Hangi düşün muadilisin söyle ey,
eksik etekli yüreğim ey, en endamlı müdavimi iken şu belirsiz iklimin…
Varlığımsa katlı.
Yüreğimse ket vurulan.
Yumup da gözlerimi açtığım o en son
izlekte.
Saklı olduğumsa aşkın rahminde…
Ve hala doğamadım sevgili ve doğumumu
müjdeleyen melekler saklı iken en derinde…
Sözlük anlamım yok benim çünkü
tünediğim değil hayat bilakis türediğim sevgi iklimi ve aşkımın da ayarı yok en
aşina olansa hüznümü örtbas etmek isteğim…
Yalap şak gölgeler ve telaşla
birbirini öteleyen laubali faniler.
Düşkünlüğümse inanca ve sevgiye ve
ben ki umudun bakiyesinde saklı bir ondalık sayı gibi ve işte baş aşağı
yuvarlandığım aşkın küresi belki de küskünlüğüm kendime sil baştan bir hayatsa
sözcüklerin meali gel gör ki bin yaşında bir hayalim ben.
Hayallerimin rotası…
Ah, ben ne zamanki kırdım dümeni…
Ve işte tosladığım aşkın devasa
kütlesi.
Renklerim var benim, sevgili ve
renksiz bir hayatın ön provasıdır her yazdığım cümle ki ket vurduğum sefil
nefsime ve bitimsiz coşkuma kat çıkan bir hevesle sığındığım elbet yalnızlığın
merhalesinde düşe kalka sevdiğim hayatın yosun tutan mizacında ela bir
tebessümle gözlerimin yuvalarından fırladığı ve işte yeşile dönen gözümün
renginde saklı iken mevsim.
Beratı hayatın.
Beyanı duyguların.
Bilumum hayalde saklı bazen kasvet ve
sükûnet dilediğim evrenin düştüğü müşkülü ve işte ben ve işte meşgule verdiğim
kalbim.
Hırpani bir gülüşle kucaklaştığım.
Hevesi kursağında kalan bir vaveyla
belki de edimlerinde saklı iken hayallerin…
Bir meddücezir az evvel infilak eden.
Şarapnel saplanmış benliğimde saklı
oyuklar ve girintiler en çok da aşkın yerleşkesinde müzmin benim hüznüm ve af
diliyorum herkesten çünkü herkes gibi olmayı ilk gün reddettim ben ve rengim ya
pembe ya mavi bir o kadar karanlıkta el yordamı ilerlediğim elbet kürediğim
iken her hayali aşkın mucizevi esintisi ile.
Düş ekerim ben her gün.
Gece oldu mu açar çiçeklerim.
Şafağa kadar idare ederim.
Sabah oldu mu elbet Rabbime teslimim.
Ve uykusuzluğun müdavimi bir
münzeviyim ben…
Sessizlikle yoğrulan ömrüm ve
seslerin aksettiği belki de aksanı yok iken içimdeki dev cüsseli hayalin gel
gör ki etim ne budum ne üstelik bulup buluşturduğum her duygu ile koşuyorum ben
Rabbime ve…
Daha dündü kendime özlemim.
Daha dündü kendimisiz bir dünya
özlemim.
Ve günüm ve yarınım ve yarımım.
Ah, sevdalı yüreğim.
Ah, nakkaşı sevginin.
Ah, sevdalı meleklerim anbean
korurken beni ve o haletiruhiyem ki evrim geçirdiğim günbegün ve evreleri ömrün
en çok da endamlı hasretim elbet huzura düşkünlüğüm ve her müşkülümde susup da içime
kaçtığım ve işte ben yeniden doğuyorum her gece ki kalemin keşfi ile kesif
sessizliği yad eden dünümü gömüp yarınların müdavimi iken iç sesim resmigeçit
yapıyor sefil düşlerim…
Meali mi ömrün…
Mecazi firarı mı yüreğin.
Mihenk taşı mı yoksa sefaletimin…
Ve işte kavuştum yeniden kendime
belki de ilk kez.
Tekerrür eden tarihin kim bilir
kaçıncı kopyasıdır iç sesim ve işte günü kopyala yapıştır ama denk düştüğüm
yeni günde elbet reddediyorum bir önceki gündeki bana benzemeye ve asla haz
etmediğim elbet öykündüğüm bir Allah’ın kulu yok evrende ve özlemim belki de
seneler önceki neşenin müzmini iken yüreğimle dağlar aştığım sevdamla hayatı
kucakladığım…
Hür doğdum ben herkes gibi.
Lakin hür yaşamadım çünkü sevgiyle
örülü bir iklimde asla izin yoktu kendimden ve hayatımdan firar etmeme…
Sevecen bir cümle idi beni sevdiğini
söyleyen herkes.
Ve yarı yolda kaldığım ve kaykıldığım
o zemin ki…
Oysaki ben neferi idim sevginin ve
masumiyetin ve işte masum kalmama vesile o zindan hayatım hem dünde hem günde saklı
ve işte zincirlerimi sadece yazarken kırdığım ki…
Sevdiğim kadar da mümkün olmadı
dillendirmem gel gör ki ben katıksız safiyet yüklü benliğimle tırmanırdım düz
duvara ve evrende saklı her varlığa duyduğum aşkla evrim geçirdim ben ve kimi
zaman evelesem gevelesem de asla benzemedim çevremdekilere…
Nice zincirle çevriliyim en çok da
kendimden gitmek adına beceremediğim belki de bedenimde bana hep fazla gelen
ama ruhumun da sıkıştığı bir tünel bu yüzden inancımla ve umudumla sakit kıldım
sevgimi ve işte riayet eden hayallerimin de mahsulü iken her yazdığım ve her
d/okunduğum kalp.
Bir müfreze mi yoksa belirsizlik?
Bense içtimada gece gündüz.
Ve emir kiplerim en çok beynimde
kayıtlı o mekanizma ve düşüncelerimi sıradan geçirip bilfiil kendimi
yargıladığım en ağır ceza mahkemesi…
Ki soyutlandığım bir hayat.
Ki kabul görmediğim.
Ki kindar gölgelerin beni
kışkışladığı.
Ki müdavimi iken hayallerin.
Ki gerçeklerle ve gerekçeleri ile
kuşatıldığım.
Belime dolanan o kırmızı kuşak elbet
evrenin gök kuşağı iken sırma saçlarıma dokunan her kelebek ve dokunmaya
kıyamadığım bir alay insan en derinde sakladığım ve de saklandığım…
Maviyim ve pembe.
Bakir bir nehrim coşkun damlalarda
saklı iken hayallerim ve umudum.
Ve müstakbel kalemim elbet teşrif
ettiği ilk günden beri kalemim ve ben iken aşkın müdavimi.
Gerisi mi?
Allah kerim…