Özgün Bir Türkü Gibi
Olan Hayatımız
Özgün bir türkü gibi
olan hayatımızı, zorlaştırmak için çaba sarf edenlerin, ilişkiler kuralı kuramı
dramı içinde ilişkilerimiz sapmalarla hiçbir zaman gün yüzü görmüyor. Biz
karanlıklarını aydınlatmak böylesine kirli niyetlerinin kaynaklarını kurutmak
istesek te, biz temizledikçe onlar tekrardan gönül kaynaklarını çıkar
ilişkisine dayalı yaşantılarıyla adımlarıyla kirletmeye berbat etmeye devam
ediyor! Bizim gönül kaynağımızın kaynağı, dürüstlük insan mutluluğu olsa da,
onlar tam aksini yaparak çamura yatarak, hayatlarını farklı taklalı olumsuz
takılı duyguları takarak, içine gülümseten hisleri katmadan hissizlik duygusuzluk
farksızlık anlamsızlık katmanıyla kat kat katlayarak sararak içinde ederek,
hayatlarını bunlarla devam ettirerek kendilerini ve hayatlarını heba etmeye
devam ediyor.
Her ne kadar yatay
dikey geçişlerle düz bir çizgide olmanın hayalini kursakta bu pek mümkün
olmuyor! Gönüllerin birleştiği mutluluk etkisiyle coşmasını istesek te, onlar
buna yanaşmaktan korkuyor çünkü yaşantıları çıkar üzerine, dünyalık çıkarda bir
gün ömür biter de ne kalır elde? İlk anda çok sarsıcı, çok acımasız gibi gelen
iletişimsizlik yüreğimizde bir yara olarak kalmaya devam edecek.
Bizler milyonlarca
sözlerle milyonlarca sözcük kurmaya bulmaya gönüllerde bulunmasına devam edelim,
onlar iki üç kelimelik sözcükten duygudan eseri olmayan anlamsız sözlerle
yoluna devam etsinler. Sözler göz gibidir söylenişiyle dokunuşuyla değişik
sıralamalı anlamlar manalar duygular yüklüdür onlar “yalnız sen gel” derken,
bizler “yeter ki sizler gelin” diyerek
söze anlam mana ve derinlik fon ton renk katmaya devam edeceğiz inşallah.
Onlar “paralar” derken,
biz sarılacak “yaralar” diye söze anlam zenginliği çeşitliliği ekleyerek yola
çıkarız. Bazen dil fikirsiz akılla beraber olunca fil oluyor, lakin dil gönülle
olunca diyar il oluyor hepsini kapsıyor mevzuda umarım anlaşılıyor. Dolaylı
dolaysız kısa etkili anlatımla yolları dolanmadan kalpleri kırmadan Özgün bir
türkü gibi olan hayatımızı türkü tadında yaşamaya devam edeceğiz inşallah.
Ne doğan güne hükmüm
geçer
Ne halden anlayan bulunur
Demeden aramaya
kucaklamaya devam diyeceğiz, umutsuzluk bize yakışmaz Âlemlerin Rabbi Allahtan
umut kesilmez. Kısa bir alıntı ile son vereyim. “Şehrin kıyısında, ufacık bir
derenin kenarında, dalları suya sarkan ihtiyar bir söğüt ağacı vardır.
İlkbaharın başlangıçlarında bu söğüdün dallarına bir dişi kırlangıç gelip
kondu; derenin bir başından öbür başına yıldırım gibi uçan, beyaz göğüslerini
suya dokundurarak şeffaf kanatlı küçük böcekleri yakalayan diğer kırlangıçlara
bakmaya başladı. Başını hafif hafif sallıyordu. Derin düşüncelere daldığı
belliydi. Söğüdün dalları hışırdadı. Bir erkek kırlangıç geldi, dişinin
karşısındaki dala kondu. Kırlangıçlar arasında pek teklif yoktur. Uzun uzadıya
takdim filan edilmeden konuşmaya başladılar ve pek az sonra da ahbap oldular.”
Mehmet Aluç