Babalara Geldik Yine 4. Bölüm--
Geçen bölümde Atatürk zamanında da babalar veya kabadayılar var mıydı diye
sormuştum.
Aslında bu sorunun cevabı hem evettir hem de hayır.
Eğer babalık dediğimiz mefhum etrafına bir takım adamlar toplayarak bir suç
örgütü oluşturmaksa evet vardı ama
Babalık dediğimiz mefhum bugünkü anlamda bir suç örgütü oluşturarak haksız kazanç
elde etmekse hayır yoktu.
Daha net açıklayayım: Atatürk dönemi Milli mücadele yıllarının başından Atatürk’ün
ölümüne kadar hep iç isyanlarla geçmiştir. Bu isyanların elebaşları elbette ki
etraflarına pek çok adam toplayarak yapmışlardır bu isyanları. Yani devlet
nazarında suç örgütü oluşturmuşlardır. O bakımdan bu isyanların liderlerine
de baba denilebilir ki bu bağlamda
Delibaş Mehmet Zeynelabidin Çopur Musa ve hatta Çerkez Ethem de bir babadır.
Ancak bu isyancıların amacı haksız kazanç değildir. Karun kadar zengin olmayı
amaçlamamışlardır bu isyanları yaparken.
O açıdan baktığımızda günümüz babalarından çok çok uzaktırlar.
Dediğim gibi Atatürk döneminin neredeyse tamamı bu isyanlarla doludur ki Şeyh Sait
Koçgiri İsyanının başı Ali Şer Dersim İsyanının başındaki Seyid Rıza da
bir bakıma baba sayılabilir herhalde. Aynen Demirci Mehmet Efe gibi...
Peki İnönü döneminde?
İnönü döneminde ilginçtir ki ne eşkıya ne kabadayı ne de baba diye bir şey vardır.
Evet yoktur böyle bir şey ama bunda ta Atatürk zamanında 1923 de çıkarılmış
olan İzale-i Şekavet ( Yani eşkıyaların-haydutların yok edilmesi ) Kanunun çok büyük bir
rolü olmuştur. Bu kanuna göre devlet
görevlisi veya sivil kişilerin eşkıyayı öldürülmesi suç olmaktan çıkartılmıştı.
(1963 e kadar devam etti bu kanun) o bakımdan amacı para kazanmak olan
eşkıyalığa kimse kolay kolay yanaşamıyordu.
Eşkıyalık dedik madem oradan devam edelim.
Osmanlı Devletinin en güçlü olduğu dönemlerde bile var olan eşkıyalık ve
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında olabildiğince çoğalmış olan kabadayılık
Cumhuriyetin ilanından (1923) - 1950 senesine kadar adeta bıçakla kesilmiş
gibi kesilmişti.
Bir nevi kabadayılık veya babalık olan eşkıyalık 1950 lerde patlama yaptı adeta
ve bu arada bugün baba ve ya babalık
dediğimiz mefhumun ilk örnekleri de aynı yıllarda ortaya çıkmaya başladı.
O dönemlerin en ünlü eşkıyalarının hayatlarını tek tek ele aldığımızda gözümüze bazı ortak özellikler takılır.
1- Eşkıyalığa başlayış sebepleri ya kan
davasıdır veya ağa zulmüne başkaldırı.
2- Genelde kaçakçılık yapmışlardır.
3- Her nedense bölge halkı tarafından sevilmişlerdir.
4-Haklarında çok fazla efsane uydurulmuştur.
Bu eşkıyaların en ünlüleri Koçero- Hamido ve Hekimo’dur.
HAMİDO
Hamido TBMM nin kabadayı milletvekili Hamit Fendoğlu
ile çok karıştırılan bir eşkıyadır.
Dağlarda bilfiil eşkıyalık yapmış olan Hamido
Aslen Siirtlidir. 2016 Yılında 104 yaşında hayata gözlerini yumduğuna
bakacak olursak demek oluyor ki 1912 doğumludur. Tam adı Hamit Aldemir’dir.
Niçin dağa çıkmıştır niçin eşkıyalığa başlamıştır bu konuda herhangi bir
bilgiye ulaşamadım. Ancak öyle anlaşılıyor ki bir röportajda torununun da
belirttiği gibi halka zulmetmediğinden olsa gerek kendisine Y.S.E Müdürlüğünde
iş bile verilmiş ama bu işine devam ederken bir taraftan da sürmekte olan
davasının temyizde bozulması üzerine yine dağa çıkmıştır.
