Okullarımızdaki sorunlardan biri de
kantinlerdir. Öğrencilerin
okul yaşantılarında kantinlerin önemli bir yeri vardır. Çünkü öğrencilerin zamanlarının
üçte biri okulda geçmektedir. Bu süre içerisinde beslenme ihtiyaçlarını genellikle
okul kantinleri karşılamaktadır.
Çocuklarımızı
sadece iyi bir eğitim ve aile ortamı sağlayarak başarıya ulaştıramayız. Aynı
zamanda sağlıklı beslenmenin de önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Uzmanlar,
çocukların beslenmelerinde, sadece evde aldıkları gıdaların yeterli olmadığını,
okuldaki beslenme şartlarının da önemine dikkat çekmektedir.
Bir araştırmaya
göre; kız çocukların yüzde 55’i, erkek çocukların yüzde 49’u “yağlı ve şekerli yiyecekleri” okul
kantininden karşılamaktadır. Çocukların yüzde 42’si salam, sosis ve sucuk içeren sandviçleri kantinden almaktadır.
Kızların yüzde 42’si, erkeklerin de yüzde 38’i okul çevresinde satılan
hamburger, pizza ve patates kızartmasına öncelik vermektedir.
Kantinlerde
satılan bisküvi ya da fast food gibi yiyeceklerde hayvansal yağların yüksek
olması nedeniyle, bunların sık tüketimi koroner kalp hastalıkları ve diğer birçok
hastalığın kapısını aralamaktadır. Bu tarz yiyeceklerin diyet lifi içeriği de
düşüktür. Diyet lifinden yetersiz beslenmek ise daha fazla hastalanma riskini
arttırmaktadır. Ayrıca tüketilen bu besinler yüzünden vitamin ve mineraller de
eksik alındığı için bağışıklık sistemi zayıflamaktadır.
Öğrencilerin
okul yaşamında bu derece önemli yer tutan okul kantinlerine ilişkin Emniyet
Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan bir raporda; “özellikle ilköğretim okullarında kantin işletmecilerinin ticari
kaygılarının öncelik taşıdığı, bu kaygılar nedeniyle okul kantinlerinin, bol
miktarda şekerli içeceğin sergilendiği, kötü yağlarda kızartılmış
hamburgerlerin satıldığı yerler haline geldiği” belirtilmiştir.
Bir çok
araştırma, ilköğretim çağındaki öğrencilerin % 60-85’inin kahvaltı yapmadığını,
simit, lahmacun, sandviç, gofret, çikolata, hamburger tipi (fast food) yiyecekler
tükettiğini, öğrencilerin %50’den fazlasının şeker içeriği yüksek içecekleri
içtiğini, süt ve ayran tüketiminin %15-25 oranında kaldığını gösteriyor.
Ülkemiz
nüfusunun yüzde 49’unun ergen yaşta olduğu, ergenlik çağındaki 9-17 yaş arası
çocuklar arasında yapılan araştırmada; beslenme şekillerinden dolayı erkeklerin
yüzde 13’ü, kızların yüzde 9.4’ü obezdir. Okul kantinlerinde satılan
karbonhidratlı ve şekerli yiyecekleri tüketen öğrenciler obezite hastalığı
riski altındadır (http://www.haberler.).
Yıllar önce okullarda, “kooperatif”ler
kurulurdu. Bu kolun her sınıftan temsilcisi ve rehber öğretmeni vardı.
Kooperatifin ortakları öğrencilerdi. Alım satımı kol öğrencileri tarafından
sürdürülürdü. Okulunu bitiren ortak öğrencilere kar payları dağıtılırdı. Böylelikle
öğrenciler uygulamalı olarak ticaret yapmaya, para hesaplamaya alışırdı. Okulda
da yasak ve zararlı maddeler satılmazdı.
Zaman değişti. Kantinler türedi.
Geliri olmayan okullar da, kantinleri yüksek fiyattan kiraya vermek için
ihaleler açtılar. Kantinleri alanlar kirayı çıkarıp kar edebilmek için
zararlı-yararlı ayırımı yapmadan her türlü ürünü kantinlerde satmaya başladı.
Duyarlı anne-babalar endişe
içerisindeler. El bebek gül bebek büyütüp üzerine titredikleri biricik
evlatlarını; doğal, hormonsuz, organik gıdalarla beslemeye titizlik
gösterirlerken, okul ortamında bu ihtimam, kantinler yüzünden sekteye
uğramaktadır. Öğrenciler, “zararlı”
diye evlerinde yiyip içmedikleri gıdaları kantinlerden almaya başladılar.
Üstüne üstlük tehlikeli durumlar da yaşadılar. Bir öğrencimizin boğazına kapak
kaçtı.
