Kalıcı zihniyet reformu ve Toplumsal
Beklentimiz
Yargı reformu,
tarım reformu, sanayi reformu, eğitim reformu, ekonomi reformu, demokrasi
reformu…. ve benzeri sosyal hamle çıkışlarını dönemsel olarak yıllardır gözlemlemekteyiz.
Topyekûn ve köklü, kalıcı bir değişim yakalanamadığından,
arzu edilen gelişim ve refaha ulaşamıyoruz. Benzer rapor ve birikimlerin tozunu
alıp, kapağına cila sürerek tekrar gündeme taşıyoruz.
Peki ne kaybediyoruz ne kazanıyoruz? Kazandığımız tek şey;
bilimsel çıkarımda bulunma yetimiz varsa, yapılan her sosyal deney bizi
aydınlığa daha da yakınlaştıracaktır. Kaybettiklerimizi kazanca dönüştüremezsek,
toplumsal yıkımla tanışmak kaçınılmazdır.
Mevcut anayasa
ve yasaları uygulamakta zorlananlar, daha iyisini yapmakta inandırıcı
olamazlar.
Fen ve sosyal bilimler alanında, yeni bir çığır açmakta
geri kaldığımız gibi, yakalanan evrensel ivmeyi de taklit etmekte zorlanıyoruz.
TÜBA’nın 2020 Bilim Raporu bu durumu güzel özetlemiştir.
Demek ki; bilimsel, zihinsel, evrensel, sistematik ve
metodolojik bir devrim ve değişime ihtiyacımız vardır. Bu değişim yalnızca siyasi
iradenin istemesiyle olmuyor, siyasal ittifak gruplarının tek yanlı desteğiyle olmuyor,
inanç gruplarının caiz görmesiyle tamamlanamıyor.
Millet, vatan, yönetim, tarih, coğrafya ve kader birliği oluşmamış,
aidiyet coşkusu, huzuru ve güvenini duymayan bireylerin bulunduğu topluluklar
kabile olmaktan, modern toplum anlayışına taşınamazlar.
İşte bu
bilincin yapı taşları, yol haritası, eylem planı, planlamasını hep birlikte
şekillendirmek zorundayız. Yağan kar, kopan buz parçası, düşen yıldırım, taşan
sel, sallayan deprem; hiçbir inanç, ideoloji ve etnik aidiyet ayrımı yapmadan
hepimizi etkiliyorsa, hedefinde olduğumuz bir nükleer füze de böyle bir ayrımı
yapmayacaktır. İnsani duruş, milli şahlanış, yerli üretim, evrensel öngörü çizgisinden
çok uzakta; egosantrizmin odağında dönüp durmaktayız. Bu sarmaldan çıkmanın
yolunu öneri olarak birçok makalemde ve sayısı onu bulan sosyal içerikli
kitaplarımda anlatmıştım.
*
“Hukuk Aşkı”
ve “Organize Toplum” adlı kitaplarımda detaylarını yazdığım reform
önerilerimi özetleyerek ve güncelleyerek aşağıda belirteceğim. Daha da
geliştirmek, en güzeline ulaşmak düşünen ve üreten toplum olmanın gereğidir.
Öncelikle herkese güven veren, herkesi bağlayan, herkesin
ezberleyeceği, herkesi çalışmaya teşvik eden, suç işlemekten çekindiren bir ANAYASA
metni geliştirmek, devrim ve reformların başı olacaktır.
Çocukluğumdan beri kırk beş yıldır gözlemliyorum. Erken
seçim yapılmayan veya erken seçim talep edilmeyen bir dönem görmedim. Demokratik
ve sosyal devlet, hukukun üstünlüğü ve temsilde adaleti sağlayabilirsek, kimse
bu yoldan bizi alıkoyamaz. Asıl olan, bilimsel, adil, insani, vicdani ve
hakkaniyete uyan budur.
ANAYASAYA
ÖNERİMİN GÜNCELLENMİŞ ÖZETİDİR
1.Bölgesel Karar Kurulları olan Başkanlık sistemi
en az sorun yaratacak sistemdir.
