Sözcüklerin can bulduğu bir mezardan sesleniyorum içimdeki çığlığa mazhar sessiz bir dünya özlemi bile çoktur bana.

Çok geldiğim ne ki çoğalan acımın yanında?

Günü söktüm gün bitmeden ve sökülen her dikişten sözüm ona bir şiir dikecektim. Diktim de.

Başım dikti.

Diktim gözlerimi boşluğa ve Rabbimle baş başa geçen hayatımı nasıl da boşa harcadığıma vakıf oldum ansızın.

Tensiye ettiğim üç beş mutlu sene işte ve kendimi bilene kadar soyut bir dünyada çocuk varlığımla salındığım bir gemi.

Önce miçosuydum geminin bir ara kaptan köşküne geçtim ve as üs ilişkisi ile selam çaktım her sorana.

Mevsimleri ayıkladım düşlerden ayrı düşüp çünkü gerçektim ve gerçekçi gel gör ki bir ömür hayal kurmaktan da vazgeçtim bir o kadar sayısız kere hayalimi gerçek kıldım ta ki solana değin gök kuşağı.

Belimdeki kuşaktı sıkan.

Alnımdaki yazgı.

Açığa alındığım nice zaman azığa aldığım her duygu aslında baskın olan ne varsa bir ömür uyutmayı becerdiğim bir de ne göreyim uyuması gereken benmişim ki uzun yıllar boyunca uykusuz kıldım gecemi gündüzümü ve öğrenciliğimden başlayan bu uykusuzluk nihayetinde esir kıldı beni.

Rengi yok ki yüzümün aslında yüzüm yok kendime dokunmaya aslında yüzümü asmakla iştigal askıntı olan hüznü payidar kılan kadere de yok işte sitemim.

Sireni susmayan bir ambulans gibi yaralı nerem varsa taşıyıp duruyorum bir yerlere ve sözcükler sökülüyor içimdeki alfabeden aslında dilimde saklı tutuyorum aldığım o acı tadı ve daha ne kadar canımın acıyacağını tahmin dahi etmek istemiyorum.

Kanatlarına tutunabilir miyim ya da kanadığıma emin olup da yeniden kanmama vesile olur musun?

Bir düş’ün yabancısı iken içimde hâsıl olan esaretten kurtulabilmenin yansıttığı bir soru işte havada asılı olduğuma da sadece O tanık iken…

Öyle bir hengâme ki esiri olduğum ve yabani gölgelerden kaçmak adına kaçtığım tek kişilik dünyanın ses ve soğuk geçirmeyen bir hücre olduğunu da düşünmeyin hatta ne düşündüğümü de bilmeyin ama ben duramam ve aralıksız anlatırım işte.

Anladıklarım ne ki anlam olmaya dair bir anlamsızlıkla yüz yüze gelmişken.

Tek muhatabım var tek muhatabım ve içim öylesine rahat ve engin O’nun bildiklerine vakıf başka birileri de olsun istiyorum zaten bir ömür bunu böyle ifa etmedim mi?

Çocuk arabası ile gidiyoruz yol boyunca ve içinde dünya tatlısı kardeşim.

Hey gidi hey, acımasız hayat.

Ben onun küçük annesiyim: ya, şimdi?

İçimdeki ıssızlık az evvel aksırdı ve ben onun burnunu silmekle meşgulüm elbet benim yaşım da dinecektir az sonra.

Kendimi aldattığım mı yoksa umut beslediğim geleceğin bana fiyakalı bir bakış attığı mı?

Hayalim var ya da yok aslında kendi içimde hesaplaştığım bir mertebe var.

Söyleyemem ki hele ki hayatım çoğuna mal olmuş iken.

Acımdan ölmedim.

Açlıkla da terbiye etmişken kendimi bir ömür hem sizin bildiğiniz o üç beş günlük açlıktan da değil neresinden baksanız on yıldan uzun bir zaman diliminde doğru dürüst bir tabak çorba içtiğimi bile bilmem.

Siz de bilmezden gelin lütfen en azından şimdilik.

Kocaman bir dehliz her yerde çikolata ve bisküvi var sanırım ben de gerçek dünyanın Alice’yim ya da Hansel Gratel kardeşlerden dilediğinizi yakıştırın bana ve elbet her masalda ya bir cadı vardır ya da azılı bir düşman…

Ah, keşke bir ya da iki azılı düşmanım olsaydı elbet bu da geniş bir perspektifte incelenebilir en azından bir süre bunu düşünmek zorundayım elbet düşünürken arkada çalışan başka bir mekanizma var illa ki alt belleğime kayıt yapan ve aynı anda bir sürü televizyon kanalı seyreder gibi hissediyorum kendimi ve ana kumanda elbet beynimin merkezinde.

Diğer açılımla evrende saklı benim kara kutum şükür ki bozuldukça birileri tamir ediyor.

Akla zarar olduğum bir gerçek belki de bu yüzden kendimi ayrıcalıklı bir yere koyuyorum çünkü çok kolay ağlayabildiğim gibi kolayca da kendimi güldürebilirim gerçi bunu fazla sizlere yansıtmıyorum ama.

