Bir bavul dolusu gözyaşı ile
çıkıyorum yolculuğa ve hangi durakta neye bineceğimi de bilmeden aslında
yolculuğun nereye olduğuna dair de en ufak fikrim yok.
Kabaran kirleri isyankâr iblisin.
Kabaran yüreğim…
Ah, mevsimsiz bir özlem çektiğim ve
yankısı olmayan bir düş aslında gerçekleşme ihtimali de olmayan ama her gözümü
kapadığımda gördüğüm tek sahne.
Ölüm derin dondurucuda servis
edilmeyi bekliyor ama ben ölümsüzüm aslında her birimiz yoksa bu kadar günahkâr
olmazdık.
Hem sevgiden bahseden hem de sevgiyi
küçümseyen insanlar topluluğu ve işte yeryüzünü cehenneme dönüştüren.
Bir cennetin hâsıl olduğuna
hükmediyorum oysa iç sesim ve cinnet öncesi içimden geçenler bir de dış ses
hırpalarken ve sözcüklerimi tek tek asıyorum duvara çünkü öğrencilik hayatım boyunca
duvarlarla olan ilişkimdir beni başarılı kılan bir de evimizin o uzun koridoru
ders çalışırken notlarım elimde arşınladığım bilgi deryasını adeta koridora
peşkeş çekerken yetmedi duvarlara yapıştırdığım irili küçüklü kâğıtlar. Ya,
şimdi öyle mi? Ne zaman yazmak geçse içimden ben de kendimden geçerken ve
tünediğim masa başı ve gözlerimi kapatıp düşünmeye ara verdiğim ve ruhumu ve
kalemimi duygulara teslim ettiğim…
Aman Allah’ım, ölmek böyle güzelse
hemen gelmeliyim yanıma ve duyduğum o tak tak sesi sanırım içimin rüzgârı ile
derdest ettim evin her yerini ve işte iç sesimin karşılık bulduğu o gaipten
gelen ses elbet ilhamım da gaipten gelen ve transa geçtiğim ki öncemde de
böyleydim ben hele ki bir kitabın sayfalarına esir düşüp de dört-beş saat gibi
kısa bir zaman diliminde kalın bir kitabı ya da romanı hatmettiğim ve
öğrenciliğim iken hayatımın en muhteşem yaşanmışlığı.
Dönem boyunca serdiğim dersler ama
notlarımı almayı da eksik etmezken.
Sınavlar eli kulağında iken tuttuğum
ders notlarının üstüne kimseyi tanımasam da en az üç beş arkadaşımın ders
notlarından fotokopi çektirdiğim ve hepsini masaya ve odaya yığıp derken kamp
kurduğum odamın çadırında temel ihtiyaçlarım dışında odamdan çıkmazken…
Coşkuma eşlik edense başarı.
Bilginin sınırsız yüz ölçümünde
aldığım yüksek notlarsa beşi bir yerde hangi takı ise üstüne tanımadığım hatta
Kaşıkçı Elması bile gözümde değersiz iken.
Var olmak.
Varlığım.
Bir ömür inandığım ne ise ve
kimliğim.
Lakin son birkaç yıldır canımı acıtan
bazı insanlar yüzünden hiçliğime kafa takmışken.
Kafa tuttuğumsa ihanet ve dedikodu ve
yalanlar ve yalancıların bire bin kattığı.
Bir düş gezegeni bellemişken
yeryüzünü.
Hatta ve hatta hayal dünyamla
eşleştirdiğim hayatı cennete dönüştürmüş olsam bile dış sesin ve sıkıntıların
sonlanmadığı derken kendime düşman olduğum ve insanların sevgisizliğinde
kendimi suçlu kategorisinde değerlendirirken ne de olsa değerlerimi ve can
sıkıntımı değer verdiğim insanlarla paylaşıp silah geri tepmişken.
Bir sıkıntımın bir derdimin bazı
insanları mutlu edebilme ihtimalini bir kere bile düşünmemişken.
Her şeyi boş veremediğim bir yaşam en
azından kısıtlı bir zaman diliminde ayaklarımın yerden kesildiği elbet hayal
dünyamın enginliği ve yazın dünyasında kalemimle hayatımın mimarisine katık
yaptığım.
