Alıntı bir ömrün son çığlıydı bulantı
eseri bir yok oluş sezgisi elbet düşlerin kımıltısı içlenmekteydi.
Ölüden kalan son hatıra elbette
soluklandığım renklerden bir çıkarım yapmak amacıyla son düşlerin de saklı
sırları ve bilinçaltımdaki her izlek yakarmakta:
Ne göğün tanrısı bir düşün
örüntüsüyüm ne de gerçeklerin sonlanmadığı bir masalda yola düşen prenses ve
işte bana hükmeden zamandan ve mekândan arakladığım o özlem elbette aşkın
ç/ağrısına ses veren hüznümle hemhal ve yaratısıyım Rabbimin o kadar ki
varlıksızlığıma hükmeden demirden kalem ve kuytulara sokulan sevgim kadar
düşkünlüğüm hayata ve insanlara oysaki…
Hitabı var ya da yok göğün ve işte
kemikleşen mazim kimi zaman yoluma çıkan kimi zaman yoldan çıkmama vesile ve
hıçkırıyorum.
Sallantı olmamalı gün de verilen
hüküm de ve sandalımla meşk ediyorum ömrün hangi çığı ise içimde büyüyen ve
hangi nokta atışı ise illa ki kör noktasına uzandığım bir hayalin de beste
fabrikası iken içimdeki çığlık çığlık notalar.
Düne gidiyorum hani yer gök insan
dolu.
Anda saklıyım ve de hiçliğime muhalif
olan nice vaveyla.
Kürediğim bir asalet var zemini asla
kaygan olmayan bir de tüten iç sesim dumanı gözlerimi yaşartan ve nidaların
eseri benim hayatım ve yazmaya dair içimde fasiküllerce yerküresi saklıyken
lakin ve gök kubbenin aşığıyım ve Rabbime düşkünlüğüm ile payıma düşenden fazla
sevgiyi ve insanı sahipleniyorum.
Gözlerimde ışıltı saklı ve nemsiz bir
yas benimki her halükarda vuran gonk ve yüreğimin de başmisafiri iken daha da
derinde sakladıklarım ve işte kandığım tüm yalanlardan kendime bir saray inşa
ettim ve sığındığım hutbelerde çalkantılı hayatlardan payıma düşen sessizliği
yazıyorum ve yaşatıyorum içimdeki s/onsuz aşkı.
Lanet buyuran iblis…
Şükürler olsun ki umurumda değil.
Aşka davet eden şiirler ve şükürler
olsun ki yeminliyim sevmeye.
Sözcükler tasarrufumda madem ve işte
saklı tuttuğum matem ve göğün kılıcı ta derinden delip geçiyor tüm sessizliğimi
ve artık tutamıyorum kendimi ve bizatihi haykırıyorum:
Sevmekten usanmaksa düşen payına nicesinin
ve sevgiyi sadece iki ya da üç kişiye indirgeyen yaygaracı istihbarat.
Tünediğim kocaman ağacık sıska dalı
ama içimdeki hürriyet ve düş gücümle sarmalındayım aşkın elbet varmaya niyet
ettiğim sonsuzluğun da mimarı iken güzel Rabbim.
Bir mizansen kimine göre içine
tıkıldığımız vücut belki de bir boyut ve sadece nefsine hizmet eden köleler ve
evet, ben de bir köleyim lakin umurumda değil diğer mahkûmlar: ben aşkın latif rüzgârında
salınan bir yaprağım ve sevmeye doymadığım da asla bir kehanet değil.
Aşkı içtiğim her gün ve hüzne biat
gölgemle de kavgalı iken ve işte bu yüzden: ne kanmaya ne de aldatmaya dair
benim hikâyem.
Küçüklüğümden beri ayrı düşmediğim
hayal dünyam ve severek büyümeyi ertelediğim lakin ben bir elma ağacıyım en çok
da acılarımı dişlediğim ve severek diş bileyenlere sunduğum yüreğim ve kimi
zaman saf addedilen ve saf tutmak gibi bir de düşüncem yok iken…
Hak yolundayım ve hakkaniyetle
yaşayıp yazıyorum ama çok da cömerdim hele ki söz konusu inanç ve sevgi iken.
Lades, dediğim bir masalım belki de.
Ben bir şiirim aslında henüz
yazılmamış.
Göğün konçertosu ve sevgili Nazan
Bekiroğlu’nun şerh düştüğü o ‘’Kâinat orkestrası.’’
Rabbim öylesine muntazam bir ses ve
renk ahengi yaratmış ki ve elbette kötüyle iyinin savaştığı ve hala azat edilmediğim
zulüm bahçesi.
Gelen giden girip çıkıyor zulme dair
bir yafta addedilen yalanlardan da haberdarım çünkü kalp gözümle seviyor ve
hissediyorum.
Metruk bir bina değil içimdeki devasa
yapı ama çatısı ile olsun zemini ile olsun asla ve asla depremlerden zerre
zarar almayan elbette Allah’ın izniyle yaşamayı ve yaşatmayı dilediğim nice
duygu belki de yetilerimden aldığım güç kadar da sadığım iç sesime.
Künyemde yazan bir ismim var benim ve
kalburüstü düşlerim var benim.
Beni bana yakın kılan hüznüm var ve
mutlulukla dalga geçen iblise duyduğum öfke ve nefret eninde sonunda beni de
buyur etti evren bu öyküye ve ben masanın başmisafiriyim ve tüm ikram
duygulardan ibaret de değil hani.