2.Yedi coğrafi bölgemizde; bölge temsilcileri, illerden
yasama organına milletvekili ve belediye başkanları seçilecektir.
3.Devlet Başkanı seçimi iki turlu olacaktır.
Birinci turda, yedi bölgenin temsilcileri seçilecektir.
4.Yedi bölgeden seçilen yedi temsilci, ikinci
turda yarışacaktır. En çok oy alan devlet başkanı seçilecektir.
5.Devlet başkanı ve diğer altı üye; başkanlık
kurulunu oluşturacaktır. Her ne kadar bölgelerden seçilseler de, tüm bölgelerin/tüm
ülkenin sorunlarına çözüm bulmak yükümlülükleri vardır.
Başkanlık kurulu; bakanları oy birliği ile, yargı
üyelerini nitelikli çoğunlukla, diğer kararları oy çokluğu ile seçeceklerdir.
6.Başkanlık Kurulu ve Bakanlar Kurulu; sadece
tüzük ve yönetmelik yayınlayabilir. KHK yayınlayamaz
Kanun yapamaz. Kanun önerisi verebilir.
7.Yasama organı olan TBMM’nin tek işi kanun
yapmak, geliştirmek, oylamak, onaylamak ve yürürlüğe girmesin sağlamaktır.
8.Güçler ayrılığı; güç dengesi, denetim ve tam
özerklik ile görev yapmayla sağlanır.
9.Tek görevi yasa yapmak olan TBMM’nin üyeleri,
yetkin, bilgili, donanımlı, deneyimli, eğitimli olmalıdır. Bu bir ayrımcılık ve
seçkincilik değildir. İster ilkokul mezunu olsun, ister tıp profesörü,
İster 25 yaşında olsun ister 85 yaşında; sekiz aylık
Yasama Akademisinde eğitim alıp, sınavda başarılı olamayanlar, milletvekili
adayı olamazlar. Yasama organı olan TBMM’nin binasını, en iyi mimara ve
mühendise yaptırıyorsak; içinde yasa üretenlerde de aynı liyakati/ehliyeti
aramak zorundayız.
10.Yürütmenin yargısal denetimi çok önemli olduğu
gibi yargı erkinin şekillenmesi daha önemlidir.
Anayasal hukuk güvenliği, hukukun üstünlüğü, hukukun
bağlayıcılığı, hukukun saygınlığı, hakim teminatı, yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığını sağlamadığımızda; erkler ayrılığı topal kalacak, yargı
yürütmenin sopasına dönüşecektir. Maddi gerçeklik arayışı ve gerekçeli adaletin
tesisi için kalıcı, herkese güven veren bir yargı sistemi oluşturmak
zorundayız.
11.Hakimler ve Savcılar ayrı ayrı kurullardan
yönetilmeli; bu kurullarda yasama ve yürütmeden hiçbir temsilci bulunmamalıdır.
Bu kurullar ihtiyaç duyduğunda, bilgi vermek ya da bilgi almak için yasama ve
yürütme organlarından, temsilci talep edebilirler. Yürütme ve yasama organları
da ters yönde aynı talebi yargı kurullarından isteyebilir. Denge ve dayanışma için bu gereklidir.
Savcılık sistemi için İtalya örneği, hakimlik sistemi
için Almanya ve İngiltere örnekleri tekrar incelenmelidir.
12.Ulusal Yüksek Yargı kurulu ve Başkanlık Kurulu,
yasama organına kanun teklifi verebilir. Kesin ve son karar TBMM’nindir. İtiraz
olmasa da her kanun önerisinde, AYM’nin görüşü alınır.
13.MGK her ne kadar 12 Eylül anayasası ile siyasi hayatımıza
girse de riskleri minimize etmek, yönetimsel bütünlüğü sağlamak, görev ve sorumluluğu
genele yaymak açısından önemlidir ve gereklidir. Ancak kurul toplantılarına
ilave olarak TBMM Başkanı, Ana Muhalefet partisi başkanı, Ulusal Yüksek Yargı
Kurumu Başkanı da katılmalı ve gidişatı, olası riskleri birlikte gözlemleyip,
çözüm önerisi üretmeleri gerekir.