Sökün eden kaç zor gün hala da yakamdan düşmeyen.

Bense köşeli bir parantez açtım alt yazı mahiyetinde ama dişe tırnağa dokunur bir şeyleri de net şekilde yansıtamadım.

Ama içime tutulan aynada mevcut o kadar çok şey var ki.

Misal.

Mevcudiyetim ve inanın ki kolay kabul gören bir insan olmadım bir ömür ve girdiğim sayısız ortamda hep göze batan kişi oldum ve bunun sebebini asla soramadım kimselere elbet sessizlikle terbiye edilirken iç sesim devasa bir boyut kazandı!

Karşımdakinin kafasından geçenleri okuma arzum ve ne yazık ki yanlışa düştüğüm bu sefer ben iken yanlış anlaşılan çünkü karşımdakinin kafasından geçenleri çözme gibi bir kabiliyetim olduğuna dair inanç geliştirmiş olsam da herkes farklı bir dil konuşabilirken elbet hayatın daha da sıkıcı bir hal aldığı.

Sekiz seneyi aşkın yazmakla iştigalken biliyorum da henüz sekiz yaşımda olduğumu ama bazen seksen yaşımda gibi hissettiğim önceki hayatıma kıyasla ne mi değişti?

En başta ben değiştim en azından acılarımın açısı büyüdü ve görünen o ki; ruhum artık çırılçıplak ki ben bile bilmiyordum içimde saklı milyonlarca detayı ne kadar derinde sakladığımı.

Yüzeyde olan sayısız problem hani siz deyin üç ben beş; meğerse dahası var/mış üstelik ben bunları gömdüğüme o kadar emindim ki hele ki…

Psikoloji bilimi ile yakın tanışıklığıma da baktım mı sandığım her şeyi bir köşeye itip kendimi de illa ki arızalı olarak tanımlamışken çünkü aralıksız iki ya da üç sene doçentlik tezimi bile hazırlamak adına okuduğum dokümanların haddi hesabı yokken elbet onlarca kitap çoğu da yabancı dille yazıldığı için bölüm hocalarımın bana yaptığı ekstra zulüm elbet çevirisini yapmak zorunda olmadığım halde gözümün içine baka baka beni sınıfta bırakmakla tehdit etmiş asilzade soyundan sayısız profesör ile olan takışmalarım nihayetinde koca bölüme rest çekip özgürlüğümü ilan ettiğim.

Bir şeyleri çözmek adına başladığım yüksek lisans programı ek olarak yükümün daha da arttığı.

İyi bir terapist olmak adına yola çıkıp da fiyasko ile sonuçlanan çetrefilli yıllar.

Zaten hayatımda böyle onar yıllık dilimler mevcuttur ve kafaya koyduğum ne ise gerçek kıldığım ama sıkılıp her şeyden elimi eteğimi çekip içine kaçtığım mahzenim ve uzun yıllar boyunca onlarca metre kilim ve battaniye ördüğümü söylersem bilin ki abartmıyorum.

Kendimi sevmek adına çok nedenim var bir kere yalan söylemeyi asla beceremem ve sayısız değer illa ki kafama vurula vurula öğretilen de değil bilakis zeminde temel teşkil eden.

Şehir efsanesi bildiğiniz her şey olabilir hani.

Mesela bu yaşımda bile gece karanlığında eve gelmek tarzım değildir bu anlamda aşırı muhafazakâr addedilirken sahip olduğum bir sürü şey adına özgür de addedilebilirim ama iş kendime yapıp yapmadığım baskı elbet askeri disiplinle yetiştirilmiş olduğum yılları bir kenara bırakırsak kendime yaptığım zulüm ve baskıda kimse elime su dökemez.

Mecrada saklı bir çamur yığını oldukça da sıvanmışken yüzüm gözüm ama elimi yüzümü yıkadım mı ilk günkü parlaklığıma kavuştuğum ve hala onu korumakla mükellef ve mütereddit kimliğimle yerimde sayarken de neye denk düştüğümü hala netleştiremediğim.

Ne mesleğimi uzun süre icra edip bir yere gelememişken üstüne üstlük terapist ve akademisyen olma hayalim suya düşmüşken bir de senelerce cepten harcayıp helal ettiğim emeklerim en çok da öğrencilerimle kurduğum gönü bağımda onlara bir şeyler öğretebilmişken ben de onlardan çok şey öğrenmişken…

Yazmak zorundayım ben ve büyümek zorundayım ve kendimi sevmek adına daha çok sebebim olduğunu bilsem bile o sebepleri bulmak zorundayım elbet sevilmek de kaderin bir lütfu…

Arz-talep eğrisindeki dengeyi defalarca bozmuş biri olarak…

Ve karşımdaki insanların kimyasını da kolayca bozarken sanırım sesimi sadece O duymuyor.

Teşekkür ederim sizlere beni bana sunduğunuz için ve de ben böyle kabullendiğiniz için çünkü işin içinden tek başıma asla çıkamadım ve çıkamam da sizler olmazsanız eğer…

 


( Sizler Olmasanız... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 3.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu