SÜLÜN OSMAN, TORUNUM LİNA VE DOLANDIRICILAR- ÜÇ HİKAYE İÇ İÇE
Önce Sülün Osman'ı az tanıtayım sizlere sonra ana konuya geçelim.
Sülün Osman her şeyden önce Türkiye'mizin gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcılarından biriydi.
Asıl adı Osman Ziya Sülün'dü. 1923 Yılında İstanbul'un Fatih İlçesine bağlı Aksaray semtinde dünyaya geldi. Bazı rivayetlerde babasının Çanakkale Savaşlarında şehit olduğu yazsa da elbette ki bu imkansızdı zira 6 Ocak 1916 da tamamen sona ermiş olan bir savaşta şehit düşen birinin 1923 de çocuğu filan olamazdı. Ama hiç kimse Osman Sülün'e '' Kaç doğumlusun?'' Diye sormadığı için o da böyle bir hikaye uydurmuştu babası ile ilgili ve bu hikaye insanların ona inanmasının önemli sebeplerinin başında geliyordu.
-Dedeeee ! Çişim geldi.
-Tamam Lina. Hadi tuvalete koş.
Gelinim sabahın köründe güvenlik görevlisi olarak görev yaptığı Üniversiteye gitmek zorundaydı zira onların üniversitede bugün Boğaziçi Üniversitesi Öğrencilerinin eylemlerine destek eylemi olacağı ihbarı gelmişti. Oğlum ise sabah 9.00 da kendi işine gittiği için haliyle Lina'ya ben bakıyorum her zaman olduğu gibi.
-Tamam mı Lina? Yaptın mı?
-Ebet ( yani evet )
Lina'nın ellerini yıkadık tuvaletten çıktık.
-Dedeee Teboon aç ( Yani cep telefonunu aç. )
-Tamam kızım.
-Bana Efe aç. ( Yani ''Efe'nin Oyuncak Dünyası'' videolardan birini aç )
-Tamam kızım.
Evet değerli oyuncaklar.. Pardon okuyucular. Nerede kalmıştık? Tamam, dolandırıcılar Kralı Efe ve kardeşi Emir'den bahsedecektim sizlere.
Hay Allah yahu Efe de nereden çıktı? Sülün Osman'ı yazıyordum değil mi?
Sülün Osman, okula filan gitmedi. Herhangi bir iş de tutmadı. O kolay yoldan para kazanmanın yollarını arıyordu. Süper zekasını ve muazzam ikna kaabiliyetini bu alana sevk edecekti.
-Dedeee kakam geldi.
-Kızım ! Daha beş dakika olmadı yahu.
-Dedeeeee mızzz da mızzzzz.
-Tamam tamam haydi yürü.
Lina'yı yine tuvalete götürdüm. Zorlana zorlana kakasını da yaptı.
-Rahatladın mı?
-Ebet.
-İyi o zaman haydi içeriye.
Evet, Sülün Osman kakasını yapınca bayağı bir rahatladı. O zaten çocukluğundan beri hep rahat bir hayat yaşamak istiyordu.
Yahu ne saçmalıyorum ben? Ne kakası?
-Dedeeee ! Kakam.
-Öf Lina ya. Daha şimdi kalkmadın mı tuvaletten?
-Üüüüüüü mızzz da mızzzz.
Eşşek sıpası kabız olmuş. Taksit taksit çıkarıyor. Yine götürdüm tuvalete başladı ıkınmaya.
-Tamam mı şimdi?
-Ebeeet.
-Güzel. Otur Sülün Osman'ı seyret şimdi.
-Ülü Osma kim?
-Efe'nin babası. Ünlü bir dolandırıcıdır. Seyret de bir şeyler öğren.
-Hiç komik değil. ( Lina'nın en çok kullandığı cümledir bu.)
-Haklısın hiç komik değil. Sen Efe'yi seyret yine.
Evet nerede kalmıştık muhterem okurlar?
Hah hatırladım. Sülün Osman kabız olmuştu.
Of yaa ne kabızı. Adam daha on beş yaşında ilk dolandırıcılığını yaptı ustası Rum Aleko ile.
25 Yaşına geldiğinde kiralık olarak oturduğu evi sattı.
Bilinen ilk işlerinden birisi Dolmabahçe (Beşiktaş) Saat Kulesi’ni kiraya vermesiydi.
Sonrasını maddeler halinde yazayım:
*Taksim Parkı’na giriş ücreti koydu; sonra da hâsılatın miktarını gören zengin/saf vatandaşa pazarladı.
*Kendisini, İstanbul Tramvay İşletmesi’nin Sahibi diye tanıttı. İstiklal Caddesi’nde seyr-ü sefer yapan tramvayları birer ikişer elden çıkardı.
