Her düş’ü sen bildim aslında
sensizliğin mizacıydı şiirlerde saklı olan ve saklandığım bir kuytu: ruhumu
uyutandı dolunay ve ufkumda saklı yıldızların bir bir asıldığı darağacı.
Bir hutbe ise aşk,
Bir veda belki de kendine…
Çöreklenen hüzünle yıkadım ben
şiirlerimi:
Yüzümü imgeledim
Yüz vermedim karanlığa
Mizacı öfke doluydu rüzgârın
Renklerinse misliyle coştuğu
Güneşin çocuğu idi bulutlar.
Bazense nal topladığım
Belki de nifak sokan karadan gözleri
Şehir vapurlarında saklı bir dumandım
ben
Şehrin bacasından tüten bir yanılgı
belki de.
Her öpüp de başıma koyduğumda kutsal
kitabı
Elbet şerh düşüyordum mutlu yarınlara
Şirk koşan kimse uzağında
Sevi dilinde karşılığı olmayan bir gözaltı
Ne de olsa kibirliydi acılarım
Bazen ortalığı karıştırdığım:
Ne isyan ne de zarar ziyan
Ne sabır ne şükür yüklüydü kimliksiz
gölgeler
Bense mevsimin nabzını tutuyordum
Her baktığımda semaya
Her aktığında yaşlarım
Elbet feraha çıkacaktı yürekte saklı
maruzatım
Bir renkse inancın seyrinde uzandığım
Bir Şimal yıldızı belki de peşine
takıldığım.
Bir aruz vezni şahlanan
Damarlarımdaki kan ne ki?
Şarlayan iblisin isyanından kaçan
Elbet karşı durduğum kadar duracaktım
da zalime
Küfreden kimse yaşayan mazluma
Kemikleşen acılar
Sökün eden geceden firar eden bir
yanım
Yarılanan yolda başa dönüp yeniden
varacağım
Bir yaka gibi
Bazense yakamdan düşmeyen hüznün
meali.
Naralar savuran ruhsuz güruhların
şerrine okuduğum lanet
Nifak sokan kimse aşk ile sevgiye
Sararan yaprağın duası belki de
Düşüp de yollara
Düşmekse gözlerden
Hiç düşünmediğim kadar düşlediğim
Sancılı günde mazinin örtüsünü
silkelediğim.
Gökte saklı bir kıvanç
Yürekten taşan avuç avuç
Köreldiğim yetmemişken
Kararan teninde gecenin
Kan çanağına dönmüş gözleri zalim
rüzgârın
Yürekleri inlettiği.
Rabbine sığınan her kul gibi belki de
azıcık farklı
Korunduğuma binaen dilimden eksik
etmediğim Besmele.