Düşlere sığındı gök kuşağı aslında
hayatın makûs karanlığında sığınılası bir izbeden başka bir şey değildi elbet
tohuma kaçan yalnızlık ve mısır patlağı gibi çoğalan anlamsızlık sonra da bir
gök kuşağına rast gelip dizginleri bıraktık elimizden oysaki düşen bizdik iste
saklı; düşen bizdik şehrin külüstür sokaklarında ve düşen bizdik gözünden
evrenin derken kuruyan bir çeşmede nöbete durduğumuz bir izdihamda
karıştırırken varacağımız son durağı.
Düşlere mahal veren gecenin ensesinde
rüzgâr
Aşka beyitler adayan
Ağıtlar yakan mevsimin de ellerinde
düşlerim.
Düştüğüme değil düşündüğüme
Hükmeden bir şiirin penceresinde
saklı mahzun gülüşlerim.
Revnak bir gök gibi
Iskaladığım hayatı
Dara sokan varlığı
İçimde hezimet saklı
Yılsam da yenik düştüğüm ömre
Yansam da yakarmadığım kimse
Uzandığım sadece O
Sarı benizli bir gölgeyi misafir
ettiğim gecenin
Resmidir adeta şiirlerim.
Her rüya her veda güne
Her eda soluksuz kalan yüreğin
nezdinde
Sedef bir yalnızlık büyüdükçe içimde
İçim el vermediği kadar hüzne
dokunduğum
Hazanda saklı rüzgârla kendimi
avuttuğum
Her çentik her yoklama
Varlığım ki göz kırpan büyüttüğüm
acılara
Bir nebze de olsa selamı almaksa
geçmişin
Anda saklı her ihtimal
Yarın olmaya aday belki şiirin
mizacı.
Onaydan geçmeyen bir hikâyedir adeta
Yazmaya durduğum
Şiirde içimde saklı sözcüklerden
Teşrif edecek bir yalnızlığın da
Boyutsuzluğunda
Kırbaçladığım ruhumdur.
En çok da;
Düş pervazında saklı bir hüzündür
Hatta martaval addedilen ikide bir
Saklandığım
En çok da sevdiklerimi gözümden
sakındığım.
Göz göre göre yok sayıldığım
Ama yok sayamadığım acılar
İzdiham yüklü bir mağaranın çıkış
kapısına
Uzaklığım
Gel gör ki;
İçeri gireli henüz oldu ve olmazın
oluru
Bir düşe düştüğümden beri
Aşkın izafi reçetesiyle
Düştüm gözünden bilinmezin.