1967 de kendiliğinden teslim olup silah bırakan Hamido ( Hamit Aldemir.)
torunun ifadesine göre ömrünün kırk yedi senesini dağda geçirmiştir.
İlerleyen yıllarda Hamido’nun PKK ya karşı köy korucusu olarak görev yaptığı ve
PKK nın korkulu rüyası olduğu söylense de PKK nın kurulduğu yıllarda bile 70 yaşına yaklaşmış biri olmasına
bakarak bunun pek mümkün olmadığını söyleyebilirim ama ailesini koruculuğa
teşvik etmiş olabilir. Zira kendisiyle
yapılan bir röportajda hiç bir silahlı gücün devletten daha güçlü olamayacağını
Devlete baş kaldırmakla hiç bir sonuç elde edilemeyeceğini devletin kimseye
düşman olmadığını söylemiştir. PKK ya silahlarınızı bırakın çağrısı da yapmıştır.
EŞKIYA OLMAYAN HAMİDO---HAMİT FENDOĞLU
Hamit Fendoğlu aslında ne kabadayı ne eşkıya ne de babadır ama hayatını bir
kabadayı gibi sürdürmüştür. Eşkıya olan Hamido ile aynı dönemlerin insanı
olduğu için de çok karıştırılır onunla.
Malatyalıdır Hamit Fendoğlu. Bulgurlu köyünden ve bu köyün adıyla anılan aşirettendir.
Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1919 da dünyaya gelmiştir.
Lise mezunu olan Hamit Fendoğlu CHP iktidarında babasından Varlık Vergisi
alınmasına kızar ve DP saflarında siyasete atılır.
1960 Darbesinde Adnan Menderes ile Yassıada’da yargılandı. 3 yıl altı ay Kayseri
ve Adana cezaevinde yattı.
1965 Yılında AP den 13. Dönem Malatya Milletvekili oldu. Bu millet vekilliği
1969 yılına kadar sürdü. Kendisini ‘’ Ha ile Haktan yana- Mi ile Milletten
yana- Do ile doğrucu olarak tanıtırdı ancak meclisteki hemen hemen her kavgada
adı mutlaka geçerdi. Sonunda AP den ihraç edildi.
1970 de Ferruh Bozbeyli’nin Demokratik partisine geçti. 1973 de bu partiden
millet vekilliğine adaylığını koydu ama kazanamadı.
15 Şubat 1975 de Malatya’da meydana gelen ve adeta bir iç savaş görüntüsü arz
eden olaylarda rolü olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve Sivas- Gürün cezaevinde
bir müddet hapis yattı.
Hapisten çıktıktan sonra 1977 de Malatya’dan bağımsız aday olarak Belediye
Başkanı seçildi.
17 Nisan 1978 de evine gönderilen bir hediye paketini açtığında paketin içine
yerleştirilmiş olan bombanın patlamasıyla gelini ve iki torunu ile paramparça
olarak öldürüldü.
Onun ölümünden sonra Malatya’da çıkan olaylarda çok sayıda insan öldü ve binden
fazla iş yeri ve konut tahrip edildi.
Bilindiği gibi aynı senenin Aralık ayında da Kahramanmaraş kana bulanmıştı.
Yani kirli eller işbaşındaydı ülkede bir iç savaş çıkarmak için.
Hamit Fendoğlu’nun( Eşkıya olmayan Hamido ) katili hâlâ bulunabilmiş değildir.
KOÇERO
Asıl adı Mehmet İhsan Kilit’tir.
1964 de 31 yaşında öldüğüne bakarak 1933 doğumlu olduğunu söyleyebiliriz.
Batman doğumlu olduğunu söyleyen de var Silvanlı olduğunu söyleyen de. Hakkında
en fazla efsane uydurulan eşkıyadır. Ahmet Kaya’dan Selda Bağcan’a pek çok
sanatçının şarkılarında dile getirdiği bir eşkıyadır.
Bir rivayete göre babasıyla dövüşen bir genci öldürdükten sonra dağlara kaçıp
eşkıyalığa başlamıştır. Bir başla rivayete göre de karısına göz koyan bir
ağanın oğlunu öldürdükten sonra meskeni dağlar olmuştur.
Ben on yaşındayken öldürülen Koçero’nun adının bir efsane olduğunu
hatırlıyorum. Sözde iyilerin dostu kötülerin düşmanı bozuk ve çarpık düzenin
karşısında olan bir halk kahramanı bir nevi Robin Hood gibi bir şeydi. Öyle ki biz velet takımı bile
kendimize ‘’ Koçero’’ Diye lakap takıyorduk.
