Her düş’ün yalnızlığı kendine, babam
hani sessizce öğüt vermeni dilerken yüzümden düşen binlerce parça…
Belli işte sıcaklığın eriyen karları
belli işte inşa ettiğim duvarlar seslerle ve sağanaklarla ıslanırken ve tek
adım yol kat ettimse adımdaki gülümseyişin t/adına vakıf olmaktır benimki ve
resmi olmayan iç sesimin de şüheda anılardır dünde kalmadığı yetmezmiş gibi
yüreğimi ve huzurumu kundaklayan.
Gittiğin günün esintisi hala içimde,
baba.
Gitmeyi düşündüğüm kaç günse artık
bedenimi terk etme arzusu, baba ve inan ki; bu beden dar bana bu ruhsa sıkılgan
ve sokulgan yüreğimi ise sorma gitsin ve öğütüldüğüm çarklarında ömrün verdiğin
her öğüdü da başımın üstünde taşıdım baba ve bu yaşa gelip de hala masum
kalabildimse senin sayende tıpkı içimdeki ıssızlık da senin sandığından
fazlasını sandığıma koyup da kilidini kapamışken…
Sormuyorlar bana baba.
Bense aralıksız soruyorum kendime
belki de bu yüzden soğumuşluğum kendimden eğer ki kendim kalmayı başardımsa
sadece Mevla’mın sayesinde en çok da kendimi koruyabildiğim en az içine düştüğüm tuzağın da kabusu iken
kendimi az buçuk sevebildiğim.
Ne çok öğreti mirasın: ya, şimdi
kanıksanan?
Rahmetin, edebin ve namusun da
sönmüşken feri ve ben hala sağımla başlayıp güne solumdaki sızıyı da
saklamışken.
Soran da yok değil hani.
Sormaya meyledenler de.
Ah, bir de o sıfatlar yok mu?
Sözcükler bile kırılgan en hak
etmeyen ben iken sözcükler bile kendilerini bana yakıştıramayan.
Gün geçmiyor ki…
Zaman nasıl da yitip gitmekte
avucumdan bense kocaman bir çocuk içindeki yaraları gizleyen yamalı göğün de
entarisi adeta boyumu aşan acılar ve renkleri olmayan bense İlahi Ateşin
kıvılcımına dahi meftun ben ki; senin gibi sevebileni göremezken etrafımda
üstelik kim olursa olsun yakınımda uzağımda…
Bir o kadar canım yanmışken ve
birilerine benzemeyi reddetmişken ki denemedim de sanma hani benzemek ne kelime
her gölgeyi düşman yalnızlığı en ulvi kutup bildiğim.
Miracım.
Mizacım.
Yanlışım var ya da yok gel gör ki bu
çağa nasıl da uyumsuzum.
Aklım hala geçen yüzyılda bedenimse bu
çağda saklı yürek zaten devingen yürekler kimi zaman gözümün seğirmesine
sebebiyet veren ve suretler altında neyin saklı olduğunu benden gizlerken.
Hazanları kuruttum yazı çoktan
uğurladım ve sebepsiz bir mevsimde zamansız açmayı da becermişken ve hala dalımdayım
hala köklerime sadık hala nazenin hala onurunu önde tutan belki de bu yüzden
kaçışım insanlardan ki densiz olan nicesi tarafınca sorgulandığım ve derman
bildiğim nicesi en çok da Allah dostu olmalarına şükrettiğim.
Sabrımı yüklendim de geldim şimdi ve
şükrümü eksik etmeden ve z/amansız gidişine de eskisi kadar üzülmüyorum zira bu
zamanda yaşamanı istemezdim tıpkı ben de istenmezken bu dünyada hala saklı
tuttuklarım sayesinde dirayetimi koruduğum tek gerçek, baba.
Gerçekler ve de gerekçeleri.
Süzülen yüzler susan diller bir de
fısıltıların ayyuka çıktığı ve kulak misafiri olan duvarlar diğer tarafta
dinleyenler ve uyduranlar ve sökün eden kâbuslar rüyalarımı ıslıklayan
gülüşler.
Kayıtsız kalabildiğim kadar ya,
şimdi?
Kanıksanmadığım kadar da kabul etmek
istemediğim gel gör ki elimden de bir şey gelmezken.
Birileri hep gitti ve biri daha
gitmekte kendi yoluna üstelik en yakın dostum en sevdiğim ve neden gittiğini
dahi soramazken üstelik bir orta nokta yol bulamazken ne zamanki lafını açsam
belki de bu yüzdendir süre gelen suskunluğum yine de yok iken benden kötüsü.
