AKMEŞE ERMENİLERİ BİR GECE ANSIZIN, ORTADA HİÇBİR SEBEP YOKKEN Mİ SÜRÜLDÜ?

Bu ülkede dünyaca ünlü  bir yazar veya sanatçı olmak istiyorsanız yapacağınız şey çok basittir: ‘’Türkler Ermenilere soykırım uyguladılar’’ Demeniz, bir iki de ağlak masal uydurmanız yeterlidir. Aynen Orhan Pamuk gibi, aynen Elif Şafak gibi...

Bu kervana ‘’ Tosbit Dağı ‘’ Adlı kitabıyla Ömer Akın da katılmış.

Ailesi mübadele ile Yunanistan’dan Kocaeli’nin Akmeşe Köyüne gelip yerleşmiş olan yani Akmeşeli bir Türk olan Ömer Akın Tospit Dağı adlı kitabında Akmeşe Ermenilerine ne olduğunu anlatmış.

Konu Türklerin Ermenilere yaptıkları zulüm(!) olunca tabii ki kitap hayli ilgi görmüş. Nitekim Ömer Akın’ın 2016 da düzenlediği imza günü etkinliğine yoğun bir ilgi olmuş. Mesela CHP Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, Haydar Akar, CHP İl Başkanı Cengiz Sarıbay, İlçe Başkanı Mehmet Ümit Küçükkaya, İl Kadın Kolları Başkanı Sevim Pekyörür, İl Sekreteri Hüseyin Acurman, CHP Derince İlçe Başkanı Nihat Değer, CHP eski İl Başkanı Cihat Altunyuva, Alevi Dernekleri Şube Başkanı Birol Sağlam, Eğitim-Sen Şube Başkanı Suca Omurca, BES Şube Başkanı Gülüzar Ateş ve KYÖD(Kocaeli Yüksek Öğretim Derneği ) üyeleri katılmışlar.

Peki Ömer Akın ‘’Tosbit Dağı ‘’Adlı bu kitabında Akmeşe Ermenilerine ne olduğunu nasıl anlatmış?

Aynen şöyle:

‘’.............Öğlene doğru kafile Akyazı'ya ulaşmıştı. Yaşlılar öküz arabalarında yola devam ediyorlardı. Gençler ve takati olanlar yürüyorlardı. Daha şimdiden ayak tabanları sızlamaya başlamıştı. Yol üzerinde kendilerinden başka kimseler yoktu. Askerler kafileyi bir hayli arkadan izliyorlardı. Görevi güvenlikten daha çok kaçmaları engellemekti. Tatlı bir yokuş çıkılıyordu, Etrafta tek tük meşe ağaçları göze çarpıyordu. Bir gurup atlı kafilenin önünü kesti. Silahlıydılar. Kafilenin diğerleri yol eziyetiyle cebelleşiyorlardı. Ancak öndekiler görmüştü. Durumu anlamaya çalışıyorlardı ki;kafilenin üzerine ateş etmeye başladılar.'’

Adam o kadar net, o kadar olayları yaşamış gibi anlatıyor ki hayret etmemek mükün değil. Ama daha ilginci kendi ailesinin Yunanistan’dan niçin ve nasıl sürüldüğünü, vatanları olan topraklardan hiç bilmedikleri bir diyara sürülmelerini, bu sürgün öncesinde ve sürgün esnasında uğradıkları eziyetleri, katliamları araştırıp yazmıyor da yeni vatanları olan Akmeşe’de kendilerinden önce yaşamış olan Ermenilerin akıbetini araştırıyor(!) yazıyor.

O yazıyor, böylece pek çok vatandaşımız da Türklerin nasıl bir canavar, barbar ve katil olduğunu(!) öğrenip gururla haykırıyorlar ‘’ Ne Mutlu Türk’üm Diyene !’’ Evet evet, Murat Akın’ı destekleyenlerin hepsi bugün ‘’Andımızı kaldırdılar. ‘’ Ne Mutlu Türk’üm diyene’’ Dememizi istemiyorlar. Bunlar Türk düşmanı’’ Diyen insanlardır.

************

Daha önce de belirttiğim gibi ben bu konuyu araştırırken Ermeni sitelerine de giriyorum. İşte onlardan birinde bir Ermeni sormuş

‘’ Diyelim ki doğuda bazı Ermeniler Türklere karşı hainlik edip isyan ettiler sen de bu yüzden tehcir kanununu çıkarttın. Peki batıdaki Ermeni’nin suçu neydi? Akmeşe’deki Ermenileri neden sürdün?’’

