Corona ile mücadele eden bir doktorun anlatımları
Ben, oldukça etkilendim. Ayrıca, bir edebi değer ölçüsünde. Bu nedenlerle
alıntı yaptım.
Diyarbakır’da pandemi hastanesine dönüştürülen Gazi
Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Anestezi ve Yoğun Bakım
Uzmanı Yardımcı Doç. Dr. Hakan Akelma, yoğun bakımda verdiği mücadele ve
yaşadığı acı tecrübeler.
“Anestezi ve reanimasyon uzmanı olarak
pandemi hastanesinde salgının ortaya çıkmasından bu yana yoğun bakımda
çalışıyorum. Çok hasta türü gördüm. Özellikle Mayıs ayından sonra sıcakların
etkisiyle hastalığın azalacağını düşünüyorduk. Fakat yaz ayına gelmemizle
birlikte kötü bir tabloyla karşılaştık.
Genç hasta da gördüm yaşlı hasta da
gördüm. Çoğu ciddi solunum sıkıntısı çekiyordu. Özellikle genç bir hastamız
vardı, 55’lerde solunumu vardı, normal bir insan 12 soluk alır. Her an
öleceğini hissederek soluk alıyordu. Ben de onu yatıştırmaya çalışıyordum.
O hastaları halkımızın görmesini
isterdim. Çok büyük bir pişmanlık vardı yüzlerinde. Yine bir başka hastamız
vardı, ‘Ölmek istemiyorum’ diyerek yatağı parçaladı, kendindeki bütün
kataterleri çekti, şuuru gitti ve biz o hastamızı 3 gün sonra kaybettik. Bu
şekilde deliryuma giren hastalarımız oluyor.
Özellikle birçok hastamızda aşırı
ajitasyon, aşırı ölmeme isteği ve ölüm korkusu onları resmen sarmalıyor ve
yaptıklarına çoğu da pişman oluyor. Hemen yanı başındaki hastalar ölüyor, bunun
farkına varıyorlar, bu da onlarda ciddi bir pişmanlık oluşturuyor.
Bir hekim olarak hastalara annem, babam,
kardeşim gibi yaklaşıyorum. Özellikle bir genç hastam vardı. Hani ‘erkekler
ağlamaz’ deniyor ya, ağlayabildiğimi gördüm. Ona, ‘Fatma hadi güçlü ol, kendini
topla’ dediğimde, şu an bile ellerim titriyor, üzüntü duyuyorum, sesim de
titredi özür dilerim.
Gerçekten Fatma’nın hayatta kalması için
çok mücadele verdim, çok uğraştım, o duygular anlatılmaz, bir annenizi bir
babanızı yanınızda çırpına çırpına ölmesini görmek sizi üzüyor. O
çırpınışlarında elinizden geleni yapıyorsunuz. Entübasyon yapıyorsunuz, her
türlü cihazı takıyorsunuz, birçok müdahaleyi yapıyorsunuz ama bir noktadan
sonra bu meret çok kötü, akciğeri harap edecek düzeye getirdiğinde hastaya
yapabileceğiniz bir şey olmadığını anladığınızda gerçekten büyük bir hayal
kırıklığına uğruyorsunuz.
Çok hasta gördüm ama corona virüsü gibi
beni etkileyen, beni sarsan bir hastalık görmedim. Hastaların periferlerinde
siyahlık oluşuyor, morarma oluşuyor, oksijen gitmiyor dokularına, ayaklarına,
ellerine, yüzlerine, ve hastaların o haldeki durumu sizi çok ürkütüyor ve
üzüyor. Ben hemen hemen her hastam öldüğünde günlerce psikolojik olarak kendimi
toparlamaya çalışıyorum.”