Bir dönem Garzan’da petrol mühendisi olarak çalışan eski bakanlardan Esat
Kıratlıoğlu bile ondan bahsederken ‘’ bir gün aniden karşımıza çıktı. O adil ve
insaflı bir eşkıyaydı. Bize ‘’ Sizde para çoktur. Fakir halka yardım edin’’
dedi. Bizden para aldığı için ona kızmazdık zira bizden aldığı paraları fakir
halka dağıtırdı.’’ Diye bahsetmiştir Koçero’dan.
1964 yılında yine Petrol kampını basmış. Bu esnada tanınmamak için bir polisi
öldürerek onun kıyafetini giymiş ama yine de tanınınca kampı bekleyen jandarma
ile çatışmaya girmiş. Bu çatışma esnasında bir subayı öldürmüş ama kendisi de
vurulmuş ve cesedi bir dere yatağında bulunmuş.
Evet bir polis ve bir astsubay öldürmüş olan bu eşkıyanın nesini sevmiş bu halk
ve bizim sevgi pıtırcıklarımız niçin bu eşkıya adına bir sürü güzellemeler
yazıp çalmış çığırmış anlamakta güçlük çeksem de Koçero’nun hikayesi de işte
böyle.
Ha bu arada..Onun ölmediğine inanan o kadar çok ki şaşarsınız. Bu da işin bir
başka ilginç tarafıdır.
HEKİMO
1943 Cizre doğumludur. Asıl adı Hikmet Zeren’dir
Bir düğünde gördüğü Zeyno adlı bir ağa kızına aşık olur. Kızı isterler ve söz
kesilir ama daha sonra bu sözden vazgeçilince kızı kaçırır. Ağanın adamları ve
jandarma Hekimo’nun peşine düşerler ve Zeyno Hekimo’yu sevdiği halde onu geri alırlar.
Hekimo da 4 ay hapis yatar.
Sonra bir kez daha kızı kaçırmaya çalışır. Bu arada ağanın adamlarıyla çatışır
ve onlardan bir kaçını öldürür. Akabinde yakalanır ve idam istemiyle hapse
atılır.
Hapiste öldürmeye çalışırlarsa da başaramazlar. Bir yolunu bulup hapisten kaçtığında
Zeyno bir başkasına verildiği gibi ailesine çok kötülükler yapıldığını bir
kardeşini öldürdüklerini bir başka kardeşinin de peşine düşüldüğünü öğrenir.
İşte bu olaydan sonra dağa çıkıp eşkıyalığa başlar.
Bir iki yıl içinde etrafında 32 kişiden oluşan bir çete oluşur.
Çetesiyle birlikte 19 kişiyi
öldürürler. Sonunda yakalanır hapse
atılır. 1974 yılında ‘’Ecevit Affı’’ dediğimiz aftan faydalanarak
hapisten çıkar.
Daha sonraki hayatında müteahhitlik yapar. Hatta kendisini cehaletle savaşmaya
adayarak bir okul yaptırır.
İstanbul’un Kanarya semtinde mütevazi bir hayat süren Hekimo kendi ifadesine
göre siyasete de atılır ve CHP de hem ilçe başkanlığı hem de millet vekili
adayı olur. Yine kendi ifadesiyle HDP üyesi de olmuştur.
2016 Yılı itibariyle hayatta olduğunu biliyorum ama daha sonra halen hayatta
olup olmadığına dair bir bilgiye ulaşamadım.
Evet eşkıyalık dönemi diyebileceğimiz dönemin en meşhur eşkıyaları bu üç isim
olmakla beraber elbette sadece üç eşkıya yoktu bu alemde. Mesela Ömer Bezek Özbaylar
Çetesi Hakim Yılmaz ( Hakimo ) Tilki Selim Samet Çelik( Samedo ) Mahmut
Yolbir o dönemin yani 1950-1970 lerin
ünlü eşkıyaları idi.
Bugünkü manada babalık da o dönemlerde
yavaş yavaş filizleniyordu ki onlardan biri olan ve ‘’Antep Canavarı’’ olarak
aleme nam salan Abdullah Palaz ileride kendisiyle yapılan bir röportajda ‘’ Ben
baba değil dayıyım’’ Demişti ki gerçekten de ‘’ baba’’ kelimesinin henüz
kullanılmaya başladığı o yıllarda ona ‘’Dayı’’ diyorlardı.
Evet Abdullah Palaz ve diğer kabadayı/dayı/babalarla devam edeceğiz
(
Babalara Geldik Yine 4. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
23.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.