Sesleri duymadığım ve karanlık
gölgeleri görmediğim ve yazmanın büyüsünde büyümeyi ertelediğim ve küçük bir
çocuk gibi sözcüklerle top oynadığım ya da adam asmaca ve saklambaç.
Yalnız bir çocuk da oldu mu insan ve
halıya oturup da oyuncaklarını da saçtı mı etrafa ve yetmezken…
Kızmabirader ya da Borsa ve Monopol
oynadığımda tek başıma olmamın keyfime engel olmadığı ve karşımda iki hatta üç
kişi varmış gibi oyuna yeni bir boyut getirdiğim ve yalnızlığın bile racon
kestiği bir oyunda aldırmadan yalnızlığıma başkaları için de zar atarken
oynadığım oyunlarda ya da başkaları yerine konulup kendime yarattığım hayali
arkadaşlar.
Hayatın her döneminde farklı bir
yolculuk yaptığımız ve tüm ömrü sessiz sedasız yaşarken hali hazırda yazıyor
olmanın verdiği coşku ile sessizliğimi sonlandırdığım en azından iç sesimi kâğıda
döktüğüm ve dış sesi bastırmanın yanı sıra dünyada süregelen haksızlıklarla
verdiğim savaş en azından çocuk yüreğimle canı yanan ve öldürülen çocukların da
acısını hissettiğim ve kanayan yüreğime onlar ve nice insan damga vururken.
Yolculuğum sırasında verdiğim kısa
molalar ve o dinlenme sürecinde bile huzursuz olmanın verdiği ön görü ile
yazmaya ara verdiğim kısacık sürelerde bile ölüyormuş hissine kapıldığım ve
değil nokta koymak bir noktayı tahayyül etmek bile acının katlandığı yaramın da
inanılmaz sızladığı gerçeği ile beni baş başa kılmakta.
Yalnızlık ve çoğul tekerlemeler.
Bir kişiyi değil tüm dünyayı
sahiplenme ihtimali elbet gözlerimi kapatıp çıktığım içsel yolculuğumda evrenin
nabzını aldığım ve bedenimden firar edip bir süreliğine de olsa her zerremle
eşlik ettiğim dünya coğrafyası.
Yolculuklar.
Çok yolculuk yapan bir insan olmasam
bile asla da öykünmem hani uzun yolları gidip gelmeye.
Belki de evcimen bir kuş gibi
gagalarken hayatın kafesini bedensel bir fiiliyat olmadan da düşünce ve hayal
gücümle kâinatı nerede ise her gece tavaf ettiğim aykırı addedilse de
yorgunluğumu alan ve huzura denk düştüğüm elbet kalemin coşkusuna ket vurmadan
serbest bırakmışken duygularımı ve yazarken müdahale etmediğim transa geçtiğim
uhrevi bir yolculuğun da boyutsuzluğuna namzet yazdıklarım.
Dün de aykırıydım bu gün de.
İnsanlar parayı tüketirken tükettiğim
sadece benliğim aslında kat çıktığım da insanlığım ve canım yana yana yaşamanın
bile beni bozguna uğratmadığı.
Ben bir renk değilim ebemkuşağından
da parıltılı iken ruhum ve yüreğim en azından bir duygum herhangi bir renge
denk düşerken bu renk cümbüşü ile karanlıktan sıyrıldığım hatta karanlığa tabi
ve teslim olsam bile umudun illa ki beni aydınlığa çıkarttığı…
Ve işte şimdilik yolculuğum sona
erdi.
Gözyaşlarımı istiflediğim bavullardan
geriye kalansa aslında varlığımın tekabül ettiği deryayı birkaç sayfaya
yaymanın verdiği huzurla ve de merakla beklerken kalemin bir sonraki yazıda
neler diyeceğini.
Ama bunun için bir etkileşime
ihtiyacım var ve onay almasam bile canımın yanmasına dahi razı ille ki
duygularım yeniden yeşerecek ve yeniden dolduracağım bavulumu yeni yepyeni bir
yolculuk adına üstelik bunun için beklemeyeceğim bile sıranın bana gelmesini
çünkü önümde uzanan yol ve dünya sonsuzluğa kurulu ve kurulduğum yerden kâinata
kuş bakışı yaklaşıp da gözlem yapmanın güzelliği ve mutluluğu başka hiçbir
duygu ile kolay kolay kıyaslanamaz…