14.Ulusal Yüksek Yargı Kurulu: Başkanlık Kurulu,
TBMM, T. Barolar Birliği, Yargıtay, AYM ve YÖK’ün seçtiği üyelerden oluşan, en
az on beş yıl mesleki deneyimi olan Yargıç ve Hukukçu Akademisyenlerden oluşur.
Bu üyeler bizzat görev yapanlar arasından seçilebileceği gibi emekli olanlar
arasından da seçilebilir. Bu kurul ayrıca Yüce divan yargılaması yapar.
Hakimlerin, savcıların görev ve etik ihlallerini de karara
bağlar. İç hukuk yolları tükendiğinde, AYM’den sonra AİHM’ne gitmeden bu
kurulun da yargısal bir kararı bozma veya onama yetkisi olmalıdır.
15. Yerel Yönetimler Meclisi: Yerel seçimler
yapıldığında, her il ve ilçenin belediye başkanına görev verilir. Ayrıca
belediye meclisleri oluşturulur. Her il ve ilçe belediye meclisinden bir temsilci
seçilerek, Yerel Yönetimler meclisine gönderilir.
16.Yerel Yönetimler Meclisi üyelerine, Başkanlık
Yönetim külliyesinde ayrı ayrı oda tahsis edilir.
Yerel Yönetimler Meclisi; kendi arasında, yönetim kurulunu
seçer. Yerel Yönetimler meclisi iki ayda bir, Devlet Başkanlığı kurulu ile
toplantı yaparak, yerel sorunları, ekonomik, kültürel, eğitim ve güvenlik
sorunlarını görüşür, karara bağlar. Gerekiyorsa kanun önerisi hazırlayarak
mecliste görüşülüp kararlaştırılması için gönderirler. Böylece Yasama, yürütme,
yargı ve yerel yönetimler arasındaki kopukluk, sürtüşme ve yakınmalar azaltılmış
olur.
17.Coğrafi Bölgeler Kurulu: Her coğrafi bölgenin
tarihi, otantik, coğrafi, ekonomik, doğal güzellikleri ayrı olduğu gibi,
sorunları da farklılık gösterir. Onları uzaktan ve raporlara bakarak tam
çözümleyemeyiz. Bu nedenle coğrafi bölge kurulları, altı ayda bir coğrafi bölge
temsilcisinin başkanlığında, daha önceden belirlenen gündem ile toplanır. Bu
kurula; o bölge dahilinde seçilen tüm Milletvekilleri, belediye başkanları,
belediye meclis başkanları katılır.
Devlet başkanlığı ve TBMM başkanlığına sunulmak üzere, öneriler, raporlar hazırlarlar. Böylece sorunları yerinde tespit edip, yerinden yönetime, temsilde adalete, yönetimde istikrara katkı sağlanmış olur.
18. Referandum Kurulu: TBMM, Başkanlık Kurulu,
Ulusal Yüksek Yargı Kurulu, Yerel Yönetimler Meclisi üyelerinden oluşur. Farklı
kurul üyeleri ve halktan gelen referandum taleplerini inceler, karara bağlar,
yüksek seçim kuruluna iletir. Kararları, yargı denetimine açıktır. Yıllık
bütçenin belirli bir kısmını aşan harcamalarda, tüm milleti ilgilendiren yatırım
ve siyasi kararlarda, belirli bir bölgenin doğal yaşamını, kültürel dokusunu, ekonomisini
olumsuz etkileyebilecek kararların öncesinde, diğer kurullarda anlaşma
sağlanamayan kararlarda, anayasa değişikliklerinde referandum yapılması
zorunludur. Bizzat sandık başına gidilerek yapılacağı gibi, e-devlet uygulaması
üzerinden de yapılabilir
*
Her önerilen
kurulun ayrı ayrı yönetim, kuruluş, işleyiş ve teşkilatlanma detayları, diğer
kitaplarımda detaylandırılmış olup, daha da geliştirilmeye uygundur.
Öneri olarak kamuoyuna saygılarımla arz ederim.
Samsun, 01.12.2020
Ali Rıza Malkoç