*Taksim Meydanı’na girişi de ücretli yaptı. Taksim’e adım atanlardan para almaya girişti; senaryoya göre, para ödeyenler kendi adamlarıydı. Bazı saflar da para verenleri görünce ödeme yapılacağını sandı. Sülün bir paspas üzerine bağdaş kuruyor ve ziyaretçilerden ‘duhuliye’ talep ediyordu.
*Galata Köprüsünü sattı.
* Bahçe içerisindeki bir sürü villa ve köşkü sattı.
*Evde kalmış kızlara muskalar yazıp sattı.
*Belgrat Ormanında Tarzan Çetin adlı bir meczubun kulübesini satmaya kalkınca Tarzan'dan feci bir dayak yedi.
*İnanılır gibi değildi ama 1969 da, İstanbul'a gelmiş olan ABD nin 6. Filosundaki tüm savaş gemilerini sattı.
-Dedeeee !
-Ne var kızım?
-Gel elim senle oonalım.
-Sen şimdi biraz savaş gemileriyle oyna, ben yazımı bitirince seninle oynayacağım.
-Savas gemisi ne?
-Ya hiç duymadın mı? Hani altmış sekiz kuşağı '' Go Home yankie'' Demişti ya onlar işte.
-Hiç komik değil.
-Haklısın hiç komik değil.
-Bana şaakı söle.
-Ne söyleyim. Ali Baba'nın çiftliği olur mu?
-Omaaas.
-Tamam senin sevdiğin türküyü söyleyeyim ( Aslında çok eski bir türkü ama ben söyledim o dinledi derken sevdiği bir türkü oldu.)
Bastım da kırıldı iğdenin dali vay dali
Kötüye düşenin böyl'olur hali diller diller
Oynasın diller diller
Kaymasın diller diller
Açılsın güller güller
Açılsın kollar kollar
Ne bilsin eller eller
Narinay ninay nay narinay
Narinay ninay nay
-Aslan dedeeeem. Afeyin.
-Teşekkürederim güzel torunum.
Evet değerli okuyucularım. Sülün Osman ABD nin 6. Filosu karşısında kıvrak bir Anadolu türküsü eşliğinde dans ederken enselendi.
Yok öyle değil. Zaten defalarca enselenmişti. Hakim, karşısında onu görünce '' Yine mi sen?'' Dedi. Sülün Osman ise '' Bu memlekette bu kadar bol enayi olduğu müddetçe daha çook karşılaşacağız hakim bey.'' Diye cevap verdi.
Sülün Osman bunca haltı işlemesine rağmen çok saygıdeğer mesleğine(!) toz kondurmuyordu. Mesela ünlü yazar Aziz Nesin '' Kazan Töreni'' adlı kitabındaki bir hikayesinde '' Sülün Osman pırrr'' Diye bir cümle sarfettiği için onu manevi şahsiyetini rencide etmek suçlamasıyla dava etti.
-Dedeeeeee.
-Ne var yine?
-Bana seke ve ( Bana şeker ver.)
-Şeker yasak. Annen kızıyor.
-Ama anne yok.
-Olsun. Yine de yasak.
-Hüüüüü. Mııızzzz da mııızzzz.
-Tamam tamam mızlama.
Evet, Aziz Nesin, dedesinin verdiği bir adet kesme şekeri kıtır kıtır yerken Sülün Osman ''Ayıp değil mi böyle karşımda kıtır kıtır şeker yiyorsun?'' Diye ona dava açtı.
-Yok ya ne şekeri? Şeker de nereden çıktı? ( Bu kısmı sesli söylemişim.)
-Çook komiik.
-Evet, burası komik oldu. Ama asıl komik kısım şimdi geliyor.
Sülün Osman, hapishanede Sadri Alışık'a bir filmde oynayacağı karakter için dolandırıcılık dersi verdi ama asıl komik olan bu değildi.
Asıl komik olan Sülün Osman'ın 20 Nisan 1962 de hapishanede mahkumlara ''Alın Teriyle Para Kazanmak'' Konulu bir konferans vermesiydi.
Güzel para kazandı ama kazandığı parayı barlarda pavyonlarda su gibi harcadı. Bazen gazinolara görtürdüğü kadınlara hesabı ödetse de genelde çok para harcıyordu.
Bir eşi ve bir de çocuğu vardı ama onlara pek iyi bir kocalık ve babalık yaptığı söylenemezdi.
Fransız hükumeti tarafından mesleğinin incelikleri hakkında bilgi vermek üzere Paris'e davet edildi ama gitmedi.
