Yanık kokan kaderin meftunuyum
aslında sırdaş bir iklim içinde saklandığım mahzun gülüşün de kıyama durduğu
gecenin saltanatını sürmek adına düştüm yoluna beyaz kâğıdın hani olur da
yüzümde açacak güllerin hatırına yandığımı haykırıyorum dosta düşmana.
Mübalağa etmediğim bir hüzün
Delik deşik kefenimde saklı bir
tebessüm müydü yoksa?
Peşine düştüğüm mutluluğun
Artık kaçıncı evresinde sızdığım da
meçhul.
Her müşküle düştüğümde içime
kapandığım
Bir yandan da kırbaçlayan dış sesin
öfkesine
Yenik düşüp kapaklandığım bir şiirden
ötesi değilim hani.
Abandığım mezar taşım
Sözüm ona mutluluğun veryansında
saklı bir duaydım
Öncesinde ve ertesinde günün
Kaderin ritmine uyamadığım nasıl da aşikâr.
Sözcüklerin yağdırdığı rahmete
Her dokunduğumda yeniden doğduğum saklı
elbet
Rabbin mülkiyetinde.
Mevsim nazlı,
Göğe diktiğim gözlerim ağlamaklı
Yandığım ve yaşadığım neyse
Aşka delalet olmadı asla
Kaderin yazdığı dilekçe.
Öncem kazılı zihnimde
Söyleyemediklerimi de yazsınlar mezar
taşıma
Andığım dünü unutamazken
Andan firar edip sığındığım umudun
teknesine
Hala varamadığı mutluluğun bekasına
Konan kuş gibi sektiğim
Aşk gibi gözlerimi devirdiğim
Yankısı iç sesimin
Yazmasaydım olacaktı halim biçare.
Hangi gölgenin yalnızlığını
paylaşıyorsun, söyle.
Ağrıyan eklemlerinde şiirin
Sancılı birlikteliğine mi
Paye veriyorsun sessizliğin ve
gecenin?
Dilbaz olsa yürek ne ki hem?
Sessizce sevmelerin meali mi yoksa
varlık dediğin
Hiçliğine dokunduğun kırlangıç kadar
Karşı yakasında şehrin kırbaçlanan
yalnızlık mı?
Peşin hükümlü kederin düştüğü yanlış.
Şüheda düşlerin hezimetine uğramışken
Yankesici rüzgârın başı dumanlı
Şehre veryansın eden şu sefil balıkçı
Oysaki oltasına takılı olandı sigara
dumanı.
İçmediği ne malum martının,
yakamozun?
Ne malum efkârın dumanı olmadığı?
Bir serzeniş ki göğün süre gelen
saltanatı
Yeryüzü ikliminde saklı kırık üç beş
anı
Andan firar eden bulut gibi
Şehla mazinin hala peşini
toplayamadığı
Sözcüklerin öteberisi.
Çığırtkan bir vaveyla
Dip boyası gelmiş bir kez mevsimin
Yarısı siyah yarısı beyaz gök
kubbenin
Yandığından da öte güneşin
Sönmedi gitti özlemin kısık feri.
Varlık muştalanan
Sözcükler akıbeti olsa gerek hayatın
Dünde kalan ne ise
Yükleyip de hüzün küfesine
Bir açar ki bağrını acıların
Peşini bırakmadı gitti dünde saklı
anıların.
Öncesi yok işte ömrün
Unutulup da güme giden adeta kördüğüm
Yaldızlı yolun müdavimi adeta gizem
İzini sürdüğü neyse benliğin
Kaderine durmaksızın ettiği sitem.
Renkler solgun bir o kadar mahcup
Sırtına bindik bir kez aşkın
Ah, aşamadığımız kadar dağ bayır
Sevdalı yürek hem mahzun hem şaşkın
Böyle bilmezdik kara sevdayı
Büründüğümüz o gizem sevdik seveli.