Bilmez miyim senin tarafından asla
hoşnut kılınmamışken üstelik harfiyen uyduğum ne varsa çoktan terk ettiler
yüreğimin alfabesini ve hayatın her ne kadar albenisi yoksa da bensiz bir
dünyayı çok da merak etmiyorum hani çünkü kendimle olan yolculuğumda iyi kötü
ilerlemeyi başardım gerçi gözle görülür ve kayda değer bir başarı da değil ama…
Mahzun gülüşüm dahi solabilmekte ve
acımı da inancımı da yaşlarla besliyorum ve evet, acı çekiyorum ama insanlığıma
delalettir vicdanımın sesi bu yüzden vicdansızlara da pabuç bırakmıyorum gerçi
ne kadar başardığım tartışılır ama…
Ben ama dedikten sonra sanıyorum ki
devamını getirecek birileri cümlemin ve cümleten yok sayıldığım şu yerkürede
hala nasıl oluyor da göğe dokunma isteğim depreşiyor döktüğüm her yaşı
kabullenip Mevla’m ile kurduğum iletişimde bilmesem de neyi ne derece doğru
s/avunduğumu en azından yüreğimin kürekleri dalıp çıkıyor inanç denizine.
Bazense bir dehlizde hissediyorum
kendimi hem de alabildiğine karanlık ve çıkışı olmayan.
Bazense bir yoyo gibi addedilen
yüreğim ve kimin beni sevip sevmediğini çözemezken yine suçu kendimde buluyorum
ve nerede hata yaptığımı irdelemek adına da ecel terleri döküyorum.
Sessiz olan çok insan var.
Sesimi duymayanlar bir de.
Duyup da onay vermeyenler ve işte
nokta atışı elbet sürüklendiğim tarafınca o azap rüzgârı ve demlenen mizacım
dertlenen iç sesim ki dış ses hep ama hep baskın.
İzahı asla olmayan çok şeyden de
mustaribim bu yüzden plak aynı yerde takılı elbet içime tuttuğum aynada
rastladığım boşluk ve kümelenen insanlar ve duygular bense elim ermez gücüm
yetmezken sancağımı da Rabbime uzatırken hüznüme sahip çıkması ve en çok hatta
sadece O’nun tarafından sevilmek tüm sıkıntılarımı bir anda yok saymama vesile
oluyor.
Haşmetli bir muhabbet kurmak isterdim
hani cihanla ama muhatabım olsun olmasın kimse kendimi yakın hissettiğim, Allah
rızası için sevmek en içimden gelen lakin güven telkin eden insan sayısı yok
denecek az ama güven duygum irtifa kaybetmiş olsa da güvenmek en ihtiyacını
duyduğum duyguların başında çünkü benim bana inanmak çok da işe yaramazken
birilerinin bana inanması hep olmasını dilediğim.
Yanıldığım kadar kimseyi yanıltmamak
ise direncimi sağlam kılan ve diskalifiye olduğum sayısız maraton elbet bu, bir
yarış değil ama hayatın engebeleri de bir gerçek.
Yalnızlığım ise elbet tartışılmaz bir
gerçek ve tarafınca terk edildiğim onca dostumun ardından yas tutmayı bıraktım
gel gör ki tekerrür eden şeyler var belki de bu yüzden aram iyice açıldı hayatla:
sevebildiğim kadar hayatı kendimle de bir uzlaşı geliştiremediğim için
kaygılarım bazen inanılmaz tavan yapıyor yine de eskisi gibi korkmuyorum
ölmekten yeter ki sevdiklerimin acısını göstermesin bana Rabbim.
Bir açılım getirmekse mutluluğa söğüt
dalındaki saçaklı düşlerim gibi içime sapladığım o pergel ve kanayan yerinden
yeniden tutunmak adına hayata yeniden kanamayı tercih ediyorum elbet çünkü
sevmeden yaşayamam ben ve senden onay almadığım her şeyin de yasını tutuyorum
en çok da dünde kalan mutluluğum adına gerçi mutluluğun neye denk düştüğünü
hala çözememişken bu yüzden acılarımı sevmeyi ve büyütmeyi artık iyice öğrendim
belki de sen de defalarca canımı acıttığın için alışmaya çalışıyorum sunulan
yeni acılara ve hayal kırıklıklarına yine de yine de…
Sevgiden asla soyutlayamam kendimi
çünkü sevilmekten de önde giden bir istek birilerini sevmek üstelik kendimi
bildim bileli kolaylıkla sevebildiğim de tek gerçek lakin kendimi hala
kabullenmekte zorlanıyorum ama kendimi daha çok sevmek için daha çok yara almam
gerekiyor hele ki tasvip edilmediğim kadar tahayyül dahi edemeyeceğin
coşkuyla-ki zaman zaman kundaklansa da-hala ayakta kalmama vesile olan da tam
olarak budur.
Sevgi, hüzün ve umut sarmalında yola
devam elbet, baba elbet bana tanınan vakit yeter mi yetmez mi o da sadece Allah
katında saklı tıpkı ruhumu asılı tuttuğum maneviyattan alırken tüm gücümü asılı
kaldığım hangi kırık ağaç dalı ise saklı tutuyorum varlığımı bir yaprak gibi
yere düşmemek adına yoksa yeniden asılı kaldığım dala geri dönmem mümkün değil.