Nöbet geçiren şiirin efkârında
saklıydı
Gizi ömrün
Balyalarca umut ve ihanet
Göğün kundaklandığı her seher vakti
Rücu eden kelebekler
Ne de olsa aşkın şiarıydı özlem yüklü
ölüm.
Bir gecenin yalnızlığı
Bir de ket vuran yıldızlar gibi
Düşüp de yola şiir bir hüzün vakti
Serildiği kıblesine
Esir düşmüştü yalnızlık.
Göğün satır arası gazabı
Yiten bir gün gibi
Varlığın iki arada kaldığı bir dua
öncesi
Huzura teslim olmak isteyen
Her rengin kıdemiydi karanlık
Nakşeden hüzün
Neşreden günün ölümü
Gecede nöbet tutan ıssızlık
Şehrin şakağına dayalı tabanca misali
Varlıkla yok arasındaki o kör düğüm.
Bir isyanı bastıran zangoç
Renklere tutsak mabet
Aşkı kıble bilen her fani
Tevekkül yüklü gizemi
İçine çeken illa ki şiirin öznesi.
Vedalara kilitlenmişti hayat
Saçını süpürge eden kadına tek yoldaş
Elbet asaleti elbet dirayeti
Köksüz bir ağaca bağdaş kuran
Rüzgârda saklı esareti yaprakların
Kana kana içmekse ömrü
Kanatan kimse sair duygu ile yüreği
Kanmaksa yalana ne gam
Yâd etmek dünü ister istemez
Yarındı elbet muadili hayalin
Umuda dair bir tebessüm dikmenin
Tesellisi ile sakit oldu gelecek.
Saatini kurmayı unutan güneşi
Kucaklayan her şiir ve gün
Genzinde saklı hıçkırığı yutan bir
ölü gibi
Vakitsizce gidişlerin tecellisi
Elbet yalnızlığın güftesi
O beylik hüzünle
İçine kapanan şair ve eşrafı
Varlığına duacı illa ki
Kimse elinden tutan kalemin.
Dostluğun tezahürü
Serip de şiiri ayaklarına mevsimin
Dökülse de yaprakları şairin
Yeniden açacak bir çiçekten bile
hevesli
Mutluluk dilenen bir hüzün ki
Dününden yarına uzanan o teselli.