‘’Karanlıkta bir meczubum gülümse
Gözlerinden güneşini ver bana…’’
O latif esintisi kulağımdaki
melodinin
Ah, o serkeş tınısı notaların
Bir düş bestesinde saklıyım ben
Sevdalı gölgemle tapındığım
Sadece Rabbime.
Melankolik bir hicabım ben
Esefle göğsüme serdiğim nazenin
hecelerim
Aşka namzet bir sürahi dolusu imge
Kanaviçeler ördüğüm ömrün son ukdesi
Kalan içimde
Çeperinde acıların
Ah, açamadığım yüreğim güneşe
Semiren bir hüzün sandığımda saklı
Sanmadığım ne ise benden kalacak
geride…
O yarım hikâyem
Yarıladığım ömrün çoktan
Yadsıyamayacağım kadar çok sevdim ben
sizi, bayım.
Rengimle mahcup
Sessizliğimle yanık
Seken yüreğimle bulutlardan yağan bir
zerre ki
İklimlerin metruk haneleri
Kuşandığım top tüfek
Şiirlerin dahi yetemediği tek gerçek.
Köreldim zihnimde telaffuz olmayan
yankısı yalnızlığın
Karardım da iyiden iyiye
Lakin hep beyazdı tenim ve titrim
Titreyen sesimden dökülen hüzün
Bir fasıl ki şiirin ensesinde esen
Bir kör düğüm içimden sökün eden
Tembihliyim hem annemden
Sessizce sevdiğim yetmedi mi bayım?
Sarmalı sözcüklerden ördüğüm
Seması yanık hecelerin
Sinense hep bendim vaktinden önce
gelen
Bir yenilgi arşınladığım
Bir yanılgı iyiden iyiye duyumsadığım
Bir yergi ki
Pamuklar içinde geçen ömrün ertesi
Eremediğim nihayet
Güncesi mazinin
Tüten anda zimmetli bir acıyım ben
Acımadığınız kadar açtığım içim,
bayım
Bir içimlik olsa şiirlerim
Ne ki ne ki?
Kavuşamadı gitti iki yakam bir araya
Bir tevafuk belki de görüntünüz
Gün gözü görmeye meyleden
Bir şiirden fazlasıdır söyleyemediğim
Sözcüklerim kanlı ve gamlı, bayım
İzninizle çekiliyorum sahneden…