‘’Gece açılıp gündüz kapanan bir
parantezdim. Sözler vardı içimde işe yaramayan.’’ (Alıntı)
Düşlerime tembih ettim:
Asla, düşmeyin, diye
Refüze edilen bir aşkın da ibaresiydi
içimdeki iklim.
Miadı dolan günden arda kalan
Geceye hürmet ettiğim her kelam
Aslında ta ilk günden beri yakama
yapışan
Hürriyete duyduğum özlem
İndinde yalnızlığın
Sirayet eden bir denklem.
Uzlaşamadığım içimdeki çocuk
Bense yüküne sahip çıkan bir kervanda
saklı
Defalarca sırtladığım duyguların
yanılgısı
Ah, içimi kemiren sen ve sen ve siz
Balyalarca hüzün ve şerit değiştiren
imge
Sihirli bir telaffuz
Ve öfkelendiğim kendime
Onca acıyı b/ölemediğim
Hazan mahsulü gülüşlerimden dökülen
yapraklar gibi
Himaye eden elbet Rabbimin kadir
olduğu her an ve mucize
Kolluk kuvvetlerinden istirhamım:
Gördüğünüz yerde yakalayın iç sesimi
İçin için yandığım kadar yakamazsınız
asla canımı.
Mustarip olduğum bir feragat
Aşkın aryası
Yalnızlığın goncası
Hüzün yüklü bir kefe ve kefen
Şerh düştüğüm her gece içimdeki türkü
yanmadı gitti hem
Yakardığım kadar Rabbime
Yansız yaşadığım ömrün rüzgârı
Ürpertirken tenimi ve şiiri
Yakamozların çığlığında tutuldum ben
bu aşka.
Yaşaran ve yeşeren gözlerim
İmha edemediğim hüzün yüklü mahzenim
Bir ömür tutuklu kaldığım
Ömür denen mabedin nezdinde
Sancılandığım her şiir vakti
Ah, didiklerken içimi
Hecelerden yuvarlandığım
Belki de asal ve asil bir sayıyı
sıfıra yuvarladığım.
Sonsuzluksa bohçam
Onsuz kaldığım her düş’ ünü kanattığı
bir yara
Yarenlik eden kalemin türküsü
Tükenmezdi gitti içimdeki merhale
Göğe konuşlu kodaman bir kuşum
Halsizce uçan kanatlarıma
Yağdıkça rahmet
Layığı ile yaşamama namzet
Elbet sevip de inandığım sürece
Asla da tükenmeyecek hayallerim ve
umut.
Kayrasında aşkın
Ketum sözcüklerden çalıp çırptığım
İhya eden yüreğimi
İmha etmekse mazimi
Anda saklı mevcudiyet
Yarının kulağını çekerken
Arzı endam eden Sağır Sultan
İçimdeki sessizliğe gülümserken
Bense seyyah bir yolcu
Hancı olduğum ne malum bunca yolu
Aşamazken
Arşınladığım dün ve bu gün
Yarınlarsa başımın tacı…