Öksüzlüğün yazgısıydı ağıtlar:
kaderin çetelesinde saklı hüzün ve müdavimi şiir. Göğün de kör noktasıydı
görünmeyen.
Görmeye ne hacet içre dönük
O muhabbet
Elemin endamı
Aşkın efkârı
Balyalarca bulut ve renksiz düşlerin
seyri
Kodaman bir pencere
Yaslandığın hiçlik ve her katresi
Bilinmeze rücu eden
Kırık notalar ve nameler
Rüzgârın bir batında uçurduğu
dalgalar.
Oysaki içinde saklı keramet
Yalnız bir tanrının hicabı
Hangi münafıksa yüklenen günahı
Ve işte içine düşülesi İlahi Ateş
Nazenin yüreğin goncası
Her asılı olduğu
Her yoksun kılındığı
Kimine cendere kimine cennet
Elbet inancın bekası
Hüzün penceresinde titrek bir gölge
Aşkı anan aşka adanan her sure
Rabbin verdiği huzura delalet.
Her ezan vakti
İçine dalınası huşu
Bir renkten çıkarken feraha
Bir meal ise içte saklı
Rabbin rızası
Olsun yeter ki.
Kuşandığımız her güzellik
Güzelin endamında şanlı bir geçmiş
Saygıda kusur etmeden yaşamanın
doğası
Yürüdükçe ışıklar
Açılıp kapandıkça kapılar
Ve işte geldik şimdi nihayete
Yeter ki Hak kapısı açılsın.
Uğruna İlahi Adaletin
Mısralarda doğan büyüyen her
farkındalık
Bir şiirden çok öte kâinat
İçinde bulduğumuz o huzur ve rahmet
Yoksa nasıl haiz olurduk
Kulluğun sunumunda
Rabbe dönük yüzümüz, alnımız
Katlarında ömrün
Kat ettiğimiz kadar hüznün
Elbet sefasını süreceğiz ömrün
Yeter ki verilsin fetvası
İki cihanda da aziz olmanın meali
Yanmaksa sadece İlahi Ateşin
nezdinde.