‘’Sevmek insanın yüreği kadar
Küçükse büyüğünü taşıyamazsın
Yalnızlığı da dene oldu olacak
Nasıl yankılanır derinden derine
İyi midir kötü mü çıkaramazsın.’’(A.
İlhan)
Müptelası olduğun hayatın ne ki
kaçıkken
Beti benzi?
El yordamı severken
Dile düştüğün yalan mı?
Aşka hüzün eken coğrafya
Yalnızlığın büyüsü belki de
Büyüttüğün gözünde aşkın itirafı.
Nazenindir yokuşu sevdanın
Nüktedan seyri ölümsüzlüğe koşan
Harflerin ihlali
Bir renkse vermediğin
Bir cevap belki de sevgiliden
beklediğin.
Kuytusu gecenin
Kuruntu yüklenmiş bir araba iken
gizemin
Meşru müdafaa belki de şiirlere
gizlendiğin
Başına buyruk rüzgâr olsan ne ki?
Kırmadığın pot mu kaldı kalbim?
Şüheda maziden dökülen zerreler
Mukaddes bir yolculuk işte
Fıtratını giyindiğin aşkın ateşi
Yandığın kül olduğun
Kul olduğunsa sadece Rabbin.
Belki de inkârı mutluluğun
Göğün katedrali adeta kuşların
ruhunda
Açan binlerce çiçek ve hece
Hecelediğinse aşk
İman gücünden aldığın kuvvetle
Nasıl da nasıl da savruldun bin bir
gümbürtü ile.
İflah olmadığın, kalbim yalan mı
söyle?
Kabre mi götüreceksin yoksa içinde
Saklı tuttuğun sevgiden
Ördüğün sözcükleri
Reddi güç kabulü güç aşkın
Penceresine doğan güneş gibi
Karanlığı delen o hikmet
Pervasız olduğun kadar, kalbim
Kanadığın da tek gerçek
Ve kandığın o büyük hasret…
Başlamaksa yeniden hikâyene
Başak taneleri gibi dolgun ve mütevazı
Bir hicret
Olsa olsa sevecen varlığın, kalbim
Şerh düştüğün her sözcük
Bir yangından kurtarılacak yegâne
sensin
Dibe vurduğun ne ki?
Devasa bir nefeste bulduğun o can ve
coşku
Yalnızlığın manivelası
Yankısı duyulmaz mı sanırsın yoksa
kalbim?
Yeknesak olan her şeyi reddettiğin
Makul olansa hep sevmek bildin
Rüştünü ispatladın sen bir kez
Kefil olduğun nihayet
Asla vazgeçemezsin sen asla
Asılı kaldığın o devasa kanca
Askıntı olansa rüzgâr
Uğuldayan kulaklarımda çalan her name
Yaşadığım kadar benimsin
Yaşattığım her duygu
Kırıldığının da hicabı
Sadece atmakla kalmazsın kalbin
Atıştıran yağmursa renklerin tedavülü
Rakımı aşk olan hayatın da baş
tacısın,
Sen kalbim…