Mevsimsiz bir özlem infilak eden
şiirden duvarları şehrin bense renkleri soldurup eziyorum sözcükleri ve ruhumu
tartaklayan imlerden alıyorum hırsımı.
Ölüme kafa tutan yılan gibi tıs
sesinde gizemin
Şehrin ateşli surları şehvetli
denizin martıları
Mesken tutmuşken ruh ikizim
İstanbul’u…
Kanaviçeler ördüğüm lanetin ta
kendisi
Semiren yalnızlığın detone sesi
Ölümün de kıblesinde
Sancağı mı ölülerin şerh düşmüşken
kayıp adrese.
Mıntıkası yoksunluk.
Kör noktası evrenin
Saten yollarında şehrin hala gölgesine
âşık
Bir ölümlü gibi
Ne resmettiğim
Ne de recmi ile eş tuttuğum bir şiire
meyledip
Gecenin güvertesinde
Sefasını sürdüğüm kim bilir kaçıncı
hücre hapsinde evrenin?
Lal notalar.
Bemol.
Fildişi tuşlarında antika piyanomun
Belki de çarmıha gerilen renksiz
duvarlarda
Asılı bir resmin ölü simasına tanık
Aşk gibi
Kimse sevgiyi merkezine oturtup da
hayatının
Deforme olmuş bir kumaşta
Kaskatı kesilen ölümlü bedenin
infazı.
Sayıyorum o zaman.
Baştan sona asla.
Asal bir sayı olmamın ise kime zararı
varsa.
Asil bir aşk mı?
Asi bir yürekten dökülen rüzgâr ve
müridi
Nice yaprağı da asarken tek tek
çamaşır ipine
Bol keseden yıkadığım harflerde
solgun mizaçlar.
İmleci kayıp şehrin ve şiirin
Zangocu çoktan firar etti karşıdaki
kilisenin
Hala mı ümit var, Tanrım?
O zaman son bir şans ver bana ki
yeniden doğmalıyım.
Ve işte başa döndüm
En başa
Annemin içinde saydam bir kafeste
Asla çıkarmayacağım başımı dışarıya
Hem daha kaç kere ölüp doğacağım
küllerinden
İçimdeki asanın sebili gibi
Duygular coştukça
Şehla gözlerinde evrenin
Kayıp bir lahit gibi
En çok da aşkın ve yalnızlığın
kabristanı gibi…
Hey, sen dostum?
Kolaysa bas tetiğe
Yetmedi sallandır o gergin ipte
Ben Tanrının sevgili kuluyum
Ölmek yazar boynumdaki zincirde.
Bir muska bir hatıra bir de zabıt memuru
Kanayan parmakları ile alırken
ifademi
Varsın geç kalayım içimdeki düğüne
Bir cenaze bir de düğün
İkisi de beyaz
İkisi de kör düğüm.
Ölümün minvalinde doğmaksa acının
Teşrif ettiği her açıda
Solmaksa gün ışığını da yok sayıp
Topa tutulan şu mahşeri kalabalık:
Hey, bayım azıcık çekil de seyredeyim
son kareyi
İçinde bir ben bir de hayal teknem
Çoktan su alıp da batmış da yoktu
madem haberim
İlahi esinti ile meşk eylediğim
Günün de zaferi elbet
Ve işte son sahne
Gel gör ki ben hala başrolde
sahnedeki melodi
Çoktan uğurlarken beni
Ve çal kemancı sen de çal
Çalmadığın neyse iki elim yakanda her
iki cihanda.