Yenik düşmediğim bir oyun kimine göre
çoktan alt edildiğim iyi de sevgiden yana benim arzum ve daha çok sevmeye dair
de bir rivayet ve ben buna vakıfım nihayetinde kıracağım da tüm zincirlerimi ve
tek tek öldüreceğim korku ve kaygılarımı.
İnhisarındayım gecenin ve önümdeki
beyazlık aslında masum bir başkaldırı elbette iyilerin kazandığı bir masaldan
firar etmeye de niyeti olmayan bir peri kızıyım ben ve ilham perim de oyun
arkadaşım.
Çatık kaşlarım zulme yönelik kim
varsa.
Aydınlığımı ise meleklerden ve
melekelerimden alıyorum ne de olsa bitimsiz inancımla sevgiyi ve umudu şiar
edindim ben.
Sözcükler bol miktarda katık olmuşken
haletiruhiyeme ve her surette çılgınca öykündüğüm kocaman bir cennet bahçesi ve
her nasılsa dünyamda saklı tuttuğum bir bahçe bu.
Yasla imtihanım.
Şükürler olsun ki.
Yaşla iştigalim iyi de benim ne bir
yaşım var ne de yaşarmayan gözlerim ve özlediğim her günü geceden başlıyorum
yaşamaya ve ayyuka çıkan kâbusları alt edip maviden düşler g/örüyorum ben.
Acıların ilahı belki de rencide
edildiğim hayat lakin başım dik asla taviz vermiyorum en çok da değerlerimden
ve alnımdaki aklığı elbette Rabbime borçluyum ve dünde kalan günahlarımı çoktan
saldım boşluğa ve ettiğim tövbelerin hadi hesabı yok iken haddinden fazla iyi
niyetimle açan her çiçeği çocuğum biliyorum ve çocuk kalmanın da bir mucizesi
iken su alsa da hala batmayan gönül teknem.
Üşüyen bir gün daha demin sonlandı
ama içim öylesine sıcak ki.
Balta girmemiş yüreklerde ben tek
engel de tanımıyorum severken ve ihtişamını duyguların elbette kâinata
borçluyum.
Kum torbam bazen sızarken ve ben
yüreğimi sevgiyle hırpalarken sevilmeyi de m/eziyet bilenlere aldırmadan ne de
olsa sessizce sevdiğim haddinden fazla insan var ve asla bilmelerine de izin
vermeyeceğim elbet yeltendiğim dünyevi bir açılım da değil çünkü yarına dönük
yüzüm ve İlahi Aşkın mizacında aralıksız yağan kara şükrediyorum çünkü ben
insanları incitmeden seviyor ve dualarımda saklıyorum.
Bir minvalse günümüz hegemonyası.
Bir çığsa kindar dünyanın büyüyen
kini.
Ve içimdeki kartopu elbet sığınağım
kocaman bir dağ ve yüreğimin na’şı satırlarda saklı elbet hicveden zamana ve mekâna
kızgınlığım da yok ne de olsa boyutsuz varlığımla asla sığamıyorum ben ne mekâna
ne de içinde bulunduğum zamana.
Mazim iken rütbem.
Sevgi iken adımın yanına kazıdığım ve
künyemle salınırken asla da haz etmiyorum ithamlardan ve zanlardan çünkü
merhametlilerin en merhametlisi yüce Rabbim sayesinde korunduğumu biliyor ve
içimdeki iyi niyeti de koruyup kolluyorum.
Yarının ufku mütemadiyen gözümün
seğirmesine yol açan ve andıkça rahmeti bandıkça sevgiye ve düşlerin sarkacında
ben biliyorum ki dünyadan yana da fazlaca kaygım olmamasını istem dışı
gerçekleştiriyorum ve sınandığıma delalet sabrımı yitirmeden görgüsüz yüreğimle
konuşlanıyorum kimi zaman bulutun içinde kimi zaman şafakta saklı kimi zaman
okyanuslarda bir tek damla kimi zaman hayatı bir solukta yutup ikram edildiğim
bir vaveyla: kördüğüm olsam da zaman zaman mucizelerin eseri ömrün nasıl oluyor
da bu kadar büyüleyici olduğunu düşünüyorum.
Vazgeçtiğim nice zaman.
Noktaları olana masallarım.
Üç noktamla sevgim zirve yapıyor ve
İlahi Adaletin terazisinde yer bulan hakkaniyet yüklü sonuçlar nasıl da
gidişatı değiştirip ışık tutuyor yolumuzu kesen karanlığa.
Öykündüğüm nice umut tarlası ve
başakların salındığı bir zirve belki de ve işte bastıramadığım iç sesim ivme
kazanan bir realite ile düşlerimin önünü açıyor.
Bir çığlıksam eğer suskunluğum da bir
mazeret iken.
Bir iklimsem rüzgârına sevdalı.
Seyyah yüreğin de ibresi nice zaman
hüznü işaret ederken ve işte kıymete binen mutluluk ve şükür vesilesi binlerce
detay.
Rahmetin izinde acıyla hemhal bir de
sonu mutlu bitmesini istediğim sayısız masal…
Çünkü ben bir masal kahramanıyım
yazmaya dair rücu eden yüreğin yaşadığı ve yasadığı her güzellik ile şah
dizeler bir bir sıraya dizilmişken…