Hiç bir şey bilmeyen bizim okuma özürlü vatandaşımız tabii ki böyle bir soru karşısında hapışıp kalıyor ve ‘’ La valla adam haklı. Batıdaki Ermenileri niçin sürmüşüz ki? Akmeşe Ermenileri denen garibanların ne suçu varmış ki taaa anasının ... a sürülmüş’’ diye düşünüyorlar.

Her şeyden önce belirtelim ki Akmeşe Ermenileri Tehcir Kanunu ile Suriye’ye değil İstanbul’a sevk edilmişlerdi.

Olsun, ha Suriye ha İstanbul. Neticede 1500 insan sevk edildi. Neden?

Neden Osmanlı Devleti ortada hiç bir sebep yokken bir gece ansızın Akmeşe’ye geldi ve ‘’ Pılınızı pırtınız toplayın, köyü boşaltın’’ Dedi.

Hiç bir sebep yokken, durduk yere... Beyinlere hep bu çakıldı. Böyle anlatıldı. Çünkü onların 1864 de Akmeşe’de bir matbaası vardı ama Türkler okuma özürlü oldukları için hiç kimse bırakın bir köyü  bir ilçede, bir ilde dahi matbaa açmak, kitap, dergi, gazete yayınlamak gibi bir riski göze alamıyordu. Zaten o yüzden değil miydi ilk matbaamızı 1726 kurduğumuz halde ilk günlük gazetemizi yüz sene kadar sonra yayınlamış olmamız?

Şimdi gelin Akmeşe Ermenilerinin niçin Akmeşe’den sürüldüklerine bakalım.

Bunun en önemli sebebi Ermeni Psikoposlarının ve ruhbanlarının – hiç bir zaman bir devlet teşkilatları olmayan- Ermenilerin sadece ruhani liderleri değil aynı zamanda din dışındaki politikalarını da belirleyen liderler olmasıdır.

Evet, bu paragraftan sanırım pek bir şey anlamadınız. Açalım o zaman.

Yıl 2001

İstanbul- Ermeni patrikhanesine bağlı rahipler çeşitli kilise meselelerini görüşüyorlar ve sonunda 15 Mayıs 2001 de bir bildiri yayınlıyorlar. Bu bildirinin 2. Maddesi aynen şöyle:

''İstanbul Ermeni Patrikliği Rahipleri, Patriklik Makamının cemaatin ruhani yapılanmasına adanmış manevi misyonunun, bir zamanlar Bitlis’teki Amrdolu, İzmit’teki Armaş manastırlarının ve 1970’li yıllara dek Üsküdar’daki Surp Haç Tıbrevank ruhban okulunun skolastik geleneklerinin, Patrikliğin asırlardır süre gelen özerkliğinin ve imtiyazlarının, özellikle de saadetli patriklerimiz Bursalı Hovagim, Bitlisli Hovhannes, Zimaralı Hagop, Kağızmanli Zakarya, Vanlı Mıgırdıç, Hasköylü Nerses Varjabetyan, Keremetli Horen Aşıkyan, İstanbullu Mağakya Ormanyan, İstanbullu Yeğişe Turyan, Trabzonlu Karekin ve Yozgatlı Şnorkh Kalustyan’ın aktarmış oldukları ruhani-kültürel mirasın sadık koruyucularıdır.''

Saadetli patrikler ve korunacak olan ruhani- kültürel miras???

Saadetli patrikleri aslında sizlere tek tek tanıtmak istedim ama konu dağılmasın. Sadece ‘’ Aaa ben bu ismi görmüştüm’’ Diyebileceğiniz bir kaçına bakalım.

Hasköylü Nerses Verdebedjan: Rus orduları 1878 de Ayestefanos’a( Yeşilköy ) kadar ilerlediğinde Grandük Nikola’nın huzuruna çıkarak ‘’ Eğer silahlı bir ihtilal yapmamızı istiyorsanız Ermeniler buna hazırdır’’ Diyen, Türkiye’de Ermeni isyanlarının baş mimarı

Horen Aşıkyan: Her ne kadar Ermeni teröristlerce suikasta uğrasa da Osmanlı toprakları üzerinde özerk bir Ermenistan fikri ona ait. ‘’O zaman neden Ermeniler bu adama suikast yaptılar?’’ derseniz. Bu patrik meselenin silah kullanılmadan, Ermeni kanı akıtılmadan, yabancı devletlerin müdahalesiyle çözümünden yanaydı da ondan.

