‘’Sen dostumdun benim, gülünce
güneşler açardı
Su gibi azizdin, yurdumdun alnında
ateşler yanan…’’(A. Telli)
Bir düştü ikram edilen önce
Bir de içimde tepinen nice sahipsiz
gülüş
Andıkça adını rahmetin
Kıyama durduğum her ezan vakti
Sükûnet dilendiğim evrenden
Saklı tutulası mahrem ve matem
Ayyuka çıkan fısıltıları kovaladım
Gecenin sönen ferinden arda kalan son
ışık
Nükseden İlahi Aşkın güncesinde
Serildiğim zemin ve öncesinde
tükeniş.
Bir acıydı açının uzantısı
Bir ayraçtı yüreğin kıblesi
Hamt ettiğim kimi zaman uzağında iken
kendimin
Dokunduğum bir dost yüreği ve eli
belki de
Kanadı kırık güvercinin
Gagaladığı son kırıntıda saklı yaşım,
yasım
Meylettiğim bir eksen ki
Dostluğun sönmeyen ışığında
Saklıydı g/izim ve temennim o ki;
Varacağım kayıp yakası şehrin
Matemle yüz göz bir bülten gibi
Alt yazısı yüreğin kıblesi
Gibi de saklıydı içimde ezelden.
Düşler g/ördüm aşkın hitabı
Sözcükler yüklendim:
Ah, ne güzeldi ne güzel dostluğun
mizacı
Kıblesine doğan bir sevgi
Anıp da dostluğun ettiği yemini
Her hücremde beni b/ölen hüzün denen
darağacı
Ve işte düştüm yola yeniden
Dostların varlığına duyduğum şükür
Sınavım mademki kendimle
Önce Allah idi sevdiğim sonra evren
Hele ki gönül dostu bir umutla
Taşkın mizacı kalemin
Nükseden hece hece üzerine serildiğim
güncem.
Yâd etmiyorum artık dünü hüzünle
Sahip olduğum ne ki?
Hem boynumda kıldan ince.
İlahi Ateşin saadeti
Bir de eşlik etti mi dostlar
Elbet zirve yapar şükrüm ve neşem
Hele ki Allah yolunda yürürken yan
yana
Ne vecizeler yeter ne sözcüklerim
Hamt edip şükretmekle yüklü yüreğim
Yürüdüğüm o eksen
Gönül gözüme eşlik eden
Ne güzeldir dostluğun mizacı ve katığı
Öykündüğüm ne ola ki haricinde,
Yanarken dostluğun meşalesi…