Hangi düş’ ün mahsulüydün?
Hangi teranede saklıydın, söyle, ey
gönlüm?
Kaybolmama namzet
Efkârıma yenik düştüğüm her hicret
Hicvinde aşkın
Yaşın da yasın da müdavimi idim
Belki de bir avuç suda tavaf ettiğim
onca deniz ve okyanus
Muradımı tek bilenden sor beni.
Beni tek sevenden sor yeniden
Sormaların mealidir sessizliğim
Gözlerimle sevdiğimdir kubbede saklı
olan
Ve de en derinde
Tevazu yüklü bir martıyım ben:
Ah, ulvi bir hasretle yere göğe
sevdalı
Onca martaval
Bense kuş tüyü vicdanımda kimselerin
olmadığı kadar rahat:
Bir nakarat ise takılan yüreğe
Bir sekant ise ölümün sessizliği
Bir seansta öldüğüm ve düş perim
Bir saniyede geçerken ömür ve asır…
Sır yüklü kozamda sevdalı bir ipek
böceği:
Ah, kanatlarım
Ah, kanatıldığım
Ah, şaibeli gölgelerden uzağa kaçtığım
Elbet, elbet ben Rabbime sevdalıyım
Her şafak vakti hazır ol’ da
Ezanın sesinde aşkın huzuruna
çıktığımda
Yaşımı silmem hem ben birileri
görmeden
Ansızın uçtuğum sonsuzlukta
bulanmışken hasretle.
Vuku bulansa sessizlik ve dua saklı
küfemde
Ah, teslimiyetim
Tevazu yüklü bir meşale elimde
tuttuğum
Sancağım.
Bayrağım.
Al kana bulandığım.
Alnımın akında koyulduğum yol
Başımı koyduğum
Asla eğmediğim başımı Allah dışında
hiçbir beşere
Şaştığım kadar yeşerdiğim
Şen olduğum kadar hüznün rahmetine
bandığım.
Küpünü dolduran kimse
Mezarıma dolan rahmetin yıkadığı
ruhumda
Saklı bir keramettir beni bana sunan
Beni yoklukla tanıştıran
Her çıkmazda her çukurda
Baş vermekse bir filiz gibi
Rahmine düştüğüm evrenin her zerresi
Zindan olsa da ömür kimi zaman
Bakaya kaldığımsa kaç devir
Devri âlemi yüreğimin
En çok da alametifarikası hüznün.
Gönlün kuytusunda su tutan toprak
gibi
Çamura bulanmadan yaşamanın meali
Çapkın rüzgârda savrulan bir tohum
gibi
Aşkla özlemle inançla yeşermeli illa
ki
İman gücümde saklı fermanım
Kimine göre yaşadığım hayat idamım:
Oysaki cennette idame ettim ben
Bir an çıkmazken aklımdan Rabbim…