İhbar edilesi bir şeyler saklı ve
s/aklandığım.
Şimdi taş duvar yer gök: bensiz bir
dünyanın kaosunun da eksik olduğu sanırım insan alışıyor aslında hep alışıyor
öyle ki toprağına bile uyum sağlıyor o halde bizsiz bir dünya da çok vasat ve
durağan olacak.
İklimler saklı içimde.
Genzime kaçan polenler ne de olsa ben
bir çiçeğim yoksa kuş mu?
Ne fark eder içim içimden taşarken?
Ön sözü olmalıyım hem günün ve
geceden bağdaş kurduğum elbet umudun da dilemması yürekte ayrı saklıyken. Bir
tek o da değil hani saklı olan.
Sevgi.
Aşk.
Müdavimi olduğumuz milyonlarca duygu
ve cümle ve inanın ki abartısız telaffuz ediyorum her birini.
Gün göçtü madem. Haydi, iş başına:
İskeleyi de kurduk madem şimdi
sıvayalım kolları bir de sıva çektik mi duvara…
A, duvar şeffaflaştı ve işte yan
komşunun saklandığı o deliği görüyorum ve duyuyorum da hakkımda ileri geri
konuştuğunu iyi de daha demin sohbet etmemiş miydik? Hani konuştuklarımız onda
saklı kalacaktı.
Her şey iyi hoş da…
Gerçekleri algılamak ve kalp gözüne
binaen yaşamak ve yaşatmak hep mi zorlar insanı?
Ne vardı hem kalp gözü ile tanışacak?
Ne güzel mis gibi inanıyordum
insanlara hem sevdiklerine de inanmışken.
Hangisi kötü peki?
Gözü kapalı inanmak mı yoksa altıncı
hissin g/izini takip etmek mi?
Üstelik biz Allah rızası için yaşar
ve severken…
Bir kaos olduğu tek gerçek: sırtını
sıvazlayalım haydi, dünyanın ve süt liman seyrüseferinde kainatın…
Of, ya!
Biz miyiz her karışıklığa yol açan?
Ya da ben.
İklimsiz bir güne uyanmak gibi yok
olmak ve varlığın çıtası da kırık iken kolaysa dön geri dünyaya.
İyi de gittiğimi kim söyledi?
Hani, düşünmüyor da değilim:
kendimsiz bir dünya…
Kulağa hoş mu geliyor?
İyi de ben kime ne yaptım da bensiz
bir dünyayı tahayyül edebilmektesiniz?
Rabbim herkesin rızkını veriyor.
Kadere tabi olmaksa açılan kayda
çentik atmak gibi.
Günahımla sevabımla bir ölümlüyüm
işte ve ölü düşleri canlandıran en azından hayal gücümle yaşarken.
Zemherilerde donan bir çiçeksem eğer…
Elbet yeniden canlanacağım elbet
yeniden açacağım.
Güneş meğer benim için doğuyormuş.
Diyelim ki yok oldum kim arkamdan dua
edecek?
Yaşarken bile gözümün içine baka baka
ihanet edip yalan söyleyenler.
Şeffafım ben ve sen ve siz:
Hey, genç adam, çok mu komik sahiden?
İçtenliğime çamur atan sensin hem ben
daha demin sana selam vermemiş miydim?
Hey, sen, yabancı?
Yürüdüğün yolları ezme kaldırımlara
çöp atma ve bil ki; bu topraklar kanla yıkandı şehit kanıyla.
Sen, genç bayan?
Tuhafına mı gitti süt liman bir dünya
hayali ile keyif bulduğun çok bariz iyi de bu hayatı bu canı bana veren
Mevla’m: varsın kaos yüklü olayım ve coşkulu ve panik ve heyecanlı ve hüzünlü.
Gülümsemem mi battı? İyi de ben
kendime gülmüştüm.
Yüzümde güller açıyorsa dikenlerimden
de sorun beni hani.
Münafık gölgeler.
İblis ruhlu insanlar.
Siz ve herkes sevgiyle yoğrulmadık mı?
Yaşama sebebimiz sevgi ve inanç iken…
Bir renksem eğer solmam da muhtemel
ansızın da gök kuşağı olur sevişirim bulutlarla ve kuşları ağırlarım yüreğimde.
Kendimsiz bir dünya değil istediğim
hem Allah’ın işine karışılır mı?
Bensiz bir dünya kime fayda sağlayacak
ki?
Zaten ben sebepli sebepsiz severken
varsın azıcık da kendimi seveyim en azından kendime olan saygımla da muhafaza
ederken duruşumu.
İçimdeki fırtınayı Rabbim bilir ve
kendimle olan çatışmamda aldığım o kurşun yaralarını.
Ben siz mutlu olun diye göç edecek
değilim.
Ben göç etsem öcünüzü mü almış
olacaksınız sevgiden?
Azıcık farklı olabilirim hatta çok
farklı iyi de tüm zararım kendime.
Kilit noktası.
Şahlanan duygular.
Acılarımı dahi sevebilirken ve siz
beni sevmeseniz de ben coşkuyla Rabbime koşarken üstelik hüzünlü kalbimi bilen
ve çok seven de Mevla’m iken ve yaşlarım maneviyattan yasım da yasa gibi ne de
olsa değişmez benim ilkelerim ve Allah’ın dediği olurken benim dediklerim ne
ki?
Çok sıkıcı olurdu hani benim eşlik
etmediğim bir dünya ve ben yetinmeyi ve sevmeyi de bilirken…
Bir tek can borcum var o da Allah’a
yeter ki İlahi Rotamda saklı güzelliklerle neşretsin hayat ve yarınlar zaten
dünya gözüyle ne gördüm ki ama kalp gözüme de sadık ben iman gücümle yaşar ve
Allah rızası için severken…