Monolog Röportaj-Kamilzade Sami
Beyle Şiir Üzerine-
-Sevgili okuyucularımız bugün Hiciv
olsun aşk olsun her konuda harika şiirlere imza atmış lakin şansızlık yakasını
bazen bırakmasa da gülümseyerek yazan kardeşimiz Kamilzade Sami az Biberoğlu
ile şiirle gönül pencerelerimizi açarak nefes alacağız, hafif esen gönül
rüzgârıyla bir gezintiye çıkacağız. Hoş geldiniz Sami zade Sami Bey. Bir
şiirinizde anlatamamanın ıstırabını her şairin yaşadığını şu mısralarınızla
dile getirmişsiniz.
“Gözlerine koyun gibi melül melül
bakan bendim.
Söyle seni sevdiğimi daha nasıl
anlatayım?
Kış gününde, Mart ayında,
çatılara çıkan bendim.
Söyle seni sevdiğimi daha nasıl
anlatayım?”
-Birde sizden bu anlatamamayı
dinleyelim.
-Öncelikle hoş
bulduk Mehmet kardeşim, beni okuyucularımla bir düzlemde bir masa etrafında
buluşturduğun için teşekkürler ederim. Beni bilirsiniz, başıma istemesem de
türlü olaylar gelen ben bunlara gönül güzelliğimle, hoş karşılayan birisiyim. Hayattan zevk alan az engelli olsam da, bu
halimle yaşama sevincini tadan her insan gibi, olumsuzluğa rağmen bu lezzeti başkalarıyla da
paylaşma arzusu içerisinde olan bir şairim yazarım. Bu paylaşımın benim için
sosyal hayattaki en güzel karşılığı tebessümdür, bu şiirlerimde belirgindir.
Tebessümün yani gülmenin sebepleri arasında en dikkate değer olgular ise, bence
gönlünü kırmadan üzmeden hafifçe insanların birbirlerine latife, nükte ile
karşılık verilmesini bilen, cevaplayan birisiyim bunu herkes bilir. Tatlı
teranelerle anlatsam da anlatamıyorum ya da anlamak istemiyorlar. Düşünün
elinizde bir saz var onu çalmak istersiniz çalamazsınız tellerinde ses çıkmaz
sadece bir gıcırtı çıkar, aynen böyledir anlatamamanın ıstırabı, kulağını
tırmalar bu cızırtı. Ne kadar teknik açıdan olgun yazsam da anlatamıyorum
Melahat’a, Şukufe’ye, Suzan’a karşımda boş bakana, varın gerisini siz düşünün.
Ben hep dışa dönük değil içe dönük yazarken içten hissetmeleri için uğraşır
çaba sarf ederim, gerçi anlaşılmak mevzum değil lakin gelin görün ki bazen de
lazım oluyor insan olmasını arzuluyor.
- Özellikle
sosyal eleştiri içerikli eserlerinde mizahi anlatıma sıklıkla başvuran siz,
konuşma dilinin tüm zenginliğini eserlerine aktarabilmeyi başarmış olmanızı
neye bağlıyorsunuz?
-Elbette ki samimiyetime insanı
sevmeye yönelik varmalarıma bağlıyorum. Eserlerimde metinlerimde gerçeği
yansıtan bir ayna görevini üstlenmem den kaynaklanıyor. Düşsel bir gerçekle
anlatırken karşımdaki insanın da benim gibi duygu ve hislerinin olduğu
gerçeğini, hiçbir zaman göz ardı etmiyorum.
-Sizin Sakat/at şiirinizi okurken
bayağı bu nükteli ustalığınıza hayran kaldım gerçi her şiiriniz yazılarınız
hayranlık uyandırıyor.
Düşmem sanırdım düşürdün.
Ben sabrettim, sen şişirdin.
Kaynar kazanda pişirdin.
Bakliyat zannettin zahir.
Törpüledin tüm hırsımı,
Bozdun düzümü, tersimi.
Bana verirken dersimi,
Müfredat belledin zahir.
-Bu ne güzel anlatım, dolaştırdın
bizi ova bayır bayır gülmenin ormanlarında şelalelerinden desem umarım yanlış
anlamazsınız?
-Ne demek memnuniyet duyarım
gülümsete bildim ise. Kendi içimde tutarlı olmam eserlerimi de yansıyor. Her
zaman eleştiriye açık olmam konusunda kimse elime su dökemez bunu da burada
ifade edeyim. Çalışmalarıyla topluma faydalı olma ilkesini
benimsemiş olmam bir de eğitimci olmanın insanlarla çocuklarla iç içe yaşamış
olmam, şiirlerimde gülümsetmenin çabasını ve etkisini görebilirsiniz.
-Bizlere topluma yararlı olmak, düş
gücünü kullanarak yansıtmaktan öte iç içe yaşamanın da katkıları olabileceğini
gözlemlerin duygu ve hisleri etkileyerek insana onun mutluluğuna etki ettiğini
söylüyorsunuz değil mi? Yanlış anlamadım umarım?
-İşte tamda bunu söylüyorum ben
söylemeden siz benden önce beni yakından tanıdığınız için sözü ağzımdan
kopararak değil gıdıklayarak aldınız. Yeni nesile kavramları tatlı dille
anlatmak varken sıkıcı olarak anlatmanın ne faydası olacak ki? Ben eğitimci
olarak okulda Tarih dersinde masal anlatır gibi öğrencilerimi konunun içine
çekerek anlattım ve bundan da başarılı oldum, hatta tüm eserlerimde tarihi
böyle anlatarak anlaşılmasını sağladım, siz bir okur olarak iyi bilirsiniz.
-Evet, bu yöndeki eserlerinizde
okuduğum o dönede anlamadıklarımı sizin o mizahi anlatımınızla bir dakikada
kavrayarak vakıf olduğum bir gerçek. İsterseniz sosyal medyada ki çarpıklığa
örnek olacak bir şiirinizle son verelim.
Benzerin yok ne Hanya ne Konya'da.
Dönme Döne, sakın döneyim deme.
Seksen dört yıl yaşamışsın dünyada.
Dönme Döne, sakın döneyim deme.
-Bu şiir hakkında fazla yazmaya
gerek yok zaten görseller her şeyi ifade ediyor. İsterseniz ocakta kaynayan
demlenen çayımızdan içelim daha sonra devam ederiz, ne dersiniz Kamilzade Sami
beyefendi kardeşim.
-Tabi memnuniyetle, okurlarımızda
bu arada çaylarını yudumlasınlar devam ederiz.
Mehmet Aluç