TRT’nin siyah beyaz, tek kanal olduğu dönemde televizyona çıktı; Tele Pazar adlı magazin programında Güneş Tecelli ve Cenk Koray’ın misafiriydi. Meslekî tecrübelerini ve hatıralarını aktardı. ‘Tövbe ettim; ama, bazılarının yüzüne bakınca tövbemi bozacağım geliyor.’ Dedi.
1984’de kalp krizi sonucunda hayatını yitirdi. Beyoğlu’nda 3. sınıf bir otelde kalıyordu. Üzerinden sahte bir nüfus kâğıdı çıktığı iddia edildi. Osman Ziya Sülün, kimsesizler mezarlığına gömüldü. Mezar taşına gerçek ismi bile yazılamadı.
*************
Evet, bir sürü laf ettim ama asıl ana konum bu değildi biliyor musunuz?
Neydi peki?
Efendim dün cep telefonumma bir mesaj geldi. Mesajda aynen şöyle diyordu:
''Slm abim. Ben Mesut. Şu an İzmir tarafındayım. Burda eşimin hacı teyzesi eski kerpiç damdan 2111 tane sarı sarı eski altınlara denk gelmişler. Şu an bunların başındayım. Bunları elden çıkarabilir miyiz? Yarı yarıya ekmeğini yiyelim. Kimseye söylemeden çık gel İzmir'e. ACİL ARA.''
İşte bu mesajı face book sayfamda yayınladım ve gırgırına şöyle yazdım:
ŞİMDİ BEN HEMEN İZMİR'E GİDECEĞİM AMA 65 YAŞ ÜSTÜ OLDUĞUM İÇİN SEYAHAT YASAĞIM VAR.
SİZDEN İSTEDİĞİM ŞEY BEN BU YASAĞI NASIL DELER DE İZMİR'E GİDERİM. 2111ALTIN BU BORU DEĞİL. MUTLAK GİTMEM GERKİYOR AMA NASIL 🤣🤣🤣🤣🤣
Pek çok arkadaş yorum yazdı bu mesaja. Tabii ki herkes de benim gibi dolandırıcının ne kadar salak olduğunu dile getirdi. Bu arada bana ''Aman hocam ! Dikkatli olun, bunlar dolandırıcı.'' Uyarısı yapanlar da oldu.
Bütün bunların yanı sıra baktım benzer mesajlar farklı cep telefon numaralarıyla başka arkadaşlara da gitmiş.
Ancak en önemli husus yine bir arkadaşın özelden yazdığı mesajdı ve o arkadaş özelden teyzesinin oğlunun bu dolandırıcılara 90.000 Tl kaptırdığını yazınca ağzım bir karış açık kaldı.
Evet, Sülün Osman, hakime söylediklerinde hiç de haksız sayılmazdı.
Bu ülkede çok az bir sermaye ile ya da hiç bir çaba sarfetmeden para kazanabileceğini düşünen aç gözlü kazlar olduğu müddetçe Sülün Osmanlar hiç bir zaman tükenmeyecek ve o kazları yolmaya devam edecektir.
Yahu el insaf
2111 altın bulan biri bu bilgiyi niçin benle paylaşsın ki?
Bu kadar altını elden çıkarmak için hiç tanımadığı bir insandan niçin yardım istesin ki?
Ama işin içine aç gözlülük girince kaz, olaya böyle bakmıyor. Koşa koşa gidiyor kendisini arayan dolandırıcıyı buluyor ve haybeden en az bin altına konayımm derken dolandırcı tarafından kaz gibi yolunuyor.
Allah da biliyor ya ben bu tür dolandırıcılara kanıp da yolunanlara pek acımıyorum. Çünkü bu olayda kurbanın da hain düşünceleri söz konudur. Neden mi?
Yahu dolandırıcı açık açık söylüyor '' Bu altınları elden çıkaralım.'' Diye. Yani olay gerçek olsa bile o altınları bulundurmak ve satmak yasal değil. Dolandırılan en baştan yasal olmayan bir işe bulaşmayı kabullenmiş; sonra da zokayı yutmuş. Bu gibisinin nesine acırsın ki?
Bu arada yankesicilere '' Kuş kadar beyninizle Sülün Osman olmaya özenmeyin o iş için zeka gerek.'' Diyecektim vaz geçtim zira ülkede bu kadar çok mercimek beyinli varken kuş beyinli de olsalar insan dolandırabiliyorlar.
-Dedeeeee.
-Efendim kızım.
-Acıktım.
-Tamam şimdi hemen sana yolunmuş bir kaz çevrme yapayım.
-Hiiç komik değil.
-Hadi oradan bacaksız. Bayağı da komik bence...