Velilerin
duyarlılığı ve yaşanan tehlikeler üzerine, öğrencilerin sağlıklı beslenebilmesi
için yeni eğitim-öğretim yılında okul kantinlerinde, “Okul
Gıdası” logolu ürün satışı mecburiyeti başlatıldı.
Ancak
bu uygulama pratikte başarılı olamamaktadır. Çünkü kantinciler, gıda
üreticilerinin “Okul Gıdası” logolu ürünleri yeterince üretmediklerini iddia
etmektedirler. Şu anda sadece süt grubunda birkaç ürünün mevcut olduğu söylenmekte.
“Ürünü olmayan bir şeyi nasıl
satacağız?” Demektedirler.
Diğer yandan, “Sağlık
Bakanlığı Bilim Kurulu” tarafından eğitim kurumlarında satışa uygun olan ve
olmayan ürünler belirlenmişti. Kantinciler bu listeye de itiraz ederek, Bilim Kurulu’nun hazırladığı ürün listesinin
güncellenmesi gerektiğini, listedeki ürünlerin, öğrencilere hitap etmediğini
savunmaktadırlar.
Yine, kantinlerde
satışı yasak olan birçok ürün, okulların yakınındaki bakkallarda veya marketlerde
serbest olduğundan, öğrenciler buralardan zararlı olan yiyecek ve içecekleri rahatlıkla
temin edebilmekte. Hatta öğrencilerin, kuryeyle sipariş verip kapının üstünden
aldıkları bile iddia edilmektedir.
Anlayacağınız,
kantinlerde bir karmaşa ve belirsizlik hakim. Burada okul yönetimlerine büyük
sorumluluk düşmektedir. Çünkü öğrencilerin güvencesi ve koruyucusu onlar. Her
türlü önlemi almaları ve büyük bir gayret göstermeleri gerekmekte.
Sağlıksız şartlarda
üretim yaparak zararlı ürün satan bakkal ve marketlerin, okulların yakınında da
bulunduğu doğrudur. Bakanlık ve okul yönetimleri, öğrencilerin buralardan alış
veriş yapmamaları için etkin ve farklı önlemler almalıdır. Özel öğretim kurumu
açılırken; “100 metre yakınında alkollü
içki satan yer olamaz” koşulu aranırken, neden okul binalarının burnunun
dibinde her tür zararlı madde satan iş yeri açılır anlamak mümkün değildir.
"Okul
Gıdası” Logosu bulunmayan hiçbir ürün, okul kantinlerinde asla satılmamalıdır.
Bu tür ürünlerin üretilmesi için gerekli düzenlemeler ve çaba ivedilikle
gösterilmelidir. Okul kantinlerinde, yemekhanelerde, büfelerde satılan
ürünlerde Okul Gıdası Logosu olduğunda öğrenci, ürünü gönül rahatlığıyla
alabilecek, veliler de çocuklarının, okul kantinlerinde hangi ürünleri
tükettiğinden emin olacaklardır.
Okullarımız
öğrencilerin zararlı, abur cubur atıştırdıkları yerler haline getirilmemelidir.
Duyarlı okul idareleri, öğrencilerine sağlıklı ve yararlı ortamlarda sıcak
yemek imkânı sunmaktadır. Böyle okullarımız az değildir. Hiçbir kantin ürünü,
sıcak yemeğin yerini tutamaz. Yeter ki hijyenik ortamlarda yararlı malzemeden
yapılmış olsun.
Kantinlerdeki
diğer bir tehlike de temizliktir. Buralarda çalışan personel hijyen kurallarına
titizlikle uymalı, aşı ve testlerini yaptırmalı, taktığı eldivenleri ve maskeyi
gerekli durumlarda sıkça yenilemelidir. Açıkta ürün satılmamalı, tek
kullanımlık bardak vb. ürünler de bulundurulmalıdır.
“Okul”
dendiğinde, eğitim-öğretimin sağlıklı yapıldığı, öğrenciler için güvenli, huzur
ve mutluluk veren kurumlar akla gelmektedir. Ben altı yıl yatılı okudum. Hiçbir
tehlikeye maruz kalmadım. Bulunduğumuz ortam, öğretmenlerimiz, diğer yardımcı
personel ve idarecilerimiz üzerimize titrerdi. Büyük, güvenli ve huzurlu bir
aile idik.
Şimdilerde
okulların güvenirliği tartışılır hale gelmiş durumda. Bu güvensizliğin
ivedilikle giderilmesi ve eğitim kurumlarının
öz benliklerine dönmesi gerekir. Aksi takdirde öğrencilerimizi ve
velileri “okul fobisi” saracaktır.
Bu korku, sağlıklı eğitimin baş düşmanıdır.
Sağlıklı
verimli, huzurlu ve mutlu eğitim ortamları dileklerimle…
Sevgiyle
kalın…
Seyfettin KARAMIZRAK