdığı mektupta
“Afganistan’da özlük haklar bakımından bize bağlı bir birlik bulundurmamız
gerekir. Çünkü Anadolu’nun İngilizlere karşı savunulması Afganistan’da başlar,”
sözlerini bu gün çok daha iyi anlamak gerekir. Öyle bir zamandayız ki, bu gün
‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyenler, onun eylem ve fikirleriyle savaşıyor.
Onca koşuşturma ve mücadelenin arasında burnumuzun dibindekini göremiyoruz.
Sürekli gafil avlanıyor, uykuda hunharca hançerlenmeye çalışılıyoruz. Dışardan
gelen saldırılar da ne ki! ”
Yavuz “Ne karışık bir dünya ama…”
Kutay; “CIA Başkanı Gina Haspel'ın çok değer verdiği bir isim olarak bilinen
Michael D'Andrea'nın ölümü dengeleri değiştirmiş gibi görünüyor. Bunu Taliban
yapsaydı, Pentagon onu bilirdi. O nedenle Taliban'ın bu suikastı yapacak, ne
gücü ne de aklı vardı. O nedenle Londra, artık Washington'ın en büyük hedefi
olacak. Tabii bu dünyanın birçok ülkesinde gerilimi de beraberinde getirecek.
İngiltere'ye sadece Londra üzerinden bakmamak, beş kıtada olan diğer ülkelerden
bakmak gerekir.”
“Çok ama çok üst düzeyde olan Michael D'Andrea, yaptıkları ve infazları
gerilimin çok ama çok tırmanacağını işaret etmektedir. Savaşın geldiği yer ise,
artık devlet başkanları düzeyine
çıkmış görünüyor. D’andrea sadece bir CIA ajanı değildi. Herkesin bildiği gibi
de elbette bunu İngiltere de biliyordu. Savaş iyice tırmanacak, Ortadoğu ve
Afrika yeniden bir kez daha masaya gelecek. Birçok ülke, bu savaşın dışında
kalamayacak gibi görünüyor.”
Kutay’ın anlattıkları çok önemli bilgilerdi. Konuya da hâkimdi. Bir macera
filmi gibi sürükleyerek merakla dinletiyordu. Ülkeler de insanlar gibi, huzur
ve rahatlık içinde olduğu zamandan daha çok, felaketle baş başa kaldığı zaman dostunu
veya düşmanını daha iyi anlıyordu.
Korkut soru soruyor, anlatılanları bir kenardan sessizce ve dikkatlice
dinliyor, konu bitince veya dağılmaya başlayınca yeniden sorduğu soruyla
konuşmaya yön veriyordu.
Korkut; “Kutay Bey çok güzel bilgiler verdiniz. Şu Çin’de baş gösteren
korona virüsü ile neler söylemek istersiniz?” diye sordu ve tekrar
anlatılacakları dinlemeye geçti.
…
Devamı var
...
Ant. - 020220