Aşkın
Kanatlarıyla Sarılmış Hasret
İlinde Gezen Bir Aşığım
Kurumuş bir dala, aşkla
elimi uzatıyorum
yemyeşil oluyor aşkın baharı ile biraz sonra iç dayanılmaz ağırlığı
ile kopacak olan dal, aşkla
iyileşiyor aynı
gönüllerimizin
iyileşmesi gibi… Bu aşkın
gerçeğinin iç
dış yansımasıyla görünen yüzü gönülle bakınca
görülüyor, ön görülere dış görülerle
hemen fark edilmese de bunu aşkla yaşayanlar çok
iyi bilir, fazla teferruata girmem de gerek yok sanırım… Karşıdan bakınca
bir kamış, sopa
da olur ney de olur. Gönlün bakışıyla
süzülen
ve bilinen gerçekler
fazla izahata gerek duydurtmuyor, bir zerrede nasıl damla ve göl nehir oluyorsa
gerisi elbette deniz ve okyanus oluyor.
Aşkın
bize verdiği değer, güzellikle farklı olmanın farkı ile
göstertiyor anlatıyor baktırtıyor, bunlar bazılarına anlamsız gelebilir, çünkü
anlamı bulmak için gönülle bakmak gerekir ki gözle görülmez göz bakar sadece!
Dünya peşinden
sadece çıkar
için sürüklerken, aşk
yakandan tutar gitme der ve seni dünyadan
ayırır duygu hisler yumağında bir güzelin
bakışlarında,
mimiklerinde, gamzesindeki cennet bahçesinde gezdirtir, hayran baktırtırken aşkla coşarsın yeşeren ağaçların dalları her yeri sarar şaşkın kalırsın, aşktır bu hayattır
coşku sevinç
neşedir bu…
Dün
sanki bir mağarada tıkalı
kalmışsın gibi fark edemediklerini bir anda aşk fark ettirir… Sevdirir… Gezdirir… Perde
arkasına saklanmış beni,
perdenin arkasında çıkararak gün yüzü görmemi sağlar
bunu biliyorum ve bunu söylerken,
afaki sallamıyorum. Biletimi aşk diyarına kesen aşkı seviyorum hasreti yaşasam da seviyorum, çünkü coşkusu heyecanı mana dolu anları deryası
bitmiyor hep canlı tutuyor hayret edilecek bir durum, hayret ederek
ilerliyorsun. Oysa sanki aşktan önceki yıllarım güme
gitmiş, beni boş işler peşinde sürüklemiş yaralamış yıkmış, aşk gelince hepsini kovalamış “çekin gidin ulen ben geldim” diyerek,
yaralarımı sarmıştır. Kana kana içilen yudumlanan Aşk emsali olmayan bir iksir, sanki içtikçe
özgür bırakan zihni neşeyle
saran, karşındaki
sevdiğinin sıcacık bir nefesiyle kucaklar karşılıksız seversiniz. Artık kimliğini kaybetmişsindir sana
deli ismini taktırtır, berduş ismini
taktırtır hatta serseri ismini layık gördürse de
sen sadece gülümsersin hepsine eyvallah dersin, aşklasındır aşkla
konuşursun, ancak gönülle dinleyenler anlar
gerisi sadece uzaktan delisin diye bakar.
Sana
karşıdan bakanlar soğuk merdivenlerin üzerine çıktıkça
donacaksın
derler, oysa sen aşkın cennet bahçesindesindir
biraz gözyaşı dolu olsan da, anlaşılmasan da gaye anlaşılmak değildir
ki yaşamaktır
aşkı
nazıyla
hasretiyle coşkusuyla
heyecanıyla bunu hep bilmişimdir
ve yaşamışımdır, şimdi
yeniden hatıraların sahilinde gezerken, aynı günlere giderek
sahilinde gezerek bunu yazıyorum. Ne zaman aşkla
sevdiğime yürüsem sanki rotam aşk bahçesinde
şaşar onun
bakışının parıltısıyla,
gamzesindeki çukurun cennet kokusuyla, yolum şaşar hasret iline varırım
lakin unutmam, öylesine güzeldir ki hasret baştan
sevdirtir coşkuyla
varmak için
koşturtur ve vardırtır
ya bu âlemde ya öteki âlemde. Benim anlarım diye bir şey kalmaz artık, onunla beraber olacak anlarım vardır
artık, onunla ya da onsuz hasret ilinde hiç fark etmez, aşkla konuşabilme
yeteneğini kazanmak, tüm hazineleri kazanmaktan
daha değerlidir
buna vakıf
oldum. Bu bazılarınıza absürt gelebilir haklısınız yaşanmadan bilinmez ne diyebilirim ki başka? Aşkın kanatlarıyla
sarılmış hasret ilinde gezen bir aşığım, aşkın boyutu çoktur,
boyuttan boyuta geçerken dünya yok olur sen yok olursun, aşk vardır.
Ruhların
tanışması
buluşması
vardır, bu
tanışmayla doyuma ulaşır, zamansız gelen bir çift gözün bir
tebessümün içinde kaybolmak, aşkı başka nasıl anlata bilirim ki, bende verdiği coşkunu
heyecanını anlatmak adına? Hayatı baştan
yazdıran aşkın
sayfasında
geziniyorum gönlüm aşkla yazılırken
yeniden…
Mehmet
Aluç