Şimdi satırlar bahşedilebilir
Ve çamurlu ayaklarında
İçimde oynayan çocuktan
Lekeler de kalabilir yazdığım her
şiirde
Bir de dünümden
Çaldığım her ninniyi armağan ederim
Ölü ve yaşayan tüm çocuklara
Mevsimin kilinden sarıp sarmalanan
Açıkta olmayan yaralarıma da
Değerken nuru yalnızlığın,
İlahi bir maruzatla yakın durduğum
Mevla’m da
Sormazken neden, diye
Dikerim bakışlarımı göğün en tepesine.
Sürerim akabinde sefasını
İçimde büklüm büklüm büyüyen hüznün
Ansızın bir martaval dillenir de
Kırılır direncim hani:
Yok olurum
Zaten varlığımla neye çare oldum ki?
Sessizliğin kamburunda hür bir mavi;
Aşkın ikbalinde
Yorgun yüreklerin na’şı da
serilmişken iklimde
Büyütmediğim ne mi kaldı gözümde?
Seferi bir özlem
Lakayt gölgeler
Bir de firar eden tümden gelen coşku
Kapıştığım kendimle günbegün
Sararıp solsa keşke verilen her
yanlış hüküm.
Bir beyit kadar uzun ömür
Ve bir o kadar kısa:
Nasıl sığar ki sayfalara ve
resimlere?
Boyumu aşan hayatın muadili
Yoksa seyyah bir yıldız mıydım da
Söndü gitti ansızın renklerin feri?
Edimlerde saklı tutuşan her gölge
Lakin firar etti her biri
Ne zamanki dokunsam hissetmediğim
tenine.
Koyu çok koyu gözleri gecenin
Piri olsam sevginin ne fayda?
Varlığım mıdır tek çare bunca
belirsizliğe?
Her nöbet sancılı
Her felaket yankılı
Her izbede saklı
Aşkın firarı
Serildiğim kadar da sezinlediğim
Elbet vardır bir hikmeti
Yandığıma biat her açmazın
Süre gelen ve uçuşan
Saçlarında sönük mevsimin
Mutluyum da ardından öldürdüğüm
nefsimin.