Düşmez kalkmaz bir Allah
Düşündüğümden de fazlaymış evrenin
sunumu
Sinemde saklı kuşlar
Sindiğim değil sireni çaldığım hüzün
denen şarkının…
Hangi düş’ ün yerlisiydin, söyle ey,
yabancı?
Unutulmuşluğun coğrafyasında saklı
Sessiz ve ıssız bakir bir platoyum
İçimin ovalarında saklı akıtmadığım
gözyaşı
Yüreğin dehlizi olsa ne ki aşkın
diyeti?
Ve mısralar kırpıyorum salaş yıldızın
kuyruğunda saklı
Ah, o ışıltı yok mu?
Yokluğun kurşunları
Delip geçerken yüreği ve göğü
Deşen hüzünse minvalinde yarına dokunmak
adına
Sırlar yüklendiğim
Siperimde yatıp da kem gözlerden
g/izlendiğim
Meftunum ben yere göğe
Miadı dolan hikâyelerim ne ki ah, ne
ki?
Yazmadıklarımın yanında yaralarımda
ısrarlı
Bir kuşum ben pençelerinde kan izleri
Kandığımdan mı kanadığımdan mı ne?
Gözümü karartıp da sevdiğim
Yüzümün akıyla dokunmak en yükseğe
Varmakla ölmek arası bir g/izi
Tetikleyen nice acı ve sızı
Sızlanmadan yaşamanın bedeli işte
Sevecen bir gülüşe de değil mi can
kurban?
Bir dostun bahşettiği
Bir sevdanın nâkili
Elbet varacağım yakanın istikbali
Saklıdır İlahi düşlerimde:
Geceye sokulduğum ve daha yakın
Uzağında durduğum ruhu belki de
yoksunluğun
En çok da yoksun tuttukları sevgi.
Turuncu güneş
Kanlı ay ve ayak izi
Delişmen fıtratım ve yerin de dibi
Asla düşmediğim
Asla düşünmediğim
Asla gocunmadığım
Bir ayrık otuyum belki de birilerinin
gözünde
Oysaki varlığım ve ıssızlığımla
Yakın durdum göğün pervazı
Ve işte şiirlerle gizledim yaramı.
Yarenim kalemim
Kale’m ise henüz düşmedi.