İstanbullu Mağaka Ormanyan... İşte konumuz olan Akmeşe Ermenileri ile ilgili olan patrik bu.

Mağaka Ormanyan,
1895 yılında Akmeşe Panayırı için gelen Ermenilere, Osmanlı Devleti aleyhinde telkinlerde bulunmuştu. Aynı panayırda Taşnak örgütü de sık sık propaganda yapıyordu zaten.

Yani efendim hiç bir şey, bir gece aniden veya bir gün  durduk yere değildi.

Bağımsız Ermenistan hayalinin propagandasını Patrik Ormanyan yaparken  bu amaç için silah teminini de pek çok zengin Ermeni gibi Apik Uncuyan adlı zengin Ermeni Ermeni sağlıyordu. Apik Uncuyan, Akmeşe Manastırının maddi ve manevi hâmisiydi.

Apik Uncuyan’ın adı önce 1896 daki Osmanlı Bankasına saldırı olayına karıştı. Uncuyan’ın himayesinde olan Galata’daki okulda ve kilisede bol miktarda silah bulunmuştu. Ayrıca Taşnak Komitası ile yazışmaları ele geçirildi. Suçlu bulunduğu halde affedildi.

Peki bu olayın Akmeşe ile ilgisi ne?

Osmanlı Bankasına saldırı olayında kullanılan silahlar Viyana’dan satın alınmış ve Akmeşe Manastırında saklanmıştı. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y. PRK. SRN. 4/47)

1901 yılına gelindiğinde Geyve ve Karamürsel’de Ermeni köyleri silahlanmış durumdaydı. Osmanlı Devleti sınırları dışında yayınlanan ve Ermenileri isyana teşvik eden Taşnak ve Hınçak Gazeteleri de on senedir bu bölgeye gizli bir şekilde geliyordu (BOA, Y.MTV. 220/46). Ermenilerdeki bu hareketliliğe karşılık Osmanlı Devleti 1905 yılında 2.300 nüfuslu ve çoğu Ermeni olan Arslanbey köyüne bir kilise ve mektep inşasına izin vermişti (BOA.,Y.A.Res. 132/2).

Osmanlı Hükumeti bu müthiş silahlanma karşısında elbette boş durmadı. Zaman zaman yaptığı operasyonlarda pek çok silah ele geçirildi.

Evet, şimdi ele geçirilen silahlarla ilgili fotoğraflara bakın.

Devlet İzmit ve havalisindeki (Ermenilerin ifadesiyle ‘’ Ermeni Ruhani Çemberi’’) Ermenileri durduk yere mi sürmüş?  Hiç bir suçları günahları olmadığı halde mi sürmüş?

Haydi şimdi de son fotoğrafa bakın.

Bu fotoğrafta gördükleriniz İzmit’in Kullar Köyünde 1914 de Ermeniler tarafından katledilen Müslüman- Türkler. Öyle adları sanları bilinmeyen insanlar da değil  o yerde yatanlar. Hani ortada Tehcir Kanunu diye bir şey de yok...

Sağdan sola: 1. Boşnak Malik, 2. Abdülhamit oğlu Ali, 3. Ali oğlu Seyid – 14 yaşında, 4. Ömer oğlu Abdülgani, 5. Abdülgani oğlu Mecid, 6. Abdullah oğlu Hüseyin, 7. Bekir oğlu Yusuf, 8. Osman oğlu İsmail.


Hiç bir şey yapmamak eğer buysa bir de bir şeyler yapsalardı neler yaparlardı acaba?

Evet, konuyu yine bayağı uzattım ama ne yapayım ki bunlar öyle ‘’ Hocam lütfen kısa’’ isteğine uyarak bir twitter mesajı gibi 140 harfle anlatılacak konular değil. O sebeple Akmeşe Ermenilerine ne oldu? Sorumuzun cevabını maalesef bu bölümde tam olarak veremedim.

Gelecek bölümde inşallah.  
( Akmeşe Ermenileri Bir Gece Ansızın, Ortada Hiçbir Sebep Yokken Mi Sürüldü? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu