Anlamsızlığın büyüsü bu ve birileri
çekiştiriyor yakamdan:
‘’Ah, artık büyü.’’
Sessizlikse refüze edildiğim ve
katmer katmer acıların yaprakları.
Bir diyez.
Hayır, hayır, ödediğim bir diyet:
Haydi, haydi, kesin parmaklarımı.
Reddediyorum büyümeyi büyülenmişçesine.
Gözümde büyütüyorum insanları ve de
acılarımda kat izi
Ben buruşuk sever buruşuk gezerim
Yüzümde buruşur hazan ikliminde
Ne zamanki azıcık mutlu olsam
Yağar yağdırır insanlar
Oysaki ben rahmetin ve Rabbimin
peşinde…
Savsaklandığım savruk düşlerim,
Delik kalbim
Ve su yatağı gibi açılmış kabrim.
Aşka delaletse hüzün
Yalnızlıksa bağlanan basireti
varlığın
İyi de ben severek mutlu olurken
Mutlak bir zincirleme kazadır kimi
sevdiysem
Esef yüklü kindar zaman ve ömür
Mezarım hazır olsa ne ki?
Yaşadığım şu kabir azabında
Hala mı azat edilmedim?
Yalnızlığım ve kibirsiz sevgim
Yandığım o ateş ve künyemde ismim
Mizacımsa bölük pörçük
Oysaki nasıl da müşfik ve hoş görü
yüklenmiştim
Yükümlülüğüm
Bazense mutluluk yüz çevirdiğim
Ayna dediğin ne ki yüzüne makyaj
yapanların da takvası
İçime tuttuğum ayna
Ve İlahi Işığın aydınlık kıldığı asla
da sönmez kandilim.
Maviden mintanım
Pembeden yüzüm
Kızıl ve beyaz saçlarım
Makyajsız yüzüm ve yüreğim
Kefilim işte kefilim içimdeki
masumiyete
Bazen devşirdiğim yıldızlar
Bazen kazan kaldırdığım o mahzen
Turladığım çevremde
Tosladığım her duvarda
Yüksünmeden de sevdi mi insan daimi
İstikameti Rabbine koştuğu o rakım
Telaffuz edilemeyen bir rakam
Git gide büyüyen yürek çeperim.
Afaki belki de uğraşım
Kendimle uzlaşmam
Hayli vakit almışken
Ve altına imzamı attığım o akit:
Ben büyümeyi reddettim ve kirlenmeyi
de
Saklı kaldığım kadar yalnızlığın
kabrinde
Kalabalık ruhum ve yüreğim elbet
sevdikçe
Tapındığım sadece yüce Rabbim
Üstelik ben bir ömür sadece O’ndan istedim.